Sanşiro. Natsume Soseki

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Sanşiro - Natsume Soseki страница 13

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Sanşiro - Natsume Soseki

Скачать книгу

“Ya…” demekle yetindi.

      “Bunun için mi, zahmet edip beni görmeye geldiniz?”

      “Şey, pek öyle sayılmaz.”

      “Aslında, memleketinizdeki valideniz, sağ olsun, oğlum size emanet diyerek güzel bir şey göndermiş bana. Size teşekkür etmek için uğramıştım.”

      “Ya, demek öyle. Ne göndermiş?”

      “Eee… Pirinç şarabı tortusu içinde kırmızı balıklar göndermiş, ama…”

      “Himeiçi göndermiş yani…”

      Sanşiro, “Amma da saçma bir hediye yollamış,” diye düşündü. Ama Nonomiya, himeiçi hakkında bir sürü soru sordu. Sanşiro, bilhassa balıkların nasıl yeneceğini izah etti. Onları şarap tortusuyla beraber pişirmesini, ama balığı tabağa koyarken tortuyu sıyırmasını, yoksa balığın tadını alamayacağını öğretti.

      İkisi himeiçi hakkında konuşurken hava karardı. Sanşiro, gideyim artık, diye düşündü; müsaade istemeye hazırlandığı sırada eve bir telgraf geldi. Nonomiya, zarfı yırtıp telgrafı okuduktan sonra mırıldanarak, “Eyvah,” dedi.

      Sanşiro, o duyduğu sözcüğü duymazlıktan gelemedi; ama kulak misafiri olduğu bir şey hakkında adamı sorguya çekmeyi de istemedi. O yüzden sadece, düz bir sesle, “İyi bir haberdir umarım,” demekle yetindi. Nonomiya, “Şey, önemli bir şey değil,” diyerek elindeki telgrafı Sanşiro’ya gösterdi. Telgraf, ”Lütfen çabuk gel,” diyordu.

      “Sizi nereye davet ediyorlar?”

      “Eee, geçenlerde kız kardeşim hastalandı da, üniversitenin hastanesine yatmıştı. İşte oradan çağırıyorlar,” dedi ama hiç de telaşlı bir hali yoktu. Buna karşılık Sanşiro çok şaşırmıştı. Nonomiya’nın kız kardeşini, kız kardeşinin hastalığını, üniversitenin hastanesini kafasında birleştirmiş, üzerine göletin kıyısında karşılaştığı kızı da katıp bir güzel çalkalayınca, şaşırıp kalmıştı.

      “Öyleyse, durumu ağır mı?”

      “Şey, öyle değildir herhalde. Aslında annem refakat etmek için yanında kalıyor, mesele hastalıkla ilgili olsaydı tramvaya atlayıp buraya gelerek haberi daha çabuk iletebilirdi. Şey, kız kardeşimin muzipliği olabilir bu. Salaktır, o yüzden sık sık böyle şeyler yapar. Buraya taşındığımdan beri onu görmeye gitmedim; o yüzden, bugün gelmemi beklemiş falan olmalı. O yüzden…” dedi ve boynunu yana eğerek düşündü.

      “Yine de ziyaretine gitmeniz iyi olur sanırım. Eğer durumu kötüleştiyse gitmemeniz yazık olur.”

      “Hakkınız var. Onu görmediğim dört beş gün içinde durumu birden değişmiş olamaz herhalde; ama, eh, yine de gideyim.”

      “Bence mutlaka ziyarete gitmeniz gerekir.”

      Nonomiya gitmeye karar verdi. Gitmeye karar verdikten sonra Sanşiro’ya, “Bir ricam olacak,” dedi. “Pek olası değil ya, eğer telgraf hastalık yüzünden gönderilmişse bu gece dönemem. O zaman evde hizmetçi kadın tek başına kalmış olacak. Aşırı korkak bir kadındır, bu mahalle de pek tekin bir yer değil. İyi ki beni görmeye bugün gelmişsiniz. Eğer yarınki derslerinize engel olmayacaksa, bu gece burada kalmaz mısınız; zaten telgrafı öylesine göndermişlerse hemen geri döneceğim. Böyle olacağını bilseydim her zamanki gibi evi Sasaki’ye emanet ederdim, ama bu saatten sonra o buraya gelemez. Sadece bir gecelik, hastanede gecelemem gerekecek mi gerekmeyecek mi bilemiyorum; alakasız birini böyle sıkıntıya sokarak da bencillik ediyorum, ama eğer çok zahmet olmayacaksa…” Tabii ki Nonomiya, isteklerini öyle süslü bir dille anlatmıyordu; ama karşısındaki Sanşiro da, öyle süslü bir ricaya gerek duyan birisi değildi. Hemen kabul etti.

      Hizmetçi, “Ya yemek?” dediğinde Nonomiya, “Yemeyeceğim,” diyerek Sanşiro’ya, “Ayıp ediyorum ama lütfen, yemeği ben gittikten sonra tek başınıza yiyin,” dedi ve daha yemek saati gelmeden, konuğunu tek başına bırakıp çıktı. Tam gitti derken, karanlık Japon yoncasının arasından yüksek sesle, “Ben çalışma odasındaki kitapların hemen hepsini okudum. Çok ilginç kitaplar sayılmazlar ama hangisine isterseniz bakın. Birkaç tane roman da var,” dedi ve gözden kayboldu. Onu uğurlamak için verandaya çıkan Sanşiro, “Teşekkür ederim!” diye seslendiğinde, on metrekarelik bambuluktaki bambular halen tek tek seçilebiliyordu.

      Bir süre sonra Sanşiro, sekiz kilimlik çalışma odasının tam ortasına bir sehpa koydu ve akşam yemeğine oturdu. Sehpaya konan yemeğe baktığında, ev sahibine boş yere malumat vermiş olduğunu gördü; çünkü himeiçiler zaten pişirilmişti. Sanşiro, memleketine özgü hasret kaldığı bu kokuyu duyunca mutlu olmuştu; ama yemek pek de leziz olmamıştı doğrusu. Hizmetçi de, tıpkı patronunun dediği gibi, hayli ürkek görünen biriydi.

      Yemek bitince hizmetçi mutfağa çekildi, Sanşiro tek başına kaldı. Tek başına kalıp gevşeyince, birden Nonomiya’nın kız kardeşi için endişe duydu. Sanşiro’ya kızın ciddi bir hastalığı varmış gibi geliyordu ve sanki Nonomiya yola çıkmayı ağırdan almış gibiydi. Ayrıca Nonomiya’nın kardeşi, geçenlerde gördüğü kızmış gibi geliyordu ki, bu sezgi çok şiddetliydi. Sanşiro yeniden, kızın yüz hatlarını ve bakışlarını, giysilerini, o gün gördüğü haliyle gözünde canlandırdı. Bu hayali, hastanedeki bir yatağın üstüne yerleştirdi, yanına da Nonomiya’yı dikti; onu ve kardeşini iki üç kez konuşturdu, ama kızın ağabeyi bu sahne için yetersiz kalmıştı; bu yüzden hayalinde onun yerine kendisini geçirdi ve kıza şevkatle yardım etti. O esnada bambuluğun ötesinden bir buharlı tren, düdüğünü öttürerek geçti. Temelleri yıprandığı için mi, toprağı gevşek olduğu için midir bilinmez, oda biraz sallandı.

      Sanşiro hastabakıcılık etmeyi bırakıp odaya bakındı. Eski bir binaydı, sade ahşaptan kolonları zarifti. Ama kâğıt kaplı kapısı yuvasına tam oturmuyordu. Tavanı simsiyahtı. Sadece lambası bu çağa aitti. Heves edip böyle bir ev tutmak, feodal devirden kalma bambuları seyrederek yaşamak, Nonomiya gibi bir zamane âlimine çok uygun düşüyordu. Eğer sahiden heves yüzünden bu yeri tutmuşsa bu Nonomiya’nın bileceği işti; ama zaruretten ötürü buraya sığınmışsa, bu çok üzücüydü. Sanşiro’nun duyduğuna göre, o kademedeki bir öğretim görevlisi, üniversitesinden ayda elli beş yenden fazla maaş almazdı. Nonomiya özel bir okulda da ders veriyordu, bunun sebebi mecburiyet olsa gerekti. Bunun üstüne kız kardeşinin hastaneye yatışı eklenince, adamın derdi başını aşmıştı. Ookubo’ya taşınması da, ihtimal ki böylesi ekonomik nedenlerden ötürüydü.

      Gece yeni yeni çöktüğü halde, buralar daha şimdiden çok sessizdi. Bahçeden böceklerin sesleri geliyordu. Tek başına oturunca, güz başının hüznü insanın üstüne çöküyordu. O sırada uzak bir yerden birisi, “Aaaah, birazdan olacak!” diye seslendi. Ses galiba evin arka cephesinin baktığı yönden geliyordu, ama çok uzaktan duyulduğu için Sanşiro emin olamadı. Ses hemen kesilmiş, Sanşiro’nun kulak kabartıp sesin hangi taraftan geldiğini kestirme şansı olmamıştı. Fakat Sanşiro’nun kulağına bu tek cümlecik, her şeyi terk etmiş, hiç kimseden cevap beklentisi kalmamış birinin kendi kendine konuşması gibi gelmişti. Sanşiro ürperdi.

Скачать книгу