Uzun Lafın Kısası. Graeme Donald
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Uzun Lafın Kısası - Graeme Donald страница 5
Ortaçağda yarda, dönümlerin sınırlarını çizmek için çoklu şekilde kullanılan yaklaşık on altı fit veya beş metre uzunluğundaki doğrusal bir ölçü çubuğu boyutlarına kadar daralmıştır. Günümüzde daha yaygın şekilde çubuk15 olarak adlandırılan bu ölçü çubuğu topograflar tarafından hâlâ kullanılmaktadır. I. Henry (yak. 1068-1135) yardayı kendi sağ kolunun uzunluğuna sabitlemeye çalışmıştır, ancak I. Edward bu uygulamayı 1300 dolaylarında topladığı yardaları ve ölçü sırıklarını düzenleyici kurulla birlikte tamamen kaldırmıştır. Kurul, uç uca eklenmiş üç arpa tanesinin bir inç, on iki inçin bir fit, üç fitin bir yarda, beş buçuk yardanın bir ölçü sırığı ve yüz atmış sırığın bir akre ettiğini karara bağlamıştır.
I. Elizabeth (1533-1603) 1588’de düzgün ve resmi bir yarda çubuğu tayin eden ilk kişi olmuş gibi görünmektedir. Günümüzde resmi olarak kullanılan bir yarda uzunluğunda çubuktan yalnızca 0,01 inç / 0,25 mm kısa olan bu çubuk hiç de fena bir girişim değildir. Ancak 1758’de Lort Carysfort’a bağlı bir kurul Elizabeth’in yarda çubuğunun hem çok kötü yapıldığına hem de eğri olduğuna kanaat getirmiş ve Londra’da yaşayan ölçü aletleri yapımcısı John Bird’ü yeni bir tanesini yapması için görevlendirmiştir. Bird 1760’ta ikincisini yapmıştır, fakat yarda çubuklarının ikisi de eski Westminster Sarayı’nı yıkan 1834 tarihli yangında yok olmuştur.
Kraliçe I. Elizabeth
1838’de başka bir kurul, Francis Baily’yi (1774-1844, Baily boncuklarıyla ünlü gökbilimci) yeni bir yarda çubuğu yapması için görevlendirmiştir, ancak Baily, 1844’te görevini Richard Sheepshank’e (1794-1855) devrettikten sonra yaşamını yitirmiştir. On milyonda birlik bir hata payıyla çalışan Sheepshank’in otuz altı inçlik (91 cm) yardası Kraliçe Victoria (1819-1901) tarafından 5 Ağustos 1855’te (ne yazık ki Sheepshank’in ölümünden bir gün sonra) imparatorluğun yeni resmi standardı olarak onaylanmıştır.
KORT VE TENİS
Mütevazı manastırların ve malikânelerin küçük, dikdörtgen avluları açık hava tenisinin öncüsü olan kort tenisini oynamak için ideal umumi alanlardı. Çoğunlukla zengin oyunu olan kort tenisi, sektirerek yapılan atışlarda duvarların ve sütunların da oyuna dahil olması açısından biraz duvar tenisi (squash) gibiydi. Gerçekten de on sekizinci yüzyılın başlarında Londra’daki borçlu hapishanelerinin bir zamanlar zengin olan tutukluları kort tenisini egzersiz avlularında oynayabilecekleri bir oyuna çevirmişlerdi. Hapishane tenisi veya duvar tenisi olarak bilinen bu oyun, kort tenisinin 1830’ların başlarında duvar tenisine dönüşecek olan versiyonuydu. Oyun, aynı yıllarda Londra’nın kuzeybatısında bir okul olan Harrow School’da da bir başka şekliyle oynanmıştır.
1870’lerin başında açık hava tenisi ortaya çıktığında kortun beşe iki ölçü çubuğu boyutlarındaki eski dikdörtgen avluların düzeninde olması muhtemelen kaçınılmaz bir durumdu. Modern tenisin alışılmadık puanlaması da eskiden avlularda bulanan saatlerin küçük ahşap kopyalarıyla skor tutma yöntemini yansıtmaktadır. Başlangıçta 15, 30, 45 ve 60 (oyun) olan puanlama, berabere kalma durumunu mümkün hale getirmek için 45’ten 40’a çekilmiştir. Bir oyuncunun tek puan farkla kazanmasını önlemek için getirilen bu sistem, Fransızca deux’den (iki) türetilmiştir. Çünkü her oyuncunun oyunu güvence altına almak için art arda iki sayı alması gerekmiştir. Bazen bu noktada her oyuncunun kaybetme tehlikesi olduğu için, hakemin kararı Fransızcada “bölünmüş oyun” anlamına gelen ve sonradan İngilizcede jeopardy (tehlike) kelimesine dönüşen jeu-parti olmuştur.
Wimbledon ilk turnuvasını 1877’de düzenlemiştir. Kulüp, kendi alan kısıtlamaları nedeniyle yetmiş sekize otuz altı fitlik (24 m x 11 m) kortları tercih etmiştir ve 1882 itibariyle bu ölçüler standart haline gelmiştir.
UZAKLIK
Sanayi öncesi Avrupa’nın kırsallarında dolaşmak gündüzleri zorlu, geceleri ise imkânsızdı; bu nedenle mesafe kavramı gidilecek yere yürüyerek veya at üstünde kaç günde varılabileceğini ifade etmeye yönelik olmuştur. Bu durum İngilizcedeki journey (yolculuk) ve travel (seyahat) kelimelerinin neden Fransızcada çalışma veya iş görme anlamına gelen travail ve gün anlamına gelen jour kelimelerine dayandığını açıklamaktadır. Ancak yürüyerek, at sırtında veya faytonla yapılan bir günlük yolculuk dağlık ya da engebeli arazilerin dayattığı değişiklikler de hesaba katılınca düz zeminde farklı mesafelere tekabül edebileceğinden, atlı olsun olmasın tüm gezginlerin yolculuklarının ne kadar süreceğini anlayabilmeleri için daha büyük ölçü birimleri ve mesafe taşları ağı oluşturulmuştur.
Eski Avrupa’nın çoğunluğu bir lejyonerin bin uygun adımına göre belirlenmiş olan Roma milini benimsemiştir ve bu durumun kafa karışıklığını giderdiğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Seyahat ettiğiniz yere bağlı olarak ev sahibi ülkenin bir milinin neyi ifade ettiğini bilmek zorundaydınız, çünkü önemli ölçüde değişiklik gösterebiliyordu. En uzunu hâlâ İskandinavya’nın bazı bölgelerinde kullanılan on kilometrelik (6 mil) mildir. Belki de bu sebeple pek çok ülke 1799’da Birinci Fransız Cumhuriyeti’nin ortaya koyduğu on tabanlı metrik sistemi hevesle benimsemiştir. Öyle bile olsa, uzun mesafelerin ölçülmesindeki ustalıkta ilk ödül, aşağıda ele alınan antik Yunan bilgin Eratosthenes’e gitmelidir.
DÜNYAYI ÖLÇEN İLK İNSAN
Eski Yunan bilim insanı Kireneli (Libya) Eratosthenes (MÖ yak. 276-194), yaz gündönümünde öğle vakti güneşin Mısır şehri Swenet’in (günümüzde Asvan) tam tepesinde olduğunu biliyordu. Swenet’ten İskenderiye’ye kadar olan mesafenin 5000 stadyum olduğunu da biliyordu. Bir stadyum, kabaca iki yüz yardaya veya yüz seksen üç metreye eşdeğer olan ve eskiden spor alanlarını (bu sebeple günümüzde bu alanlara “stadyum” denilmektedir) ölçmek için kullanılan eski bir Yunan doğrusal ölçüsüdür.
Bu gerçekten kuvvet alan Eratosthenes, güneş saati kurup bir sonraki yaz gündönümünü beklemek için İskenderiye’ye gitmişti, böylece öğle vakti güneşin oradaki konumunu da ölçebilecekti. Swenet’te öğle vakti aldığı ölçüm (muhtemelen MÖ 240 yılında) ve ertesi yıl İskenderiye’de öğle vakti aldığı ölçüm arasındaki fark yedi derece on iki dakika (veya bir çemberin ellide biri) çıkmıştır. Daha sonra bir derecenin yedi yüz stadyum olduğunu hesaplamıştır. Bu durum yedi derece on iki dakikanın 5040 stadyum ettiği anlamına gelmekteydi ki elliyle çarpıldığında Eratosthenes’e dünyanın çevresi için 252.000 stadyumluk son değeri vermiştir. Bu değer günümüzde 39.690 km / 24.662 mile eşittir. Ekvator çevresinin artık yerleşmiş olan 40.075 km / 24.901 millik ölçüsü
13
9. ve 10. yüzyıllarda İngiltere’nin Danimarkalılarca yönetilen kuzey kesimi. (ç.n.)
14
Ortaçağda özgür bir aileyi geçindirmeye yetecek miktardaki arazi ölçüsü. (ç.n.)
15