Aytmatov Araştırmaları. Анонимный автор

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Aytmatov Araştırmaları - Анонимный автор страница 7

Жанр:
Серия:
Издательство:
Aytmatov Araştırmaları - Анонимный автор

Скачать книгу

style="font-size:15px;">      Oğuz, M. Öcal, Mitolojimizde ve Ural Batur Destanında Başlangıçtaki Sonsuz Su”, Milli Folklor, S. 38, Ankara 1998.

      Ögel, Bahaeddin, Türk Mitolojisi I, Türk Tarih Kurumu Yay., Ankara 1993.

      Özen, Sabiha, Her Yazar Kendi Halkı İçin Yazmayı Nazarda Tutar”, Dergâh, S. 24, İstanbul 1992.

      Roux, Jean-Paul, Türklerin ve Moğolların Eski Dini, (Çev.: Aykut Kazancıgil), İşaret Yay., İstanbul 1994.

      Uzun, Gülsine, Cengiz Aytmatov’un Türkçeye Çevrilmiş Eserlerinde Mitolojik Unsurlar, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Muğla Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Muğla 1998.

      Bozkırdan Yükselen Türk Bilgesi: Cengiz Aytmatov 27

      NURULLAH ÇETİN28

      Aytmatov’la ilgili yapılan çalışmalarda onun için çok güzel sıfatlar söylendi. Bunlardan bazıları şunlardır: “Türk dünyasının yıldırım sesli manasçısı”, “Bozkırdaki Bilge”, “Modern Homer”

      Cengiz Aytmatov, aydın bir anne babanın çocuğu olarak 1928 yılında Şeker köyünde doğdu. Küçük yaştan itibaren Rusçayı öğrendi. Veterinerlik yaptı. Değişik memuriyetlerde bulundu. İkinci Dünya Savaşının acılarını derinden hissetti. Moskova’da yüksek edebiyat kursları aldı. 1956-1958 döneminde Moskova’da Gorki Edebiyat Enstitüsünde eğitim gördü. Dünya klasiklerini okudu. Kırgızistan Edebiyatı dergisinde ve Pravda gazetesinde çalıştı. Daha birçok gazete ve dergide yazılar yayınladı. Sovyetler Birliğinin dağılışı sırasında Gorbaçov’un danışmanlarından biriydi. Avrupa ülkelerinde büyükelçilikler yaptı. 1996’da Kırgızistan’ın UNESCO temsilcisi oldu.

      Hikâye, roman ve tiyatro türlerinde eserler verdi. Eserleri 150 civarında yabancı dile çevrildi. Cengiz Aytmatov, Nobel Edebiyat ödülüne aday gösterilmiş ama ona bu ödül verilmemiştir. Çünkü Nobel ödülünü koyanların politik amaçlarına uygun bir yazar değildir. Aytmatov gibi yazarlar, ancak bütün Türk dünyasının ortaklaşa koyacakları “Manas Edebiyat Ödülü” ya da “Ahmet Yesevi Ödülü” gibi yarışmalarda ödül alabilirdi.

      Aytmatov, eserlerinde genellikle simgesel bir dil ve teknik kullanır. Bu da hem edebiyat yapmanın bir gereğidir, hem de Komünist rejim baskısına karşı ancak simgelerle konuşabilme zorunluluğundan kaynaklanır. Komünist rejime muhalefetini ancak simgesel bir dille gerçekleştirebilirdi.

      Aytmatov, başta Kırgız Türklüğü olmak üzere diğer Orta Aya Türklerinin hem toplumsal, hem ekonomik, hem kültürel, hem de tarihî hayatını modern bir edebiyat tekniği ve kurgusu içinde çok etkili ve güzel bir şeklide anlattı. Çok zengin mitolojik birikimini, güncel durumlara uyarlayarak yeniden işleyip üretti.

Üzerinde Yoğunlaştığı Bazı Konular

      Bireysel ve Toplumsal Mankurtlaştırma: Gün Olur Asra Bedel romanında Colaman’ın saçları kazınmış çıplak kafasına şire denilen yeni kesilmiş deve derisinden âdeta bir şapka yapılıp etrafı iple bağlanarak gerçekleştirilen işlem, aslında bireysel gibi görünse de aynı zamanda toplumsal anlamda millî hafızayı silme teşebbüsüdür.

      Bu, millî hafızayı yok ederek mankurtlaştırmadır. Aytmatov, Komünist Rusya’nın Türk’ün millî hafızasını silme teşebbüslerine şiddetle tepki koymuştur. Ayatmatov, Gün Olur Asra Bedel romanında bunu eleştirmiştir.

      Komünist Ruslar sanki başka yer kalmamış gibi Kırgız Türklerinin atalarının mezarlığı olan Ana Beyit mezarlığına uzay üssü kurmuşlardır. Ana Beyit’in etrafını dikenli tellerle çevirmişler ve buraya Kırgız Türklerini sokmamışlardır. Anabeyit mezarlığı oğlunu mankurtluktan kurtarmak için ölen Nayman Ana’nın gömüldüğü mezarlıktır. Yani bir anlamda Kırgız Türklerinin millî bilincinin sembolü olan bir mekândır. Rusların tavrı, bu bilinci yok etmeye dönüktür. Bu bilinçli bir tercihtir ve amaç, Kırgız Türklerinin atalarını, tarihlerini yok saymak, yok etmektir. Bu, bir milleti toptan mankurtlaştırmadır.

      Yine aynı romanda Ana-Beyit‘te nöbetçi olan Kırgız subay Sabitcan ve diğer bazıları, Komünist Rusların verdiği eğitimle kendi Kırgız Türklüğüne ait bütün millî ve dinî değerlerini kaybetmiş, atalarını, tarihlerini, gelenek ve göreneklerini, dinlerini, kimliklerini unutmuş, mankurt olmuş tiplerdir. Bunlar, efendileri olan Rusların öğrettiklerini tek doğru kabul etmiş, onların verdiği emirleri uygulamayı tek görev bilmiş, milletlerine ihanet etmişlerdir. Romanda Sabitcan, ölen babasının cenazesinin İslamî usullere göre defnedilmesini gereksiz görüyor. Duaların ve diğer ibadetlerin Komünist bir devlette gereksiz ve anlamsız olduğunu söylüyor, hatta babasının cenazesinin Ana Beyit mezarlığına gömülmesine karşı çıkıyor. Çünkü Sabitcan, Ruslar tarafından tam bir mankurt olarak yetiştirilmiştir. Yine nöbetçi Kırgız subayın kendisi gibi Kırgız olan vatandaşıyla Kırgız Türkçesiyle değil de Rusça konuşması, hatta onu Rusça konuşmaya zorlaması tam bir mankurtluktur.

      Mankurtlaştırma meselesi Kassandra Damgası romanında da karşımıza çıkar. Bu romanda Genetik bilimi marifetiyle düşünce suçlusu kadınlar taşıyıcı anne olarak kullanılır. Bu kadınlar kanalıyla Komünist Rusya’nın her emrini bir robot gibi yerine getirecek olan tarihsiz, kimliksiz, milliyetsiz, anası babası belli olmayan x fertler üretilir.

      Beyaz Gemi romanında da mankurt tipiyle karşılaşıyoruz. Oradaki Orozkul, Kırgız Türklüğünün millî kültürünün bir parçası olan Maral Ana efsanesine inanmaz, şehre gidip bir dairede memur olmak, bir aktrisle evlenip sadece Rusça konuşulan bir evde yaşamak ister. Kırgız Türkçesini kaba bir köylü dili diye aşağılar yani dilini, kimliğini, milliyetini reddeder. Diğer yandan devamlı içki içer, kendi idaresindeki ormanın ağaçlarını kesip gizli gizli satar. Her türlü ahlaksızlığı yapan kaba saba bir adamdır. Mümin Dede’ye kötülükler yapar, merhametsizce karısını döver, ama efendileri olan Komünist amirlerine tam bir teslimiyetle bağlıdır yani dinî ve ahlakî değerlerini de yitirmiştir. Kendi Müslüman Türk kimliğine yabancılaşır ve efendisi olan Ruslara âdeta tapar. Bencilce kişisel menfaat temininden öte bir yaşama amacı yoktur. Sadece biyolojik anlamda maddi, dünyevî imkânlardan sonuna kadar yararlanmayı hedef edinir.

      Cengiz Aytmatov dokuz yaşındayken, babası halk düşmanı suçlamasıyla Komünist rejim tarafından öldürülmüştü. Aytmatov her gün okulda “Benim babam devrim düşmanıydı, cezası verildi, ondan nefret ediyorum!” diye bağırmak zorundaydı. Bu da bir mankurtlaştırma yöntemidir. Babasını yani atasını, tarihini, kültürünü, milliyetini, dinini yok sayma hatta ondan da öte kötü görme ve onlara düşman olma hali. Mankurtlaştırma kişiyi kendi benliğine, kimliğine düşman yapma, kendi varlığını kendine reddettirme yöntemidir.

      Evrensel Meseleler

      Cengiz Aytmatov, eserlerinde genellikle bireysel, millî ve yerli meselelere yer verirken aslında dolaylı olarak evrensel sorunlara da değinir. Ya da genel anlamda söylersek bireysel, yerel ve millî olandan evrensel olana uzanır. Bu bağlamda bütün insanlığın ortak sorunlarına da yer vermiş olur. Bunların başlıcaları şunlardır:

      Dünya Barışı

      Bunlardan

Скачать книгу


<p>27</p>

Turkish Studies, 2007, s. 723-735.

<p>28</p>

Prof. Dr, Ankara Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü.