Eğitimin Altın Anahtarı. Akmal Miravazoğlu
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Eğitimin Altın Anahtarı - Akmal Miravazoğlu страница 3
8. Kendini tanıma konusunun bencillik konusuyla hiçbir ilgisi yoktur. Çünkü bencillik, kendini tanımamaktan kaynaklanan bir kusurdur. Bencillik, başkalarını mutsuz ederek kendini mutlu etmektir. Kendine dönmek, kendini bilmek, önce kendini mutlu ederek başkalarını da mutluluğa yöneltmektir.
9. “Ey iman edenler! Allah’tan sakının ve doğru (sadık)larla birlikte olun!” (Tevbe suresi 119. ayet)
Sorunlar girdabına saplanan kişi kendini aldatmamalıdır. Sorunlardan kurtulmanın tek yolu onları çözmektir.
Genellikle insanlar sorunlarla karşılaştığında 3 durumda olurlar:
a) Sorunun nedeni tam olarak ne olduğunu bilen ve onu çözmeye hazır kişi. Bugünlerde böyle insanların saflarına katılmaya çalışmalıyız.
b) Sorunun nedeninin ne olduğunu bilmeyen ve bundan dolayı o sorunu çözemeyen kişi. Bu tür insanlar sorunun nedenini ve onu çözmenin yollarını bilmeleri gerekir.
c) Sorunun nedeninin ne olduğunu bilen ama onu çözmek istemeyen kişi. O birisine derdini anlatıp acısını dökerse yeter, böylece benim görevim bitti diye sayıyor. Sorun ise ancak belli bir süre hayatın baş sahnesinde gözükmez.
Çünkü var olan şey başka bir şeye dönüştürülebilir ama yok edilemez. Bu doğa kanunudur. Bu yüzden sorun çözülmesi gerek. Aksi takdirde sorun gitgide büyür ve bir gün ortaya çıkar. Bu duruma düşmemek için elimizden geleni yapmalıyız.
10. Sorunun temeli, kişinin kendini anlamamasıdır. Bunun nedeni ise bilmezliktir. Bilmezlik suç değildir. Bilmiyorsanız öğrenmek için her zaman bir fırsat vardır. Suç, bilmek istememektir.
ŞEFKAT
1.“…Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler.” (Mâide suresi, 54. ayet)
Bir çocuğun terbiyesini değiştirmek için ebeveyn ve çocuk arasında bir sevgi köprüsü kurulmuş olmalıdır. Ayrıca bu köprüdeki ilişkilerin belli bir ölçüsü olmalıdır. Artınca taşar, azaldığında ihtiyaç hissedilir. Her iki durumda da sonuç olumsuzdur.
Çocukluk özel bir dünyadır. Çocuklarla konuşmak için onları duygularının dünyasından kendi dünyamıza götürmek değil, onların duygularının dünyasına taşınmak, onlarla aynı dünyada olmak önemlidir.
Herhangi bir iletişim sürekli desteğe ihtiyaç duyar. Dairemizin ışıklarının sürekli açık kalması için kesintisiz elektriğe ihtiyacı vardır. Ebeveyn çocuk ilişkisi de sürekli desteğe ihtiyaç duyar. Şefkat göstermekte cimrilik etmeyin. Sevmekten korkma! Ne kadar çok sevgi paylaşırsanız, o kadar çok sevgi geri gelir. Şefkat kalpten geldiğinde güçlü bir destek, güven ve destek duygusu sağlar.
Şefkat göstererek birini baştan çıkarmak, terbiyesini bozmak mümkün değildir, tam tersine böyle bir şefkat insanın damarlarını güçlendirir, onu mutlu eder.
Bahirlik abartı değildir. Esas kural, şefkatin kalpten olması ve sürekli gösterilmesi gerektiğidir.
2. Sevginin ve şefkatin sınırı yoktur. Aynı şekilde, bir ebeveyn, bir çocuk için sonsuz bir sevgi kaynağıdır. Hemen hemen tüm çocuklar bu durumdan ustalıkla yararlanıp marifetli “yönetici” olurlar. Onların gözlemleri diğerlerinden farklıdır, kendi amaçları için çalışan gerekli tüm “deneyimleri hemen toplar ve uygulamaya koyarlar. Sonuç olarak ebeveynlerini bir şefkat köprüsü aracılığıyla yönlendirebilirler. Ebeveyn sevgisinin sonsuzluğunu kullanarak çocuk kendisi için aşılmaz koruyucu duvarlar inşa edebilir.
Çocuklarda sıklıkla kullanılan “yalan hastalık” “deneyimi”ni ele alalım. Çocuklar, yetişkinlerin çocuklarının sağlığına önem verdiklerini çok erken anlarlar. Genç “yönetici” kendini kötü hissettiğini gösterir: ayağını zar zor basıyor, kalkmıyor, bütün gün uzanıyor vb. Asıl olan, görevlerini yerine getirmemesi (anaokuluna, okula gitme) veya amacı bu bahane sayesinde istediği bir şeyi elde etmektir.
İstediği ilgiyi çekmek için yetişkinlerin endişelerini “silah” olarak kullanır.
İstasyondayız. Otobüs geç kalırsa istasyonda bir sürü insan birikir. Bir çocuk “Bana çikolata al.” diye annesinin elinden çekip bağırıyor. Annesi ise onu sakinleştirmeye çalışıyor. Ama çocuk, annesinin çevresindekilerden utandığını bilerek eskisinden daha yüksek sesle bağırıyor. Ağlama sesi, yüksek ses herkesi endişelendiriyor. Çocuk ise ağlamaktan ve yüksek sesten bir “silah” yapıp annesini “Dediğimi yaparsan seni rahatsız etmem.” amacı ile yönlendiriyor.
Çocuğa gösterilen şefkat, aşırı özgürlük, şımarıklık ile karıştırılmamalıdır. Şımarıklık şefkat değil, bu bizim bir çocuk için uygun davranış normlarını ona öğretmekte beceriksiz olduğumuzun göstergesidir. Bu asla şefkat ile değiştirilemez.
Sokakta böyle bir olaya şahit oldum. Anne ve çocuk yolda yürüyorlardı. Çocuk çamur suyuna atlayıp zıplayıp her yere çamur sıçratıyordu. Bir kadın karşı yönden aceleyle geliyordu. Anne, çocuğunu uyarmayı düşünmedi bile aksine çocuğunu gülümseyerek izliyordu. Çocuk zıplamaya devam ediyordu. Sonuç olarak kadının kıyafetleri çamurdan mahvoldu ve kadın çocuğu öfkeyle azarladı. Çocuk da ağlamaya başladı.
Anne, çocuğunu korumak için atladı. Sonuçta onun küçüğünü üzdüler.
Annenin bu hareketi bir şefkat göstergesi midir? Hayır, bu annenin çocuğunu azarlayarak kötü bir anne olma korkusudur. Tabii ki bu şefkat değil. Bugün çocuğu hafifçe azarlandı ama yarın annesi yanında olmadığında ciddi bir şey de olabilir.
Merhamet, her şeye izin veren bir anne gibi davranmak değil, onu başkaları tarafından ciddi bir şekilde azarlanmasına gerek kalmayacak şekilde yetiştirmektir.
3. Çevremizdeki insanlara saygı duysak ve hatalarından dolayı onları sürekli eleştirmesek onlar da bizi sevmeye başlayacaklardır. İnsanlar kendilerini seven, anlayan ve saygı duyanlara yaklaşmaya, onlarla beraber olmaya çalışır. İşyerinde durum böyle olursa işe koşa koşa giderler, evde daha çok sevilirlerse bir an önce eve koşarlar. Merhamete muhtaç kimse, merhamete kanabilmek için kendini tekrar tekrar şefkat gösterenlerin yanına atar.
Bir düşünün, siz nereye özleyerek, arzu ederek ve acele ederek gidersiniz? Size değer veren ve iyilik edenlerin yanına değil mi? İnsanlara onların istedikleri sevgiyi verebilirsek var ya?! Çocuklarımızı yeterince seversek onlar da her zaman bizi arar, büyüyüp evli barklı olduklarında bile ebeveynlerinin evine zevkle, sık sık gelirler. Ya tersi olursa?..
4. Bazı ebeveynler çocuklarına olan sevgilerini “sandıklarında” saklarlar.
Bütün anne babalar çocuklarını sever ama sevgilerini çocuğa nasıl ifade etmeyi ya bilmezler