Taraskonlu Tartaren. Альфонс Доде

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Taraskonlu Tartaren - Альфонс Доде страница 4

Жанр:
Серия:
Издательство:
Taraskonlu Tartaren - Альфонс Доде

Скачать книгу

adamda hem Don Kişot hem Sancho Panza! Bu iki şahsın bir vücutta içtimasının ne kadar uzlaşmaz bir şey olduğunu anlarsınız. Aralarında ne mücadeleler ne ihtilaflar! İki Tartaren, yani Tartaren-Sancho, Tartaren-Kişot arasındaki mükalemeler Lucian yahut Saint Evremond için yazılacak ne güzel mükalemeler olur! Tartaren-Kişot Gustave Aimard’ın hikâyelerinden heyecan duyar ve “Gidiyorum!” diye haykırır. Tartaren-Sancho romatizmalarından başka bir şey düşünmez ve “Kalıyorum.” der.

      Tartaren-Kişot: (pek müteheyyiç) “Tartaren şan ve şerefe müstağrak ol!”

      Tartaren-Sancho: (pek müsterih) “Tartaren fanila ile örtün”

      Tartaren-Kişot: (gitgide daha heyecanlı) “Ah canım karabinalar, canım hançerler, canım çadırlar…”

      Tartaren-Sancho: (gittikçe sakin) “Ey güzel örgü yelekler! Ey sıcak dizlikler! Ey güzel takkeler!”

      Tartaren-Kişot: (fevkalade hiddetli) “Bir balta! Bana bir balta verin!”

      Tartaren-Sancho: (çıngırakla hizmetçi kızı çağırarak) “Jeannette, çikolatamı getir.”

      Bunun üzerine Jeannette görünür, nefis, sıcak, hareli, kokulu çikolata ile yanında anasonlu kızartmayı getirir. Bu, Tartaren-Sancho’nun yüzünü güldürür, Tartaren-Kişot boğulacak kadar bağırır.

      İşte bunun içindir ki Taraskonlu Tartaren hiç Taraskon’u terk etmemiştir.

      VII

      Şanghay’da Avrupalılar

      Büyük Ticaret

      Tatarlar

      Taraskonlu Tartaren Bir Yalancı mı İdi

      Serap

      Bununla beraber Tartaren bir defa az kaldı seyahate, büyük bir seyahate çıkıyordu.

      Taraskonlulardan Garcio-Camus isminde üç kardeş Şanghay’da ticarete başlamışlar, oradaki merkezlerinden birinin müdürlüğünü Tartaren’e teklif etmişlerdi. Ah, işte ona lazım olan hayat bu idi. Büyük işler, idare edilecek bütün bir tüccar memurları âlemi, Rusya’yla, İran’la, Türkiye’yle, Asya’yla münasebetler, hülasa büyük ticaret!

      Tartaren’in ağzında bu “büyük ticaret” sözü o kadar yüksekten geliyordu ki!..

      Garcio-Camus ticarethanesinin bir faydası daha vardı ki oraya vakit vakit Tatarlar geliyordu. O zaman hemen kapılar kapanıyor, bütün memurlar silahlarını alıyor, konsolos bayrağı çekiliyor, pencerelerden “Pat! Pat!” Tatarların üstüne ateş ediliyordu.

      Bu malumat üzerine Tartaren-Kişot ne kadar müteheyyiç olmuştu size söylemeye lüzum görmüyorum. Maalesef bu Tartaren-Sancho’nun işine gelmiyordu ve Tartaren-Kişot’tan daha kuvvetli olduğu için iş neticesiz kaldı. Şehirde bundan çok bahsedildi. Gidecek mi? Gitmeyecek mi? Bahse gireriz ki evet; bahse gireriz ki hayır. Bu bir hadise oldu. İşin sonunda Tartaren gitmedi. Lakin her hâlde bu hikâye ona büyük bir şeref ve haysiyet kazandırdı. Şanghay’a gidecek hâle gelmek yahut Taraskon namına oraya gitmek hemen aynı şeydi. Tartaren’in seyahatinden bahsede bahsede bir zaman geldi ki onun Şanghay’dan avdet ettiğine20 inanıldı. Kulüpte herkes ondan Şanghay hayatı, ahlakı, afyon ve büyük ticaret hakkında malumat istiyordu.

      Tartaren iyi malumat almış olduğundan istenilen teferruat hakkında memnuniyetle malumat veriyordu. Sonunda kahraman adam hakikaten Şanghay’a gidip gitmediği hakkında kendisi de şüphe etmeye başlamıştı. O kadar ki yüzüncü defa olarak kulüpte Tatarların hücumu hakkında malumat verirken “O vakit memurları silahlandırdım. Konsolos bayrağını çektim. Ve pat, pat, pat pencerelerden tatarlar üstüne ateş ettirdim.” demeye başladı. Bunu işittiği zaman bütün kulüp titriyordu…

      Lakin o hâlde Tartaren fena bir yalancıdan başka bir şey değil!

      Hayır! Bin kere hayır! Tartaren bir yalancı değildi.

      Bununla beraber Şanghay’a gitmediğini pekâlâ bilmesi lazım gelirdi.

      Vakıa, evet Şanghay’a gitmediğini bilmesi lazımdı.

      Yalnız şunu iyice dinleyiniz. Şimal adamları indinde güneylilerin yalancılık şöhretleri hakkında katiyen anlaşmak lazım geldi. Güneyde yalancı yoktur. Ne Marsilya’da ne Nîmes’de ne Toulouse’da ne de Taraskon’da… Güney adamı yalan söylemez, aldanır.

      Daima hakikati söylemez. Lakin doğru söylediğini zanneder. Güneylinin yalanı bir yalan değil bir seraptır.

      Evet, bir serap!.. Ve beni iyi anlamak için güneye gidecek ve göreceksiniz. Bu şeytan memleketinde, güneşin her şeyi değiştirdiğini ve aslından daha mübalağalı gösterdiğini göreceksiniz. Aynı zamanda Montmartre Tepesi’nden daha büyük olmayan küçük Provance silsilelerini de göreceksiniz. Bu tepeler size fevkalade büyük görünecek. Nîmes’de Maison Carre’yi de göreceksiniz -sanki küçük mücevherden bir etajer- bu size Notre Dame Kilisesi’nden daha büyük gelecek.

      Ah, göreceksiniz… Güneyin tek bir yalancısı varsa oda güneştir. Nereye aksetse mübalağalandırır.

      İkbal zamanlarında Sparta ne idi: Bir küçük kasaba… Atina ne idi? Olsa olsa bir nahiye merkezi… Bununla beraber tarihte bunlar bize gayet büyük şehirler gibi görünür. İşte güneşin yaptıkları…

      Bundan sonra Taraskon’a akseden aynı güneşin eski debboy memuru Bravida’yı, kahraman kumandan Bravida ve şalgamı baobap ve Şanghay’a gitmesine ramak kalan bir adamı Şanghay’a gitmiş bir adam yapmasına nasıl hayret edersiniz?

      VIII

      Mitaine Vahşi Hayvanlar Cambazhanesi

      Taraskon’da Atlas Aslanı

      Müthiş ve Resmî Karşılaşma

      Şimdi Taraskonlu Tartaren’in asırlık defne dallarıyla bir şan ve şeref tacına nail olmadan evvelki hususi hayatını gösterdik. Şimdi bu kahramanca hayatın mütevazı bir muhitteki elemlerini, meserretlerini, hayallerini, ümitlerini naklederek tarihin en büyük sahifelerine ve bu emsalsiz kadere parlaklık veren garip hadiseye varmakta istical edelim.21

      Bir akşam Silahçı Costecalde’ın dükkânında Taraskonlu Tartaren birkaç meraklıya iğneli bir tüfeğin nasıl kullanılacağını gösteriyordu. O zamanlar bu silah pek yeni idi. Ansızın kapı açıldı Kasketli bir avcı telaşla “Bir aslan! Bir aslan!” diye haykırarak dükkâna girdi. Herkeste hayret ve korku, gürültü, itişip kakışma… Tartaren süngüsünü çevirdi. Costecalde koşup kapıyı kapadı. Avcının etrafını sardılar, ona, sualler sormaya ve sıkıştırmaya başladılar. İş anlaşıldı. Mitaine vahşi hayvanlar kumpanyası Beaucaire panayırından avdet ediyordu. Birkaç gün mola vermeye muvafakat etmişler ve birtakım boa yılanları, fok balıkları, timsahlar ve gayet güzel bir Atlas aslanıyla kale meydanında yerleşmişlerdi.

      Taraskon’da Atlas aslanı! Hiçbir zaman insanların

Скачать книгу


<p>20</p>

Avdet etmek: Dönmek. (e.n.)

<p>21</p>

İstical etmek: Acele etmek. (e.n.)