.

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу - страница 14

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
 -

Скачать книгу

aramaya garipsenecek bir manasızlık gözüyle mi bakarsınız?

      Hâlbuki bu hâl insanlar için hep böyledir. Bu da beşerin yaradılışının bir büyük iktizasıdır ki hükmü her şeyden kıymetli olursa da birçok işlerde insan ayırt edemez.

      Yolda bir adama neden aşinalık edersiniz?

      Herkese güler yüz gösterip tatlı söz söylemeyi nezakete uygun diye neden yapmak istersiniz?

      Bunlar hep başkalarını memnun etmek değil midir? Hâlbuki onların sizden memnun olmaları size de zevk ve lezzet verir de onun için böyle yaparsınız.

      Bundaki sır ve hikmet sevgi bahsinde de kendisini en parlak olarak meydana koyar. Sevdiğiniz bir kadını memnun ve mesut etmek için neler yaparsınız? O kadını kendinizden memnun ettiğiniz hâlde onun da size göstereceği memnunluk hâlini size karşı bir sevgi olmak üzere görür, işte siz de bundan memnun olursunuz; zevk alıp lezzet bulursunuz, vuslat zamanında bile kendi hazzınızdan çok sevgilinizin haz duymasını arzu edersiniz; zira sizin zevkiniz dahi o yüzden tamam olacaktır.

      Ama böyle, murdar yerin murdar kızları için böyle değilmiş! Pekâlâ ve tamamıyla böyledir.

      İlkin konuşurken de geçtiği üzere buraya gelenler hemen kızları sarhoş ederek onların keyiflenmesinde zevk ararlar. Hem de bizim Ahmet Efendi’nin hatırına gelen şeylerin hiçbirisi onların hatırına gelmediği hâlde bu kızları sanki kadınlık hassaları iyice olgunlaşmış kadınlardan diye alarak öylece hareket ederler.

      Kızların bu derecelere kadar sızlanmalarının sebebi de bu değil midir? Böyle birkaç altın para harcayanlar daima bu masrafa dayanamayıp bunu gözden çıkardıkları zaman dahi bari tam eğleneyim diye eğlenmenin hepsinde o ifrat derecelere varırlar, ölçüsüzlüklere girişirler. Her ne kadar bu yorgunluk onları birkaç gün hasta ederse de biçare kızlar ertesi akşam için de bu ifratlara bu kadar istidatlı başka birtakım gözü kızmışların heves ve hırslarını söndürmeyi zar zor beklerler. İşte bir gecesi sağlam, yapılı erkekleri birkaç gün hasta eden bu ölçüsüzlükler, bu yorgunluklar o biçareler için her geceki iş olduğundan onlar böyle henüz 17 yaşında iken yıpranıp solar, giderler.

      Ahmet Efendi ise yabancısı olan bir kızı yirmi dört saat bahtiyar ve memnun etmekten zevk aramakta başkalarından daha çok haklı idi; zira bu zevki ömrünce kendisi denememiş olduğu gibi, onu zevklendirmek istediği kız dahi hemen ömrünce görmemiş olduğu bir şey gibi görecekti.

***

      Sözün kısası ısmarlanan yemek geldi, Ahmet Efendi arkadaşının refikası olan Agavni’yi dahi yemeğe çağırdı. Agavni ise zati sabahleyin merdiven başında Kalyopi’ye hani şu saatte henüz acemi saydığı kıza ders vermesinden dahi anlaşılmış olduğu üzere, kendilerine mahsus olan hâlleri açık yürekle söyleyiverecek takımdan olmadığı gibi Kalyopi ile Ahmet Efendi arasında söylenmiş olan sözler onunla hiç söyleşilmemiş bulunduğundan onun bu müşteriyi alış hâli Kalyopi’ninkine hiç de benzemezdi; bunun için meydanda olan bir tek şişeden bir tek kadeh içerek yemeğe oturmadan memnun olmadı. Daha rakı istedi. Ahmet Efendi o günden ertesi güne kadar her yap, yapma emri Kalyopi’nin elinde olduğunu söyleyince şaşaladı; bununla beraber Kalyopi bir şişe daha ısmarlayıp arkadaşının şaşkınlığını gidermek için önce Rumca olarak kararlaştırılan şekli anlatmaya başladıysa da Agavni Ermeni olduğu için Rumcada öyle becerikli değildi, Kalyopi’nin ona anlatmaya çalıştığı Rumcayı, zati mesele belli olduğu için Ahmet Efendi dahi anlıyordu.

      Yemek zamanının en büyük kısmı bu Rumca sözlerle geçti. Agavni, Kalyopi’nin söylediği sözleri öyle bir tavırla dinliyordu ki Ahmet Efendi’yi hemen parası çok, aklı yok bir ahmak yerine koyduğunu, bu hâlinden Ahmet Efendi de anlıyordu. Öyle ya! Koynuna almaktan tiksindiği bir kız için şu el açıklığı ahmaklıktan başka neden gelebilir?

      Lakin biçare Kalyopi, kendi sözlerini müşterisinin anlaması ihtimalini hatırına bile getirmediği halde, Ahmet Efendi’nin o zamana kadar hiçbir eşini görmediği adam olduğunu ve gösterdiği yüksek kalpliliğin kendi yüreğine dahi büyük tesir bıraktığını o kadar safça söylüyordu ki bu hâl Ahmet’i geçirdiği duygular ve teessürlerde bir kat daha kuvvetlendirmişti. Bunun Agavni’de uyandırdığı kanaat ise, alay edercesine gülümsemesi anlatıyordu ki bu acemi kızın, bu acemiliğinden fazla, bir de eşekçesine bön bir kız olduğudur.

      5

      Yemekten kalkıldıktan sonra zati geceden beri uykusuz ve yorgun bulunan Ahmet Efendi’yi bir gevşeklik alarak gözleri kapanmaya başladığından, kızların dahi birleşen reyleri üzerine Ahmet Efendi yatağa girdi. Kendisini dahi “Acaba davet eder mi?” diye Kalyopi biraz Ahmet’in yüzüne baktıysa da öyle bir teklif olmadığından ilkin Agavni, biraz sonra Kalyopi odadan çıktılar. Ahmet Efendi dahi oldukça uykuya benzer bir suretle daldı gitti.

      İki saatten fazla uyumuş olmalıdır ki oda içinde çıkan bir gürültü Ahmet’i uyandırdığı zaman bayağı kafası yerine gelmişti. Bu gürültü Hulûsi Efendi’nin dönüşünden oluyordu. Her ne kadar Kalyopi Ahmet Efendi’yi rahat bırakmak için yukarı çıkılmamasını istedi ise de Hulûsi Efendi öyle rey ve emir dinlemeye kendisini mecbur bilmediğinden yukarıya çıktığı gibi Agavni de arkasından, nihayet Kalyopi de hepsinin ardından çıkmıştı.

      Ahmet Efendi’nin uyanması herkeste bir kahkaha uyandırdığı gibi Ahmet dahi bu kahkahaya katılmaktan geri kalmadı. Her kafadan bir söz çıkmak suretiyle deminki yemek ve yarına kadar verilen karar Hulûsi’ye dahi anlatılmaya başlandı. Yarına kadar ne yapılacaksa Kalyopi’nin reyi ile yapılacağı da Hulûsi Efendi’ye anlatılınca dedi ki:

      Ooo… Ne çabuk âşıkdaşlık! Ne çabuk boyunduruğa giriş!

      İşte sen böylesin; daima ifrattan, tefritten ayrılmazsın. Ya hiç olmaz ya en fazlası olur.”

      Lakin Ahmet Efendi bunun neden olduğunu sormak lazım gelmediğini anlatınca Hulûsi dahi latifeyi kısa kesti. Bununla beraber Kalyopi’ye dönerek dedi ki:

      “Eee, hanımefendi; işte saat dokuz1 oldu; ne yapacaksan her şeyin tam zamanıdır.”

      Kalyopi:

      “Ne yapacağız diye düşünüyorsunuz?”

      Hulûsi:

      “Acayip! Burada kalmaktan maksat zevk değil mi? Safa değil mi? Bunun birinci şartı ise dün akşam lokantada olduğu gibi istemeye istemeye başlayarak sonra dünyada gelmiş, gelecek, ne kadar şairler, filozoflar varsa hepsinin aşkına ölümüne, dirisine kadehler tokuşturmak değil midir?”

      Kalyopi bu sözün ta “kadehler”e gelinceye kadar olan kısmından hiçbir şey anlayamamıştı. “Kadehler” lafını işitince dedi ki:

      “Bu gece her şeyi ben emredecek değil miyim? Eğer her şeyi benim emrime vermekten maksat bizim eğlencemiz, rahatımız, memnunluğumuz yerine gelsin ise ben önce derim ki bu akşam rakı içilmeyecektir.”

      Agavni:

      “Oh, eğer senin her reyin böyle olacaksa ben de sana haber veririm ki reylerinden hiçbirisi kabul olunmayacaktır.”

      Hulûsi:

Скачать книгу


<p>1</p>

Alafranga 15.