Erken Uyanan Adam. Hevir Tömür
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Erken Uyanan Adam - Hevir Tömür страница 10
–Hesamidin ağabey ben şöyle bir iş için geldim, dedi selam vermek yerine.
–Buyur şair, Hesamidin Zuper hesap defterinden başını kaldırıp şaire baktı. Onun bakışlarında “haydi söyle, dinliyorum” diyormuşçasına açık ve sıcak bir yaklaşım vardı.
–Okul açsak diyorum, dedi şair heyecanla.
–Bu güzel bir fikir! Ben desteklerim. Haydi, düşüncelerinizi söyleyin, duyalım.
–Şimdilik bir sınıflık açsak mı ki?
–Nerede?
–Bizim avluda olabilir.
–Mehsum ağabeyin haberi var mı?
–Henüz konuşmadım. Haklı işe babam da yok demez.
–Gayretiniz için Barekallah! –Dedi Hesamidin Zuper gönlünden geçen sözü söyleyen kişiye minnettarlıkla gülümseyerek, -size göre bu işin imkânı var öyle mi?
–Dünyada bir sürü iş cüretten doğar, dedi şair ümit var olarak. –Kolları sıvayıp işe başlasak, “Tevekkül deryasına saldım gemimi, ya Bay’dan çıkar, ya saydan çıkar17” diye bir söz yok mu?
–Bu sözleriniz doğru, ama -Hesamidin Zuper bir süre kapkara bıyıklarını sıvazlayıp biraz düşündükten sonra, devam etti, okul açmak şimdiki şartlarda çok zor bir iş. On yıldan beri hükümran olan yaşlı Cyancün18’ün karakterini hepimiz biliyoruz. O çok hunhar bir kişi. Milli eğitimi de her zamanki bakış açısıyla yasaklamıyor. Onun asıl maksadı halkı cehalette, nadanlıkta bırakıp hükümranlığını sürdürmek. Bundan başka, onun böyle bir siyaset izlemesine bizim akılsız, mutaassıp mollalarımız yardım ediyor. Bu durumları siz genç olsanız da etraflıca düşünürsünüz. Tamam, biz tevekkül edip okul açtık diyelim, bu mollaların kulağına ulaşır, onların karşı çıkması, bire iki katıp yönetime yetiştirmesi, hatta yaşlı Cyancün’e şikâyet etmesi mümkün. Durum o dereceye geldiğinde, kısmen gönül kırgınlıkları doğmayacak denemez. Hal böyle olduğunda ne yapmak gerek? Bu yönleri de düşünmeden olmaz.
Sözleriniz çok doğru. Böyle olacağı açık ama biz ne zamana kadar başımızı içimize çekip kirpi gibi büzülüp yatacağız! Armut piş, ağzıma düş demekle olmaz, bunun için…
–Bunun için biz yapacağımız işleri önceden dikkatlice düşünmeliyiz, dedi Hesamidin Zuper şairin sözünü keserek. “-Bilerek iş yapanın beli bükülmez” denildiği gibi, nasıl, okul açmanın zaruri olduğunu düşünüyorsak, buna karşı yapılacak itirazları da tamamen düşünmemiz gerek. Biliyorsunuz, Mehsutbay şimdi yok, Semey’e gitti. Zaten burada olsa da öne düşmezdi. Çünkü ona bu tür hareketleri kesinlikle yasakladım. Eğer o öne düşse, zarar görebilir. Yan Zenşin boş bir adam değil, eli kana boyanmış, dikkat etmezsen olmaz. Ben de böyle ihtiyatlı davranıyorum. Lakin size kesinlikle yardımcı olurum. Bunun için bu işi çok gürültü çıkarmadan, kendi içimizde bilip sekiz –on çocuk toplayıp okutalım. Eğer bir itiraz olmazsa yavaş yavaş genişletiriz. Kazara fitne fesat çıkarsa icabına bakalım. Sonra da hiç bir şey olmamış gidi davranalım. Ne dersiniz?
Şehir içindeki koruda19 birkaç yıldan beri pamuk deposu olarak kullanılan büyük evin duvarlarını, tavanını kalın toz toprak bastığından onu temizlemek öyle kolay olmayacaktı. Böyle olduğu halde Abdülhaluk Uygur’la Ayimhan’ın bugünlerdeki heyecanı karşısında bu iş hiç de zor değildi. Onlar evi göz açıp kapayıncaya kadar temizleyip, güzel bir hale koydular.
–Temizlik yapmak ne kadar güzel değil mi? İşte bak, saçını yıkayıp tarayan bir kıza benzeyen dershanemiz ne kadar güzel oldu, dedi şair hoşnutluğunu belirterek.
–Şöyle saç sakalını kestiren yiğitlere benzetsek de olur, dedi Ayimhan gülümseyip.
İkisi bir vakit gülüştükten sonra, eve sıra dizdi. Bu ev peyderpey dershaneye benzemeye başladı. Şimdi tahta boyama ve tebeşir yapma bekliyordu onları. İkisi konuşup kilerdeki soba borularını çıkartıp, onlardan bir leğen kurum döktü. Bu esnada şairin yüzüne is sürülmüştü, Ayimhan buna istihza ile güldü. Ama şair bundan habersiz kaynatılan tutkalla kurumu karıştırdıktan sonra, donup kalmasın diye aceleyle tahtayı boyamaya girişti.
Ayimhan tebeşir hazırlamak için yakılan kireçtaşını elekten geçirdiği sırada yüzüne bulaştırdı, bunu gören şair alay edip gülmeye başladı:
–Bundan sonra sana pudra almasak da olur!
–Benim için olmasa da sana biraz almadan olmaz, dedi Ayimhan şakayla karışık gülerek.
–Bana lazım değil.
–O olmasa yüzündeki kara kuruları nasıl temizleyebiliriz? –Ayimhan katıla katıla güldü.
Bunlar olduktan sonra şair yüzüne is sürüldüğünü anlayıp utanır gibi oldu. Ayimhan onun yüzündeki karaları silmek için yanına geldiğinde, şair de onun yüzündekileri silip temizledi.
İkisi birlikte tahtayı kaldırıp deponun duvarına astığında, bu depo kusursuz bir okul görünümü kazandı. Ayimhan dışarıya çıkıp kuruyan tebeşirden birkaç tane getirdi. Şair tebeşirle tahtaya:
“Mektep cennet,
Gel, okumaya devam et”
diye güzelce yazdı.
Ertesi günden itibaren belirlenen çocuklar gelmeye başladı. Hesamidin Zuper en küçük kardeşi Siraceddin’i ilk olarak okula verdi. Sekiz –on çocuk toplandı. Bunların içinde kızlar da vardı. Kızlar Ayimhan’la birlikte okuyordu. Okul giderleri ve öğrencilerin defter kalem gibi giderlerini Hesamidin Zuper kendi üstüne almıştı.
Okulun ilk temellerini atan şairin gönlü, ileriye bakınca çok huzur buluyordu. O öğrencilere heyecan ve istekle ders anlatırken günlerin nasıl geçtiğini bile anlamıyordu. Çocuklara ana dil ve hesap derslerini canı gönülden öğretiyordu. Öğretmenlik işi mihnetli ve az talep edilen en cefalı hizmettir. Bunun için şair gündüzleri öğretmenlik yapıp epey yoruluyordu, bundan başka geceleri usandım yoruldum demeden, gece yarısına kadar lamba altında pencereden esen serin havadan nefeslenip oturarak, kabaran ilham denizlerinden değerli inci –cevherleri topluyor, marifet gülistanına nakışlar işliyordu.. Onun kalemi altında yazılıp çıkan güzel sözler, ilmi hikmetler, açık fikirler, halkın anlayacağı sade, anlaşılır şiirler binlerce, on binlerce çalışan insan topluluğunun gönlündeki maksat -dileği, ümit –isteklerinin sembolü sıfatıyla sanki kutup yıldızı gibi parlıyordu. Bu sebepten dolayı bu şiirler çok kısa bir süre içinde şehirde, köylerde, medrese odalarında, şölenlerde, toplantılarda kesinlikle okunulan, elden ele dolaşan, sanki değerli bir inci gibi kıymet kazanıyordu.
Şiirden az çok haberi olan herkes Abdülhaluk Uygur’un şiirlerinde parlayıp duran fikirlerden son derece memnun kalıyor, o şiirlerdeki lezzeti, şiir bağlarında henüz olgunlaşmış her çeşit tatlı meyveden de şirin
17
Bay: Aksu şehrine bağlı verimli, münbit bir yerdir. Say: Verimsiz kurak ve insan ayağı değmeyen, oraya düşenlerin çok fazla yaşam şansı olmayan çöl.
18
Yaşlı Ciyancün: Yan Zenşin’i halk böyle adlandırıyordu.
19
Koru: Avlu ve avlu içindeki ev ve diğer yapıların umumi adı.