Abay Yolu 2. Cilt. Muhtar Auezov
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Abay Yolu 2. Cilt - Muhtar Auezov страница 27
– Hadisene! Çobanını, hizmetçisini tepemize çıkarma. Akılları başlarında yaşasınlar. Hiçbir şey olmaz, diyerek konuyu önemsizleştirmeye çalıştı.
Bunu onuruna yediremeyen Abay sert konuştu:
– Yo, boş konuşuyorsunuz, başımıza çıkmaz çobanlar. Neleri var ki tepemize çıksınlar? Gözlerine sinek üşüşen biçarelerin ne takati var ki? Bir değil, iki değil! Bu obadakilerin üstüne kamçı sallamayın bir daha, dedi.
Bu yaz Maybasar’ın çobanları birkaç kez dövdüğünü hatırlamıştı.
Maybasar bunu da dikkate almayacak gibiydi. Karşı çıkmak isteyince Abay çekişir gibi konuştu, amcasını bastırıverdi:
– Ne yani! Burası sizin yöneticilik yapacağınız yetimin kimsesizin obası mı? Çocuk değiliz, biz de buradayız. Bundan sonra sadece yaşayın! Vurmak bir yana, azarlamayın bile komşularımızı. Bundan sonra hiç birini fiskelemeyin. Yoksa bozuşuruz. Çok fena bozuşuruz. O zaman beni suçlamayın. Bugün Baysügir’i dövmeniz, beni dövmenizden farksız. Anladınız mı? … İşte böyle, dedi ve arkasını dönüp gitti.
Abay konukevlerine doğru yürüdü. Maybasar olduğu yerde ses çıkarmadan kalmakla birlikte, bu obadaki eğlenceyi bitirmek için bazı teşebbüslerde bulunmuştu. Abay annelerinin evine çağırıldığında onun bazı konuklarına da adam göndermişti:
Maybasar Sügir’in oğlu Akimkoca’ya selam göndermiş; “Mırza obada değil. Pek çok kişinin yüreği şişti. Akimkoca kendisi de bilir ya. Bu obayı kızların gelinlerin patırtısına boğmasın, kalabalığı kendisi dağıtsın” diyerek usulünce söylemişti.
Güzel Ümitey Ayğız’ın kız kardeşi sayılırdı. Karabatırlardan Eskoca denen kişinin kızıydı. Ona da ablası olarak Ayğız emretmiş; “yeter artık, obasına dönsün” demişti.
Böylece Maybasar ve Ayğız, konuklarının keyfini kaçırdıklarını Abay’a hissettirmemişlerdi. Konukları da dönüş telaşlarından başka acelelerinin sebebini birbirine sezdirmemişti.
Abay’ın evine gitmek isteyen obadaki komşularını, çobanlarını ve çoluğu çocuğu göndermeyerek bıktıran Ayğızlar, Abay’ın arkasından böyle bir iş daha çevirmişlerdi…
Abay tekrar dönerken otağdaki konukların germelere bağlı duran atları eyerlenmişti. Kıvamındaki yüğrükler, acelesi olmayan boş atlar ve çukur belli yorgalar hızlı koşmaya elverişli koşum takımlarıyla, yeşilli kırmızılı teğeltileriyle obanın üst tarafını canlandırmıştı. Abay arkadaşlarının telaşına şaşırsa da “‘yarın yola çıkacak olan Birjan biraz yalnız kalsın’ diye düşünüyorlar herhalde” dedi ve buna başka bir anlam yüklemedi.
Onun eve gelişiyle birlikte son kımızlarını da içişip bitiren konuklar memnuniyet dolu veda sözlerini ifade ettiler, Abay ile Birjan’a son bir defa daha teşekkürlerini söylediler, isteksizce gitmeye yöneldiler.
Dört bir yana doğru grup grup dağılarak gidecek olan topluluğu Abay, Birjan, Erbol ve Aygerimler dışarı çıkarak uğurluyordu.
En önce Akimkoca ve Kerimbala vedalaştı, Sarköl ve Kopa tarafına yöneldi. Oralbay da onlarla beraber gidiyordu.
Emir, Ümitey’i ve şakacı bestekâr Mirzağul’u yanına aldı, Puşantay’a doğru yöneldi. Giderken de Abay ile Birjan’ı kendi obasına davet etti. Onun obası ertesi gün yola çıkacak olan Birjanların yolu üzerindeydi. Abay bu daveti makul buldu. Konuğunu kendilerinin bir başka obasında son bir defa daha ağırlayarak uğurlama düşüncesini çok yerinde buldu.
Bir başka grup Balbala’nın grubu idi. Bu vakte kadar atını eyerlemekle meşgul olan Bazaralı, Balbala’yı uğurlamaya gelen Aygerim’in yüzüne nasıl bakacağını bilemeyerek gitmek istemiyormuş gibi bakıverdi:
– Heyhat, heyhat! Leyla’sına kavuşamayan Mecnun’un hayatı ne berbat! Çek benim de atımı evlat, diye seslendiği Erbol Bazaralı’nın at binmesine yardımcı oldu.
Bazaralı atını hafifçe ökçeleyerek Balbala’nın yanına geldi. Abay’ın evinin yanında bulunan ve oradakileri gözetlerken deminki sözü işiten, kıskanç ve soğuk bakışlı biri vardı. O, Kulınşak’ın beş kaskasından biri olan Manas’tı. Son grup da yola çıkınca Manas, Ayğız’ın evinde oturmakta olan Maybasar’la konuşmak için onu dışarı çağırttı. Şerefsizlik ve intikam kokan bazı şeyler anlattı:
– “Bazaralı Balbala ile oynaşıyor” sözünü işiten bizim Torğaylar kasvetlenerek yaşıyordu. Dedikodunun gerçekliğine bugün şahit olmuş gibiyim Mayeke… Katıma doymayan koç Anet obasına gidiyor. Dulumu yoldan çıkarıyor puşt… “Erkekte şeref” varsa ben de tekin duramam. Kızın kocası bizim kardeşimiz Besbesbay. Kendisi hem yiğit hem tekin durmaz. O da kimseyi üstüne bastırmaz. “Haber vereyim” dedim. Evet, ne yapsam revadır şu Kaumen’in kan torbasına, dedi.
Yüzü bembeyaz olmuştu. İri kamçısını sımsıkı tutan uzunca parmaklarında sabırsızlık gösteren hareketlenmeler vardı.
Maybasar Bazaralı’nın Nurğanım hakkındaki söylentisini işittiğinden beri dişlerini sıkarak yaşıyordu. Gözleri pörtledi, hırsla aldığı nefes burun delikleriyle genzini şişirdi, hiddetleniverdi. Bir anda durumu kavradı ve kısa hüküm verdi. Gizlice söylüyormuş gibi yaparak:
– Şimdi belaya bulaşma. Geceyi bekle. Balbala’nın koynundan çıkacak nasıl olsa. Ant amansız, can duyarsız! Allah’ın “boynu kesilecek suçlu” kılarak elini ayağını bağlayıp gönderdiği koç bu değil mi? Besbesbay’ın var, beş kaskan var. Çekinirseniz “yere batın” derim size. Hem, planını kurarak git, anladın mı, dedikten sonra Manas’ı omzundan dürttü ve “hadi git” dedi…
O akşam, Barlıbay yazısındaki Kunanbay obasından saçılır gibi her yöne dağılan gençlerden oluşan gruplar yollarının üstünde “sıra sıra dizilen” halkların yaşadığı omuz omuza duran nice yüzlerce obalar arasından serbestçe geçerken güzel şarkılar ve türküler söylediler. Bazen bülbül ezgili, çok terennümlü “Yirmi beş” türküsünü uzatıyorlar, bazen nazı gösterişsiz, geniş nefesli “Janbota” türküsünü söylüyorlardı. Bazen de dik başlı, vuruşlu, rengârenk sesli “Jambas siypar21” türküsünü coşturuyorlardı.
Ağır aheste kalkarak deniz dalgası gibi etrafa yayılan bu türküler asil Birjan’ın sunduğu örnek hünerleriydi. Onun getirdiği hazineler bazen Emir ve Oralbay’ın şakıma sesleriyle yükseliyordu. Bazen de süzülerek zarifleşen, dalga dalga dönen, ama bir o kadar da güçlü olarak sergilenen ve alabildiğine uzak mesafelere kadar işittirilen ergen Balbala’nın, güzel bestekâr Ümitey’in ve kibarımsı Kerimbala’nın sesleriyle sır döküyorlardı.
Hepsinin de şımarıkça sevinerek coşkuyla söylediği türküler bazen “hayat, hayat! Seviyorum seni! Ey sanatkâr kaldır başını, kanatlanarak arşınla semayı. Sazlı akşamda nazlı gönül açar
21
Jambas siypar: Kalça okşar.