80 DAKİKADA DEVR-İ ÂLEM. Adnan Şimşek
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу 80 DAKİKADA DEVR-İ ÂLEM - Adnan Şimşek страница 2
Denizler ve göller ise insan eli bulaştırmadıkça tertemiz. Deniz suyu, havuz suyundan çok daha sağlıklı. Ayrıca denizler de, göller de olağanüstü güzelliklere sahipler.
Muazzam bir arıtma sistemi var. Güneş ve Ay ile, rüzgârlarla, yerkabuğunun derinlikleriyle, burada yaşayan canlılarla irtibatlı bir sistem bu. Güzelce temizleniyor, arıtılıyor.
Sayısız türde, sınırsız sayıda bitki ve hayvan yaşıyor denizlerde. Acı bir su içinde beslenmeleri, çoğalmaları, ölümleri o kadar düzenli ve intizamlı ki…
Bu canlıların her birine hayranlık uyandıran değişik özellikler verilmiş. Harika cihazlar takılmış.
Teknoloji dünyasına ilham kaynağı oluyorlar.
Denizler iklimin düzenlenmesinde, aşırı ısınma ve soğumayı önlemede termostat görevi yapıyor.
Ekvatordaki fazla ısı, kuzeye ve güneye doğru okyanus akıntılarıyla aktarılıyor. Bu şekilde yeryüzündeki ısı farkının dengelenmesinde rol oynuyor.
Buharlaşma sonucu karaların suya olan ihtiyacı karşılanıyor. Yeryüzü daha az denizle kaplı olsaydı, buharlaşma da azalırdı. Daha az yağış sonucu yeryüzü büyük ölçüde çölleşirdi.
Deniz ve göllerdeki intizamın güzellik ve büyüklüğü havuzla, akvaryumla kıyaslanamaz. Kıyaslanamaz güzellik, kıyaslanamayan bir ilim ve kudretin eseridir. Allah’ın her yerdeki ve denizlerdeki ihtişamlı tedbir ve idaresi, O’nun sonsuz büyüklüğünü gösterir…
Akvaryumun, yüzme havuzunun bakımıyla ilgilenen dikkatli bir insan elbette düşünür:
İlgilenilmeyen akvaryum ve havuzların ne duruma geldiğini biliyoruz. Kendi haline bırakılan sistemlerin nasıl kokuştuğunu görüyoruz. İntizam kendi kendine olmaz. Kendi haline bırakıldığında düzen kalmaz. Havuzda da, akvaryumda da böyle.
Havuzun, akvaryumun bir ustası ve bir sahibi varsa, denizler ve göllerdeki bu yapının da bir sahibi olmalı. Bu ihtişamlı ve uyumlu sistem ve güzellikler tesadüfen olamaz. Tesadüfler karışsaydı denizler kokuşacak, hava zararlı gazlarla dolacak, yeryüzü bir mezbeleye, bir bataklığa dönecekti.
Denizler ve göller dersini verir nasibi olana.
Araştırıp anlamaya çalışana…
Her bir varlıkta görülen sırlar denizine dalar.
Umman gibi hakikatlere keşif yolculuğu yapar.
Akvaryumu seyrederken de, yüzerken de, denizlerdeki, göllerdeki sırlar peşinde akıl ve kalpte yolculuk yaparken de…
Gün gelir, gönül denizindeki sırlar da fark edilir.
Suyun derinliklerine inen dalgıçlar vardır. Okyanus içindeki derinliklerden fazlasını barındıran gönlüyle yolculuk yapanlar da. Hakikat incisine ulaşmak, değerli olan.
Çalışkan Rüzgârlar
Denizler, göller dalgalanır rüzgârlar esince. Böylece gerekli oksijen suya karışır.
Havamız değişir rüzgârlarla…
Bir bakalım, rüzgârların esmesindeki başka maksatlar neler?
Her işinde hadsiz rahmet ve maksat olan Allah, rüzgârların esmesini maksatsız bırakır mı hiç?
Rüzgârlar çiçek tozlarını ve tohumları etrafa yayar. Tohumların bir kısmı paraşüte benzer.
Bir kısmı pervane gibidir. Her birinin yapısı bir başka, değişik. Rüzgârla birlikte tohumlar ötelere taşınır, çok uzaklara varır. Ağaçların ve bitki örtüsünün çevreye yayılması sağlanır.
Bir tarafta meltem rüzgârları eser, serinletir.
Diğer tarafta saatte 100 km süratle esen rüzgârlar, fırtınalar koparır.
Aklı başında olanı düşündürür:
Ya rüzgârlar, diğer gezegenlerde olduğu gibi saatte binlerce km süratle esseydi veya hiç esmeseydi, ne olurdu halimiz?
Rüzgâr gibi gelip geçen temelsiz bir ömrümüz var.
Rüzgâra, akıntıya kapılmak da var.
Her bir şeydeki sırları görüp, yaratılış gayemizi anlamazsak, görevimizi bilip gayret etmezsek ne olur halimiz?
Pek çok önemli vazifelerle cömertçe çalıştırılır rüzgârlar.
Atomlardan yıldızlara kadar her şey, Kâinatın Hâkiminden gelen emirleri intizamla yerine getirir.
Ya biz?
Yüce Dağlar
Rüzgârların şiddetini dağlar nispeten azaltıyor.
Yolculuğumuz şimdi dağlara…
Dağlarda harikulade güzellikler, manzaralar sergilenir. Sağladığı dağ gibi faydalar sürüp gelir.
Havanın filtre edilmesi dağların görevidir. Hava akımlarının dengelenmesinde rol oynar.
Arzın su deposu vazifesini görür. Pek çok faydalarla birlikte, sanki hazineli direklerdir.
Haşmetli bir heybet var.
Ekvator ile kutuplar arasında yaklaşık 100°C’lik ısı farkı olur. Dağların sıralanışı, rüzgârların doğması için motor görevi yapar. Böyle bir ısı farkı fazla engebesi olmayan yeryüzünde bir gerçekleşseydi… Hızı saatte 1000 kilometreye varan fırtınalar karşısında hiçbir şey ayakta kalmazdı.
Dağlar, kendi kendine canlıların yardımına koşuyor değil. İnsanı tanıyor değil.
Bu faydalar, dilediği herkese layık olduğu ikramda bulunan kim ise O’nun kudreti ile gerçekleşiyor ve yardıma koşturuluyor.
Dağlar, dağ gibi bu hakikati seslendirir, milyonlarca yıldan bu yana. Gönüllerdeki coşku yankılanır dağlarda.
Dağların zirvesine hangi yoldan çıkarsak çıkalım, görünen manzara aynı.
Nihayetsiz Celal içinde, binbir Cemal yansıması…
Gür Ormanlar…
Şimdi ormanda bir gezinti var sırada… “Tek ve hür, kardeşçesine” yaşayan ağaçlar arasında.
Ormanlar geçmişi geleceğe bağlar. Istırabı da öğretmiş, sabrı da. Ses olmuş, söz olmuş,