Kerem ile Aslı. Неизвестный автор
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Kerem ile Aslı - Неизвестный автор страница 6
Akıllı adamlar gelip Kerem’e:
“Beyim derdin nedir? Niçin ağlarsın?” dediler.
Kerem:
“Benim derdimi bileyim derseniz, size derdimi söyleyim.” deyip aldı sazı eline, akıllı adamların ricalarına karşı bakalım ne dedi.
Aldı Kerem:
Yeşil başlı telli turnam
Şimdi bizim gölden uçtu
Aklımı başımdan aldı
Vardı gayrı göle düştü
Seher yeli gül dağıtır
Gönül aşkın budağıdır
Yel eser zülfün dağıtır
Şimdi fırsat ele düştü
Dünya kadar olsun malın
Mevla’m artırsın kemalin
Güneş yüzün, mah cemalin
Yazık dilden dile düştü
Bir zaman çekerim yası
Yüreğimden gitmez pası
Onulmaz aşkın yarası
Altın kemer bele düştü
Yoluna koymuşum canı
Seversen İncil, Furkan’ı
Kerem sevdi Aslı Han’ı
O da gurbet ele düştü
deyip kesti…
Akıllı adamlar baktılar ki söz kabul etmez. Babasına bu kadar nasihat ettik, kızın gittiğini haber almış. Bize türkü söyledi ve dedi ki;
Kerem sevdi Aslı Han’ı
O da gurbet ele düştü
Böylece babasına söylediler. Babası da kalkıp:
“Bir de ben varayım.” dedi.
Sofu gelip Kerem’e haber verdi. Kerem ayağa kalkıp saygı gösterdi. O vakit babası:
“Oğlum niçin öyle feryat edersin, bir derdin mi var?” diye sordu.
Kerem de aldı sazı eline, bakalım ne dedi.
Aldı Kerem:
Aslı’m göçtü vatanından, ilinden
Yürü rakip hatırcığın hoş olsun
Bu ayrılık bize gelir Mevla’dan
Ağlasın da eli gözler yaş olsun
Yüzüme gülerdin bilmezdin fendin
Var gayriye çözdür göğsünün bendin
Aziz dostum iken azil mi ettin
Kadrimi bilmeyen varsın düş olsun
Sevda ile ateş düştü yerimden
Yoluna koymuşum canı serimden
O yâr bulmuş bize Mevla kerimden
Başın yansın ayakların yaş olsun
Biz de gider olduk bu düz ovadan
Yâran, yoldaş unutmayın duadan
Yavru şahin uçurmuşum yuvadan
Ben gideyim hatırınız hoş olsun
Uğrun uğrun dost bağına girdiğim
EI uzatıp gonca gülün derdiğim
Yârim ile zevk-i sefa sürdüğüm
Gününüz hayal geceniz düş olsun
Siyah zülfün mah yüzüne ayıran
Kelp rakibin dostluğunu kayıran
Yâri benden, beni yârdan ayıran
Dilerim onulmaz derde düş olsun
Erisin dağların karı erisin
Seller insin, ovaları bürüsün
Sürahiler dolsun, bade yürüsün
İçin beyler için size aşk olsun
Beyler oynar satrancın merdini
Kimse bilmez yüreğimin derdini
Çok çekmişim bu dilberin derdini
Ben çekeyim bununla hoş olsun
Dertli Kerem gider kendi yoluna
Mevla’m dert vermesin başka kuluna
Elle kuş kondurmuş gülün dalına
Kuş konmazsa bizim güller boş olsun
deyip kesti…
Ama babası yine Kerem’in hâlinden bir şey anlamayıp:
“Derdin nedir bana söyle.” dedi.
O vakit Kerem efkârından babasının yanından kalkıp dışarı çıktı.
Sofu:
“Bak Kerem! Sen bunlara yüz yıl türkü söylesen bunların bir şey anlayacakları yoktur. Aşktan da anlamazlar. İkimiz hemen arkalarından gideriz. Her nerede bulursak alır geliriz. Bunun çaresi budur.” dedi.
Kerem, Sofu’ya:
“Öyle ise var iki tane at getir. Binek taşına hazır et, ben varayım babamdan izin alayım.” deyip hemen babasının yanına geldi.
Babası:
“Oğlum hayrola, böyle gelmenin aslı nedir?” dedi.
Kerem de aldı sazı eline, bakalım veda ederken babasına ne söyledi.
Aldı Kerem:
Gider oldum yâranlarım dizilsin
Bol olsun ekmeği, aşı dünyanın
Şimdengeru defterimiz dürülsün
Sürmelensin kaşı gözü dünyanın
Erenler kurduğu yoldur kesilmez
Dolu dolu aşk badesi içilmez
Buna dünya derler halka küsülmez
Lalü gevher olsun taşı dünyanın
Bağ ile dağ olsun çöller, sahralar
İsterse süt olsun yedi deryalar
Cümle meyve versin dağlar, ovalar
İsterse yaz olsun kışı dünyanın
Dertli Kerem eder dünya fânidir
Niceleri aptal eder yürüdür
Kimse bilmez ne zamandan beridir
Hiç hesaba gelmez yaşı dünyanın
deyip kesti…
Babası şaşırıp kaldı:
“Oğlum, şimdi ne yapalım?” dedi.
Kerem:
“Baba