Abay Yolu 1. Cilt. Muhtar Auezov
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Abay Yolu 1. Cilt - Muhtar Auezov страница 22
Abay, Barlas’ı dinlerken yine yeni sözler işitmişti. Bunlar, o dönemin büyükleri ile beylerini anlatan, eleştirip ayıplayan sözlerdi. Bir termenin içinde Barlas:
“…
Ağa Sultan, yönetici var,
Ele malûm, ettiği hatalar!
“Öl” deyince ölmesen, sen,
“Yaşa” deyince yaşamasan,
Zincire vurur kapatırlar.
Malı çok hilebazlar!
…”
Deyiverdi…
Abay babasının evde olmayışını hatırladı, “keşke gelmese”, “başka yerde gezse” diye düşündü. Gerçekten de Kunanbay, Barlasgil geldiğinden beri bu evine hiç uğramamıştı. O, bir grup büyüklerle beraber sefere çıkmış, ülkeyi dolaşıyordu. Uljan’ın Barlas’ı göndermeyişi de bundandı. Kunanbay’ın burada olmayışı olmasa, herhangi bir ozan ile şarkıcı onun obasına bu kadar yakınlaşamaz, ayak uzatıp yatamazdı.
Barlas “büyük”, “bey” derken kimi kastediyordu? Bunu açıkça söylemiyordu. Fakat Abay, onun bu şekildeki destanlarını daima kendince anlıyor, verdiği örneklerin çoğunu yakından takip ediyordu. Lâkin bu çocuk da sırlarını kimseyle paylaşmıyordu. Barlas:
“…
Başçavuş denen yönetici var,
Fayda görür ona yakın olanlar.
Kalabalık halktır, onun tek yemi!
Tipili günün azdırıp elleştiği
Aç kurt gibi kovalar biçareleri.
…”
Deyince, “bu Başçavuş Maybasar olmalı” diye düşündü Abay.
“…
Demez dertli, kederli!
Genişçe açarak çeneyi,
Tüyüyle birlikte deveyi,
Yutayım diyen talihsizi,
Kefil olup engelledi mi?
Akları da çoğalıverdi,
Kırışığı da artıverdi.
…”
Diyerek “dert yanar gibi” olunca, Abay, Barlas’ın kaygısını da anlar gibi oldu.
“Halkın iyilik dayanağı sarsıldı” derler ya, tam da o şekilde Barlas’ı sarsan, Abay’ın eskiden işitmediği bir derdi, bir kederi var gibiydi.
Yüzünden anlaşılmasa da her zaman iç çekerek ve derdini dökerek gezinen yaşlı ninesi gibi çok yaşamış ve çok keder görmüş olmaktan gelen büyük bir elemi vardı. “Bu kederlerin kaynağı kim” sorusunun cevabını tam olarak bilmiyordu Abay. Fakat bu şuurlu keder ninesi ile anasında da olsa bile kendi babası Ağa Sultan Kunanbay’da yoktu. Bunu anladı. Babası yalnızca kendi murat maksatları doğrultusunda konuşuyor, başkalarının derdini işitmiyor, işitmek için bir arzu da duymuyordu…
Bu defa Abay, ya kendi olgun tavrıyla ya annesi üzerinden ağırlık koyarak Barlas ve Baykökşe’yi tam bir ay göndermedi. Bu süre içinde genç delikanlı, Barlas ve Baykökşe ile tamamen dost oldu, yakınlaştı. Hatta son günlerin gecelerinde o, Barlas’ın koynunda uyumaya başladı. Gündüzleri elinden geldiğince hizmet ediyordu. Onun anlayışlı akıllılığından çok hoşlanan ve büyük memnuniyet duyan, içtenlikle hayran olan Barlas bir ara öylesine tıngırdatıp:
“…
Gözümün nuru, yetişir er olursun,
Er olsan, peki, ne eder, ne bulursun?
Çalıp söylesen çok uzaklarda duyulursun,
Kendini verip çalışırsan, zirveye kavuşursun.
…”
Dedi ve gelip dombırasını Abay’a sundu:
– İşte, oğlum! Benim duam bu olsun. Bütünüyle içtenlikli merhamet içinde söyler durursun, dedi. Abay huzursuzlanarak utandı, ses çıkarmadı. Bu söz, “Barlasgil yarın gidecek” denilen gecede, yemek öncesinde söylenmiş bir söz idi…
Ertesi gün ozanlar atlarını eyerleyip gitmeye hazırlanırken Abay annesini dışarıya çağırdı:
– Ana, ikisini de memnun edecek hediye vererek gönder lütfen, dedi. Uljan bir şey demedi.
Konuklar kımız içti, vedalaşmaya geldi. Uljan Barlas’a bakarak bir söz söyleyecekmiş gibi tavır gösterdi. Konuklar duraksadı:
– Bu oğlum eğitimden döndüğünden beri eğreti hastaydı, tam olarak iyileşemiyordu. Siz geldiğinizden beri söylediğiniz güzel sözlerinizle şifa getirmiş oldunuz. Gelişi kutlu konuklar oldunuz, dedi.
Hakikaten de Abay, tam da bu günlerde kendi kendisini bütün hastalıklardan kurtulup iyileşmiş gibi, tam bir güç kuvvet toplamış gibi hissediyordu. Annesi ses çıkarmasa da, açıkça söylemese de “bilgili, teşhisi belli, tecrübeli” gibi göründü. O, biraz duraksasa da henüz sözünü bitirmemişti:
– Yine bekleriz. Şuradaki yaşlı ninesini ve beni çok rahatlattınız. Yolunuz açık olsun! Gelişiniz dolayısıyla dışarıya küçük bir hediye bağlattım. Alıp gidin… Memnuniyetle, güle güle gidin, dedi.
Abay dışarıya çıkıp Barlasgili yolcu ederken gördü. Bu obanın iki yılkıcısı olan Berkimbay ile Jarkın, Barlas için azılı bir atı, Baykökşe için doru bir kunanı gemlemiş tutuyorlardı.
Ozanlar kendileri için hazırlanmış olan iki atı yedeklerine aldılar, bir kez daha “hoşça kalın” dedikten sonra atlarını ökçelediler.
Abay annesinden çok memnun kalmış olarak sevinçle geldi, eski küçüklük günlerindeki gibi şımarıklaşıp sırnaştı. Uljan’ın büyük gövdesine sarılıp kucakladı, sertçe sıktı ve yüzünden, burnundan, gözünden tekrar tekrar öptü…
KAT KAT OLDUĞUNDA
Kunanbay’ın kendi obaları da yakın akrabalarının obaları da bu yılki kışlık ot biçimini Tobıktı soyunun diğer boylarından daha erken yapmıştı. Eskiden, büyük sürülerin ot ihtiyacını yerinde karşılamak için hiç olmazsa biraz kar serpiştirmeden güz yerleşiminden göçmek istemezlerdi. Şimdi ise Kasım’ın ortasına gelir gelmez kışlağa doğru göçe başlamışlardı.
Jigitek, Kötibak, Topay, Torğay gibi yakınındaki komşu yerleşimlerde bulunan akraba boylara göçme yerleşme hususundaki düşünce ve tavsiyelerini de söylememişti Ağa Sultan…
Süyindik bu duruma şaşırmış ve rengi atmış vaziyette Böjey’in evine gelmişti:
– Akrabanın bu hareketini anladın mı? Bu ne için yerinde duramayıp gitti, ha, diye sordu.
Tüsip de Böjey’in evindeydi. Koca burunlu,