Seçme Şiirler. Ali Kerim
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Seçme Şiirler - Ali Kerim страница 9
Kadim insan
Düşmanına bir ok attı,
Kana battı.
Taş düşmedi ama yere,
Uçup gitti
Ufuklardan ufuklara.
Sanmayın ki taş kayboldu
Taş dönüştü bir ok oldu,
Oldu kılıç,
Gülle,
Mermi.
Durmadı tıpkı düşünce gibi,
Atom oldu.
Boylamları bölüm bölüm
Arzuları zerre zerre
Okyanusu parça parça
Kırıp geçti.
İşte o taş
Şimdi bile durmuyor,
Uçuyor nereye?
O nötron
Elektron…
Daha neler neler oluyor…
Ateş oluyor
Ölüm oluyor
Zehir oluyor.
Ey çağdaşım,
Hakikatin kan kardeşi
Durdurmak olmaz mı söyle,
Yarı çıplak
Yarı vahşi
Kadim insan
Atan taşı.
HAYATIM
Sade bir insanım ben,
Sadeden sade.
El kadarcık bir kâğıda sığmaz ama bu âlem.
Yazayım, nerede doğdum,
Yazayım, nerede okula gittim.
Üniversiteyi bitirdim.
Yazayım, mesleğim ne,
Yazayım, anam babam kim.
Peki, nerede kaldı
Çayırlarda bölük bölük
Koşan, duran o çocukların baharı?
Kanadını
Farkında olmadan kırdığım bir kuşun
İçimde ney gibi sızlayan acısı?
Nerdedir
Yanaklarının yaşını silip usulca
Menekşeye laleye sırdaş olduğum?
Dize kadar ot içinde, bazen de bir dal üstünde
Kâh yalnız bir söğüt, kâh da
Bir taş olduğum.
Korkarım söz açıp birini söylersem öteki kalır…
Aşkı içimde kalan bahçe de var, bağ da var,
Bakın, geliyor benimle ormanlar kol kola
Geliyor omuz omuza benimle karlı dağlar.
Vardır daha komşumuz, komşumuzun komşusu,
Daha sevgili dostlar, dostların da dostları,
Bin arzudan yaranmış bir insanın arzusu,
Bin baharın kokusudur bir insanın baharı.
Ben konuşsam, biliyorum, konuşur binlerce insan,
Ben gülersem, gülüyor gül, gülüyor ne kadar çiçek.
Her baharımda kaç bahar, her anımda kaç an…
Gözlerimde milyon bakış, göğsümde milyon yürek,
Tebessüme, Güneşe, insana gönül veren,
Bin ölenin kalanın hayatıdır hayatım.
Nice köyde şehirde yatıyorum yeraltında ben,
Ama daha kalabalığım yeryüzünde.
Büyüktür aşkım, adım,
Budur hayatım, ömrüm.
İşte diyorum içtenlikle
Sade bir insanım ben.
ÇOÇUK
Elimi kaşımın hizasına getirip
Bakıyorum çocukluğuma;
Ellerimle beslediğim yaramaz oğlağa,
Ellerimle yaptığım cennet bahçeye.
Eey… Bağırıyorum, duymuyor çocuk,
Bir daha bağırıyorum, cevap vermiyor.
Anlıyorum, sesim çıkmamış,
Rüyalarımdaki gibi.
Ama aniden duruyor çocuk,
Göz dolusu bakıyor uzaktan.
İyice dikkat edip beyaz saçlarıma
Kaçıyor,
İzi de kalmıyor çocuğun.
Kusurum,
Eksiğim,
Ben ve kederim…
Koşuyor,
Koşuyor
Bitiyoruz.
Gökte mi, yerde mi?
İçimde mi?
Birisi gülüyor içten:
“Ne dalmışsın” diyor: “Ne düşünüyorsun”
Bir derdin yoksa sen de gülersin,
Bıraksan yanındaki yoldaşlarını
Sen beni o zaman bulabilirsin.
BU GÖKÇAY’DIR
Bu Gökçay’dır oğullarım,
gök dalgalı…
Bak, o dağlar başındaki
Mavi gökten akarak gelir.
Çok çimdim o çayda ben
Gelin, sizinle de çimeyim.
Daldık suya peş peşe,
Çocuk yaptı sular beni.
Bol daldım çıktım,
Evlatlarımın yaşındayım…
Onlar çocuk, ben çocuk
Çimmemiz uzun sürdü,
Güneşin al ışınlarıydı
Gök sulara uzanan.
Aramızda pek görülmedi
Bir yorulan, usanan.
Başka bir zaman olsa,
“Çocuklar yeter artık” diye
Başlardım söylenmeğe.
Ama şimdi beni de bir
Tutabilen lazımdı.
Çocuklar sevinçliydiler,
Göz kırptılar birbirine:
“Keyfi yerinde bugün, dinme bari”
Fark etmediler ki daldıkları
Bu suya dalınca
Kaybolup gitti babaları…
Biz çimdik huyu aynı,
Yaşı aynı üç kardeş gibi.
Hiç bozmadım neşelerini,
Doyunca çimdik öylece.
Onlar