Yetişkin Olmak. Lara E. Fielding
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Yetişkin Olmak - Lara E. Fielding страница 9
ARA Motivasyon eksikliği bu kitabı seçme nedenlerinizden biri mi?
“Önem verdiğimiz yerden yara alırız. Yara aldığımız yere önem veririz,” diyor kabul ve bağlılık terapisini geliştiren Steven Hayes, ilham verici TED konuşmasında (2016). Duygular bize gerçekten önem verdiğimiz şeyler hakkında önemli mesajlar verir. Her duygu bize neye değer verdiğimizi ve neyi sevdiğimizi söyler. Bu önemli bir derstir, çünkü ancak siz, sizin için gerçekten neyin önemli olduğunu tahmin edebilirsiniz. “Benim asıl muradım nedir?” sorusunun cevabını Google’da bulamazsınız. Asal duygularınızı gerçekten dinlemeyi öğrendiğinizde, daha derindeki isteklerinize, amacınıza, hayatınızın almasını istediğiniz yöne ilişkin ipuçlarını dinlersiniz.
ARA Asal Duyguların İşlevleri tablosuna bir bakın. Hangi duygulardan kurtulmayı dilerdiniz? Şimdi bu duyguların amaçlarını bildiğinize göre, gerçekten de tümüyle bu duygulardan kurtulmak ister miydiniz? Bunu yapmanın bedeli ne olabilirdi? Günlüğünüze cevabınızı yazın.
Tahmin ediyorum, tam da şu sıralar “Evet ya, benim sorunum değil bu. Ben duygularımın acayip farkındayım! Şu lanet kitabı da bu yüzden aldım zaten!” diye geçiriyorsunuz içinizden. Sizi anlıyorum. Oradaki bütün köy sakinlerime sesleniyorum, size inanıyorum. Bazen duygularınızın fazlasıyla farkında olursunuz! Size sorum şu: Hangi duygularınızın farkındasınız?
Gavin çocukluğundan beri mücadele ettiği depresyona ayak uydurma becerileri kazanmak için beni görmeye geldi. Birkaç yıldır geleneksel terapi görüyor, alkolik ebeveynlerinin yol açtığı duygusal istismar ve ihmalle uğraşıyordu. Ama sizin burada yapacağınız işi yaparken, üzüntüsünün aslında ikincil (hatta belki de üçüncül) bir duygu olduğunu anladı. Başka bir deyişle, duygularıyla ilgili duygulara kapılmıştı.
Gavin’in son derece istikrarsız ailesiyle geçmişte yaşadığı deneyim, onun bir şekilde alaya alınmadan ya da cezalandırılmaksızın ihtiyaçlarını ileri sürmesini imkânsız kılmıştı. Bu nedenle doğal olarak “Başkalarından farklı ihtiyaçlara sahip olmak tehlikelidir” inancı içine yerleşmişti. Aşağıdaki resimde Gavin’in DDE regülatöründeki iki yönlü okların nasıl programlandığını görebilirsiniz. Başta hissettiği öfke duyguları hemen güçsüz olduğu yönündeki eski varsayıma çıkıyordu. Azıcık bir öfke hissettiğinde bile son derece kaygılanıyordu. Bu nedenle “adil olmama”yla ilişkili daha doğal duyguyla, öfkeyle bağ kuracağına, ihtiyaçlarındaki farklılığı güçsüzlük ve kaygıyla ilişkilendiriyordu.
Kaygıya denk düşen eylem itkisi kaçmak ya da kaçınmaktır. Gavin zaman içinde, duygusal alışkanlık kalıbı olan kaçınma nedeniyle güçsüzlük inançlarını doğrulayan daha fazla deneyim biriktirdi. Öfke onu kaygılandırdığından, uygun olduğunda kendi isteklerini ileri sürmek yerine bundan kaçınıyordu. Kaçınması da doğal olarak üzüntü, hayal kırıklığı ve güçsüzlük hislerini artırmaktan başka bir şeye yaramıyordu, çünkü farklı bir sonuç deneyimleme fırsatına hiç sahip olmamıştı. Gavin öfkenin aslında haklı bir asal duygu olduğunu anlayınca, sizin de sağlıklı ve etkili bir biçimde kendinizi ortaya koymak, kaygınızı düzenlemek için öğreneceğiniz becerileri öğrendi. Bu becerilerde ustalaştığında depresif semptomları geri çekildi.
İkincil duygularımız yani bir duyguyla ilgili bir duygumuz olduğunda duygular daha da karmaşık bir hal alır, çünkü etkisiz bir mesaj gönderirler. Kimi zaman bu dizilere ikincil duygular ya da “kirli duygular” denir; “kirli” denir çünkü asıl asal duyguyla aynı temiz iletişim değerine sahip değillerdir. Unutulmaması gereken şey şu ki, ikincil duygular dikkati başka yöne çeken konular gibidir. Asal duygunun getirdiği daha kırılgan hislerden bizi uzaklaştırırlar (ve böylece bizi korurlar). Ama nihayetinde bizi yoldan çıkarırlar, çünkü bize ve başkalarına doğru olmayan bir mesaj gönderirler.
ARA Bir kayıp ya da hayal kırıklığı nedeniyle üzgünseniz ama öfke ifade ediyorsanız hangi ihtiyacınız karşılanır? Üzüntünüz nedeniyle ihtiyaç duyduğunuz şeyler (iyileşme ve empati) mi, yoksa öfkenizin dile getirdiği (“Benden uzak dur” diyen) ihtiyaçlar mı?
Zamanla, duyguların hoş olmayan sonuçlara yol açtığı bir dizi deneyimimiz olursa, biraz “duygu fobisi”ne kapılabiliriz, çocukken köpek ısırdığı için köpeklerden korkmanız gibi. Duygularımızla tekrar tekrar olumsuz deneyimler yaşamamızın ardından doğal (ama yararsız) bir sonuca varır, duyguların kötü şeylere yol açtığını, birer tehdit olduklarını, gizlenmesi, kurtulması ya da bastırılması gereken şeyler olduğunu düşünürüz. Duygularımızla daha fazla kötü deneyimler yaşadıkça, onları hissetmekten kaçınmak için duygusal alışkanlıklarımıza daha fazla bel bağlarız, onların verdiği önemli mesajlardan uzaklaşırız ve alışkanlığımız her neyse ona daha fazla dolanırız!
ARA Geçmişte güçlü duyguların (sizde ya da başkalarında) olumsuz sonuçlara yol açtığı deneyimler yaşadınız mı? Şimdi duygular hakkında hangi inançlara sahipsiniz? Günlüğünüze bu hatıralar hakkında biraz yazın.
Gavin gibi siz de önem verdiğiniz şeylere doğru size kılavuzluk eden yararlı duygularla sizi yoldan çıkaran, dikkati başka yöne çeken konular arasındaki farkı bilmeyi öğreneceksiniz. Öğreneceğiniz beceriler bilgilendirici asal duygularınızla daha iyi bir ilişki kurmanızı sağlayacak, böylece kirli duygular gözlemcinizi esir alıp sizi yoldan çıkarmayacak!
Divergent (Uyumsuz) adlı filmde ana karakter Tris korkuyla nasıl başa çıktığını değerlendiren bir sanal gerçeklik testine tabi tutulur. Testin zirve noktasında sanal bir karanlık odada hızla suyla dolmaya başlayan cam bir dolabın içine kapatılmıştır. Cama vururken, “Hey, bana yardım edin!” diye korkuyla çığırır. Korkuya verdiği “savaş, kaç ya da don tepkisi” devreye girdiğinden yumruklar, tekmeler atmaya başlar. Su cam dolabı tepesine kadar doldurur, her şey durur. Tris’in sakinleştiğini görürüz, her şey sessizliğe bürünür, Tris gözlemci moduna geçer. İşaretparmağıyla cama yavaşça vurarak, “Bu gerçek değil,” der. Cam çatlar, sonra da parçalanır. Tris suyla birlikte dışarı çıkar, dolaptan kurtulur. Tabii ki testi geçer.
Zihnimiz de Tris’in sanal gerçeklik deneyiminden pek farklı olmayan büyütülmüş bir gerçeklik yaratır. Sahip olduğumuz düşünceler beynimizi, hakkında düşündüğümüz şeyler hayali değil de sanki gerçekmiş gibi harekete geçirebilir. İster kısa süre önce hoşlanmaya başladığınız biriyle muhteşem bir randevuya çıkmanın hayalini kurun, ister mesajınıza neden hemen cevap vermediğini düşünün, o düşünceyi sanki gerçekmiş gibi yaşarsınız! Zihnimizin bizi bu sanal gerçekliğe hapsetmesinin iki yolu vardır: Varsayımlar diyarı ve yapışkan düşünceler.
ARA En sevdiğiniz dondurma hangisidir? Külahta mı yoksa kapta mı seversiniz? Üstüne sos dökülmesini, bir şeyler serpiştirilmesini ister misiniz? Dondurmanızın