Zor Zamanlar. Mukay Elebayev
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Zor Zamanlar - Mukay Elebayev страница
Mukay Elebayev
Zor Zamanlar
ÖNSÖZ
Çağdaş Kırgız edebiyatının oluşumunda büyük rolü olan, yazdığı edebî eserlerle söz konusu edebiyatın gelişmesini ve şekillenmesini sağlayan Mukay Elebayev, 38 yıllık kısa ömrüne birçok hikâye, şiir, bir piyes ve bir de roman sığdırmıştır. Elebayev çocukluğundan itibaren hayatın her türlü zorluğuyla yüzleşerek, sağlam bir kişiliğe sahip olmuştur. Ağır hayat şartları onun hayat tecrübesini zenginleştirmekle kalmamış, aynı zamanda onu geliştirmiştir. Öğrenim ile birlikte edebiyata gönülden bağlanmıştır.
Hayatı pek çok zorlukla mücadele ile geçen Elebayev, gençlik yıllarında şiirler yazmış ve onları 1925’te Ala-Too dergisinde yayınlatma fırsatı bulmuştur. 1938’de ise külliyat olarak yayınladığı şiirlerinin bazılarını değiştirmiş, kısaltmış veya bazılarını külliyata hiç almamıştır. Bunu da sanatındaki ilerlemeden sonra böyle yapmak zorunda olduğunu ifade ederek açıkmalamaya çalışmıştır. Külliyatın yayınlandığı yıl dikkate alındığında, o dönemin siyasî yapısını düşünerek böyle yapmış olabileceğini düşünmek mümkündür. 1938-1939 yılları, Stalin’in aydınlara uyguladığı baskıcı politikanın en yoğun olduğu ve pek çok aydının hayatını kaybettiği yıllardır. Elebayev bu fırtınadan bir şekilde kurtulmuştur.
Öğrencilik yıllarında Rus ve Batı klasiklerini okuyan Elebayev, Kazakça nüshalarından tercümeler yapmıştır. Aynı zamanda Kırgız destanlarını da yayına hazırlayıp yayınlatan Elebayev, diğer Türk halklarının destanları ile de ilgilenmiş ve Kazak edebiyatının önemli ürünlerinden olan “Er Targın” destanını çevirerek yayınlamıştır.
Özellikle küçük hikâyede başarı gösteren Elebayev, ilk hikâyelerini Kızıl Kırgızistan gazetesi muhabirliği yaptığı sıralarda kaleme almıştır. Hemen bütün eserlerinde gerçek hayattan kesitler, yerli konu ve tipler dikkatleri çeker. Elebayev realist roman ve hikâye anlayışına bağlı olarak ferdî ya da sosyal hayattan alınmış bir olayı veya bu hayata ait bir kesiti sunar. Yazar hikâyelerinde dönemin yaşantısına eğilmiş; gördüklerini, başından geçenleri ve tanık olduğu birtakım olayları hikâyelerine konu etmiştir. “Ömrümde gördüğümden başka bir şey yazmadım.”1 diyen Elebayev bu sözüyle kendi yazarlık felsefesini de açıklar. Edebi faaliyetinin adeta düsturu hüviyetindeki bu ifade, yazarın realizme bağlılığını gösterir. Başta Salican Cigitov olmak üzere bazı Kırgız eleştirmenler Elebayev’i bu sözünden ötürü eleştirmiş ve yazarın hayal gücünün ikinci planda kaldığını, bazı eserlerinin “hayat notları” niteliği taşıdığını belirtmiş. Ancak burada gözlerden kaçan bir husus vardır. Bilindiği gibi Sovyetler Birliği döneminde şair ve yazarlara eserlerinde rejim propagandası yapmaları söylenmiş, buna uymayanlar çok ağır bir şekilde cezalandırılmıştır. Sadece rejimin belirlediği çerçeve dahilinde yazabilme şansları olan şair ve yazarlar zaman zaman vermek istediği mesajları satır aralarına gizlediği sembolik ifadelerle vermeye çalışmıştır. Bu noktada Elebayev’in “Ömrümde gördüğümden başka bir şey yazmadım.” sözünün altında daha derin bir mânâ yatıyor olmalıdır. Birçok aydının katledildiği 1937 yılında milliyetçilik yapıyor iddiasıyla birkaç kez sorguya çekilen Elebayev, bu sözüyle “Ben gördüklerimi, başıma gelenleri ve Kırgız halkının yaşadığı zor günleri yazdım, rejimin bana dayattığı dogmaları değil!” mesajı vermeye çalışmıştır. Onun hikayeleri, günlüğüne düştüğü notlar ve genel olarak çağdaş Kırgız edebiyatındaki yeri bunu gösterir. Çünkü yazarın hikâyeleri 1916-1943 yılları arasındaki Kırgız sosyal yaşantısının edebî aynasıdır. Araştırmacı Tolubayeva Çolpon Derdenbayevna, Mukay Elebayev’in 1930’lu yıllarda henüz oluşmakta olan Çağdaş Kırgız Edebiyatı’ndaki yerini şu sözlerle belirtir:
“1930 ve 40’lı yıllarda edebiyatımız oluşmaya başlamış, birtakım yazar ve şairler ön plana çıkmışlardır. Bu şair ve yazarlar edebî eserlerinde hayatta meydana gelen değişimleri edebî bir bakış açısıyla ifade etme faaliyetinde olmuşlardır. Edebiyatın toplumsal hizmeti yerine getirmesiyle hayatta var olan olaylar, insanlar arasındaki ilişkiler siyasi ideoloji çerçevesinde ele alınmıştır. Edebi faaliyetlerle meşgul olan yazar ve şairlerimiz edebi türe fazla bir ehemmiyet vermeden sadece Sovyet ideolojisini kendilerine bayrak edinip eser yazmışlardır. Bunun sebebi ilk olarak ideolojinin talebi, ikinci olarak ise edebî eleştirinin talebi olmuştur. Üstelik yazar ve şairlerimizin edebî bilgisi oldukça az olup sadece ideolojiye dayandıklarından gerçek edebiyatın önemini anlamaktan uzak olmuşlardır. Fakat, Kırgız Sovyet edebiyatını temellendirme işinde büyük rolü olan yazar ve şair Mukay Elebayev o yıllarda bile edebiyatın gerçek önemini ve tadını anlayabilen ender aydınlardandır.”2 Elebayev cephede hayatını kaybeden şair/yazarlardan biridir.
1943’te gittiği cephede olduğu sırada Kırgızistan Yazarlar Birliği’ne defalarca yazdığı halde, başkanlığını Aalı Tokombayev’in yaptığı kurumdan üye yazar olduğuna dair belgeyi tedarik edememiştir. Bunun Aalı Tokombayev ile bir ilgisi var mıdır? Araştırmaya değer bir konudur. Azerî yazar Yusuf Samedoğlu’nun Kıyamet Günü romanında halkına ihanet eden ve ülkenin düşmanın eline geçmesine yardım eden iki şairden bahsedilir. Ülkeyi ele geçiren hükümdar şöyle der:
“Böyle memleketin bir kalesini değil, bütün kalelerini almak mümkündür. Böyle memleketi yer ile yeksan etmek mümkündür… Ben çok memleketler gördüm, ama şairin şair başı istediği memleket görmedim. Şükür verdiğin güne, Ulu Tanrım, bunu da gördük.”3
Elebayev, yazarlık belgesiyle cepheden sağ olarak dönebilecekken kendisine bu konuda yardım edilmediği için 1944’de hayatını orada kaybeder. İşte böyle bir yazarın hikayelerini okuyacaksınız.
Bu çalışma, Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türkoloji anabilim dalında yapılan bir yüksek lisans tezinin kitaplaşmış halidir. Halit Aşlar, rahmetli Prof. Dr. Salican Cigitov ile başladığı tezi, hocanın vefatı üzerine benim danışmanlığımda bitirdi. Kırgız diline hakimiyeti, Kırgız edebiyatına vukufu böyle önemli bir çalışmada başarılı olmasını sağladı. Şu sıralar doktora tezi ile meşgul olan Halit Aşlar ile çalışmak benim için zevkli bir uğraşı oldu. Birlikte kitap olarak hazırlamaya karar verdik. Ayrıca, kitabın hazırlanması aşamasında yeniden okunması ve tashihlerin bilgisayara girilmesinde öğrencilerim Kübra Akkaya ve Esin Elif Topçuoğlu emek verdiler. Onlara da teşekkür ediyorum.
Bu çalışmanın, Türkiye ile Kırgızistan arasındaki edebî ilişkilerin gelişmesine katkı sağlayacağına inanıyorum.
Saygılarımla,
Prof. Dr. Orhan Söylemez
HAYATI
Çağdaş Kırgız edebiyatının oluşumunda önemli bir rol üstlenen yazar Mukay Elebayev, 1906 yılında Isık Göl bölgesi, Tüp Mahallesi, Çon-Taş köyünde dünyaya gelir. Küçük yaşında anne ve babasını kaybeder. Çocukluk ve gençlik yılları çok büyük zorluklar içinde geçer. O dönemin şartları göz önünde bulundurulduğunda okuma yazmayı öğrenmiş ender kişiler arasında yer alır. 1916 yılındaki Ürkün’den4 sonra Doğu Türkistan ve Çin’e göç etmek zorunda kalan Kırgız Türklerinin arasında o da vardır. Rus askerleri tarafından ezilen halkın açlıktan, susuzluktan ve bulaşıcı hastalıklardan kırıldığına şahit olur, daha çocuk yaşında bu acılarla yüzleşir.
Elebayev, 1919 sonbaharında memleketi Isık-Göl’e döner. Hayatını devam ettirebilmek için ağır işlerde çalışır ve sürekli yer değiştirmek zorunda kalır. Kısa süren ilk eğitimini Isık-Göl yakınlarındaki Cıluu-Bulak köyünde yeni sistemle (usul-i cedid) eğitim veren okulda alan yazar, daha sonra buradan Karakol’daki okula girmeye çalışır. Uzun uğraşlardan sonra buradaki yatılı
1
Salican Cigitov.
2
Çolpon Tolubayeva Derdenbayevna,
3
(Türkiye Türkçesine aktaran: Yusuf Gedikli) İstanbul: Ötüken Neşriyat A.Ş., 1995. s. 92
4
1916 yılında Kırgız Türkleri’nin Rus Çarı’na karşı ayaklanışı Ürkün diye anılmaktadır.