Lale Devri. M. Turhan Tan
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Lale Devri - M. Turhan Tan страница 10
İşte bu durumda yine Yazıcı Efendi ileri atıldı, pusula yazarak ve adam üstüne adam yollayarak padişahın huzuruna çıkma imkânını aradı ve nihayet bu emeline ererek efendisine halas yolunu gösterdi.
“Padişahım, sizi kaygılı görüyorum, iki-üç gündür mübarek didarınızı kölelerinizden nihan eylediniz, gündüzümü geceye çevirdiniz. Küstahlık dahi olsa mübarek hâkipayinize yüz sürüp sormak cüretinde bulunacağım; şevketli efendimi neşesiz kılan bostancıların gürültüsü mü?” dedi.
Sultan Ahmed, ağlar gibi bir sesle cevap verdi:
“Ha şunu bileydin İbrahim. Elbet onlardır, o melunlardır, o nankörlerdir!”
“Ya niçin bu nan ü nemek hakkın bilmeyen bîdin, bîiman güruhu tepeletmezsiniz?”
“Kimi kime tepeleteyim? Bizim bayraşmaz5 Arapçıkları mı, sırma entari içinde yalnız salınmak bilen has odalıları mı yoksa seyisleri mi onların üzerine yollayayım? Hüküm onlarda, söz de onlarda!”
“Çalık Ahmed ne güne durur padişahım?”
Sultan Ahmed, ellerini havaya kaldıra kaldıra geri çekildi ve bağırdı:
“Ne dedin ne dedin? Çalık Ahmed’i, bugüne dek yaptıkları yetişmiyormuş gibi şimdi kendi evimin işlerine de mi karıştırayım?”
“Başka yol yok padişahım. Mademki o süpürgedir, bostancılar da şimdi kirli çaput hâline gelmiştir; ferman buyurun, süpürge vazifesini yapsın, kirli çaputları silip süpürsün!”
Hünkâr, her vakit yaptığı gibi yine derin derin İbrahim Efendi’nin yüzüne baktı. Uzun uzun onu süzdü, sonra ellerini koynuna soktu.
“Çalık Ahmed, bu işi kolay kolay başarır mı?”
“Hiç şüphe yok, padişahım.”
“Ya sonra şımarmaz mı?”
“Belki şımarır fakat kanatlanmış karıncaya döner, çarçabuk söner!”
Sultan Ahmed, sık sık yaptığı gibi yine zeki yazıcının yüzüne derin derin ve uzun uzun baktı, iradesiz bir uysallıkla boyun kırdı.
“Peki, öyle olsun. O herif evimin düzenine de karışsın. Fakat ben tenezzül edip de ona el uzatmam. Maslahatı sen idare et.” dedi.
İbrahim Efendi, yer öpüp çıktı. Padişahtan daha nüfuzlu görünmeye çalışan ve Ağakapısı’nı saraya çevirip tantana içinde bırakan Çalık Ahmed Paşa’nın yanına gitti; basit bir hizmetkâr durumuna bürünerek zorbabaşıyı etekledi, el pençe divan durdu. Ağız açmak için ondan emir beklemeye koyuldu.
Çalık Ahmed’in yanında büyücek bir kalabalık vardı. Söz onda, hüküm onda ve kuvvet onda olduğu için en büyük hocalar, en ünlü ağalar, mansıp dilenen vezirler sürü sürü, küme küme kendini ziyarete geliyorlardı. Huzurunda kavuk sallıyorlardı. Bin türlü riyakârlıklarla herifi okşayıp meramlarını yürütmeye savaşıyorlardı.
Koca zorba keyfinden fıkır fıkır gülüyordu, dalkavuklarını tuhaf tuhaf söyleterek boyuna kahkaha savuruyordu. Kızlar ağasının ayakta duran kâtibine yan gözle bile bakmıyordu. Onun bu kayıtsızlığı suni, sahte idi yanındakilere gösteriş içindi. Padişah ile de sıkı fıkı temasta bulunduğunu bildiği Yazıcı Efendi’yi mühimsemez görünmekle kendi kudretinin yüceliğini misafirlerine hissettirmek istiyordu.
Neden sonra, biçare bir adamın el pençe divan durduğunu fark etmiş gibi davrandı.
“Ha, lafa daldık da seni unuttuk. Hoş geldin yazıcı. Hele otur, nefes al.” dedi.
Ve onun sekiz temenna savurarak süklüm püklüm bir duruma sarılarak bir köşeye büzülmesi üzerine şöyle bir toplandı.
“Hayrola? Sen bizim dergâha kolay kolay gelmezsin. Böyle ansızın boy gösterişinden derdin olduğu anlaşılıyor. Dert veren Allah dermanını da verir. Sıkılma, hacetin neyse söyle.” dedi.
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.