Yol Romanı. Tuncay İrade

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Yol Romanı - Tuncay İrade страница 7

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Yol Romanı - Tuncay İrade

Скачать книгу

gözü yaşlı erkeklerdedir, çünkü para onlarda.

      …Ressam Terlan Gorçu’ya mesaj atarak Cavanşir’in Kıbrıs’ta kullandığı telefon numarasını soruyorum. Biraz sonra cevap geliyor. Yarın ilk işim bestekârı aramak olacak, ancak sabahı nasıl edeceğim bilmiyorum. Ateşim çıkmış, öksürük ise bütün kaslarımı sızlatıyor, üstelik tansiyonum da yükselmiş. Sayın Milletvekili, bu gece de size uyumak haram!

      CAVAN ŞİR

      …Yine Yakın Doğu Üniversitesi kampındayız, ancak bu seferkinin nedeni farklı. Bestekârı ziyaret edeceğiz. Galiba biraz tumturaklı oldu. Sade bir dille anlatayım. Bestekâra, tam yirmi yıldan fazladır “sen” diye hitap ediyorum.

      Hâlâ beni görmüyor, arabanın penceresinden kafasını uzatıp bakan kadına dönüp bakmıyor. Her zamanki neşeli tavrıyla aceleyle arabaya yaklaşıyor. O beni görmese de ben onu görüyorum. Biraz kilo almış, saçları da beyazlaşmış, ancak yürüyüşü değişmemiş, aynı çeviklikle yaklaşıyor. Gözleri gülüyor… Gülmesine gülüyor, ancak gözlerinden yağan yalnızlık aynen yerli yerinde. Her bir şahsın sanatı kendi ruh hâlinin ifadesidir. Besteleri de gözlerine benziyor – Gam penceresi.

      Arabanın yanında öpüşüp görüşmeler bittikten sonra pencereye doğru çekine çekine şöyle bir bakıyor. Laf olsun diye… Ve sonra gözleri kocaman kocaman açılmış hâlde kapıyı açıyor:

      –İradeee!

      –Eveeet!

      –Sizinle burada görüşeceğimi asla ummazdım, ne iyi oldu.

      –Ancak biz seni bulacağımızı önceden kararlaştırmıştık.

      –Ne iyi oldu…

      Şehrin merkezine doğru giderken arabada oradan buradan, yaşamdan, gurbetten, siyasetten konuşuyoruz. Bir taraftan dinliyor, diğer taraftan düşünüyorum, neden böyle oldu, niçin? Altmış yaşını geçen, müzik dünyamızda kendine has yeri olan ve sevilen büyük bir bestekâra vatanımızın (Vatanımız bu adadan kat kat büyük) bir köşesinde rahatça yaşayacağı bir yer bulunabilirdi elbette. Başka hiçbir eseri olmasa bile, “Asker Marşı”nın bestecisi olması yeterdi.

      –Şimdi size şehri gezdireceğim. Küçük bir yer.

      Arabadan iniyoruz. İki, üç gün önce gezip dolaştığımız Lefkoşa’ya başka yönden bakıyoruz.

      –Burada şaşaalı, tantanalı yapılar bulamazsınız.

      –Nasıl yok, gazinolar ışık seli yayıyor.

      –Gazinoları geç. Geçen Kurban Bayramı’nda Ramiz Melikaslanov bayramı geçirmek için İstanbul’dan kalkıp buraya geldi. Gazinoya götürdüm, biraz eğlendi. Biliyor musunuz, bu insanların içinde yaşayınca, bağımsız ülke olmanın üstünlüğünün ne olduğunu anladım. Kendi pasaportun ve üzerinde kendi mührün. Herkes burada bağımlı ve yeterince tanınmamış bir coğrafya olmasının kompleksini yaşıyor. Bize gıpta ile bakıyorlar.

      –Cavanşir, burada antik çağa ait tarihî eserler yok mu?

      –Şimdi göstereceğim. Karşıda bir sütun var ve Romalılardan kalma olduğunu söylüyorlar. Bir de, dört yüz yıl burada hüküm süren Osmanlı Devleti’nden kalanlara antik abide denir mi?

      –Neden İstanbul’da veya Türkiye topraklarında da yok?

      –Oralara takılıp kalma, burada yönetim çok sık değişiyor.

      Cavanşir’in Şeki ağzına biraz da Kıbrıs şivesi karışmış. Bir tür sentez. Onun söylediklerini dinleye dinleye, Cavanşir’in gençlik dönemlerinde sık sık televizyon programlarında boy gösterip güzel, akıcı ve mantıklı sohbetleri ile bestecilerin de Azerbaycan Türkçesiyle konuşabileceğini, düşüncelerini karşıdakine aktarabileceğini bize inandırmıştı. Hafif müzikte sazın da kullanılabileceğini kabul ettirmişti. Cavanşir her anlamda sentezi seven birisi…

      –Bakın, şu aradan geçelim ve Rum Tarafı ile olan sınır bölgesini göreceksiniz.

      –Sınır açık mı?

      –Hıı, buradan oraya gidiyorlar, onlar buraya geliyor, ancak Kıbrıs vatandaşı olmalısın.

      Akil Abbas:

      –Diplomatik pasaportumla geçemem mi? diye sordu.

      –Olur, ancak böyle olur. Ercan havalimanından İstanbul’a, oradan Atina’ya uçacaksın ve Atina’dan da Kıbrıs Rum Kesimi’ne dönebilirsin, böyle olur ancak.

      …Sınır (Sınır deyince de küçücük bir kapı, gümrük memurları mı yoksa askerler mi bilemiyorum oturmuş pasaportları inceliyorlar, o kadar.) hayli kalabalık. Galiba iki tarafa da fayda sağlayan bir ticari ilişki var, çünkü herkes alışverişle meşgul. Buradan ne alıyorlar, anlamıyorum…

      –Siyaseti bir kenara bırakalım, ancak insanların kendi problemleri var. Herkes iyi bir yaşam istiyor. Politikacılar bıraksa her şey başka türlü olurdu diyorlar. Ta baştan beri. Hayat…

      …Hayat… O zaman biz de bir gün olup geçenleri yeniden unutarak bir yerlerden bir kapı açabiliriz. Zaten erkeklerimizin Ermeni kadınları ile ilişkileri destanlaşmış, geriye kalıyor biz kadınlarınki. Problem değil…

      Sınırdan ayrılıp küçücük bir kafede akşam yemeğini yiyoruz. Erkeklerin politik sohbetleri devam ediyor. Ben de politika yapıp susuyorum. Dinliyorum, bakıyorum, düşünüyorum…

      Ey iğneleyici sözleri dile getiren, inat, sert, merhametli, hiçbir kimse karşısında eğilmeyen, mert Cavan Şir! Galiba biraz yumuşamışsın. Değişiyorsun belli. Bunun sebebi ne? Yıllar mı, gurbet mi? Değişmeyen ne? Yalnızlığın mı? Bestelediğin o şarkı nasıldı –

      Arzuda inam3,

      İnamda şübhe qoxusu,

      Ümidde seadet,

      seadetde onu itirmek qorxusu…

      Sessizliye dözmek4 çetin5.

      Baş götürüb6 bu boşluqdan

      Hara galdi7, neca8 geldi heç qaçdın mı..?

      Bu da başka bir şarkın.

      Bakü’deki iki oda bir salon evini hatırlıyorum. Stüdyoya döndürdüğü evini. Karmakarışık, düzensiz, bir kadın eline ihtiyaç duyulan ev. İşini gücünü bırakıp benim filmlerimle ilgilendiğini de unutmadım. Üç filmimin müziğini düzenlemişti. Üstelik sesini de istismar etmiştim. Gururlanmayayım mı? Cavanşir Guluyev’in kendisi, şahsen…

      Kendisi, şahsen… Konuşuyor ve dinledikçe buralarda sıkıldığını anlıyorum. Hasret duyuyor bu adam. Hepimiz gibi.

      –Sizler oralarda yazı yazarken yalnızca buraları övün. Acıyorum,

Скачать книгу


<p>3</p>

İnanç, inan, itimat

<p>4</p>

Katlanmak

<p>5</p>

Zor

<p>6</p>

Başını alıp

<p>7</p>

Nere geldiyse

<p>8</p>

Nasıl