Eğitimin Altın Anahtarı. Akmal Miravazoğlu

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Eğitimin Altın Anahtarı - Akmal Miravazoğlu страница 4

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Eğitimin Altın Anahtarı - Akmal Miravazoğlu

Скачать книгу

sorumludur. Çocuklar, bebekliklerinden itibaren anne babalarının sevgisini hissetmediklerini bildirirler. “Beni de seviyor musun?” diye sormaktan asla yorulmazlar. “Evet, seni seviyorum!” demek çocuk için yeterli değil. Ebeveynlerinden en güzel, akıllı, tek, benzersiz vb. olduklarını duymak istiyorlar.

      Anne babalar, çocuklarına en yakın ve en sevdikleri kişi olduklarını kucaklayarak, başlarını okşayarak, elini sıkarak veya sadece omzuna dokunarak da ifade edebilirler.

      Merhamet gözdedir. Sık sık göz göze gelmek, duygusal deneyimleri anlamak için önemli bir koşuldur. Çocuğa, yetişkinlerin güvenini, desteğini ve memnuniyetsizliğini onların gözlerinden okumayı erken yaşlardan itibaren öğretilmelidir. Akıllı bir anne veya baba, çocukla iletişim kurarken onun gözlerinin içine bakar ve kalbinde neler olup bittiğini hisseder. Bu duygulara dayanarak bir sonraki eylemlerini tahmin edebilir. Kendisinin ve çocuğunun etrafında duygularıyla uyumlu, sevgi dolu bir “dünya” yaratır.

      Bir çocuğun kendine ve çevresindekilere olan güveni, ebeveyn sevgisine olan ihtiyacının uygun şekilde karşılanıp karşılanmadığına bağlıdır. Bu ihtiyacı karşılanmadığı için çocuk kendini gereksiz ve savunmasız hisseder. Bu tür çocuklar özgüvensiz, korkak ve yaşamından şikâyet eden birey olarak büyürler.

      Bu tür paylaşımlar sabır, zaman ve dikkat gerektirir. Bugün ebeveynlerin çocuklarıyla iletişim kurmaya zamanları yok. Çünkü bu hayatta bir eve, arabaya, harika bir yaşam tarzına sahip olmanın daha önemli olduğunu düşünüyorlar.

      Onlar yanılıyorlar, yanıldıklarını lüks evlerde yaşayan, “yabancı araba” süren ancak özgüveni olmayan, saygı duyulmayan, bağımsız kararlar alamayan ve toplumun en acı verici noktası hâline gelen talihsiz “prens” ve “prenses”leri kanıtlıyor.

      Ebrar 12 yaşında. Ona, “Annen baban seni ne kadar seviyor?” diye sorduk. Hiç düşünmeden “Çok seviyorlar.” diye yanıtladı. Anne babasının sevgisine neden bu kadar güveniyor? Şöyle açıkladı: “Birincisi, bana karşı her zaman merhametliler. Babamla geçirdiğim en kısa zaman bile bana çok mutluluk ve özel bir keyif veriyor. Birlikte oynamayı seviyoruz, ikimiz güreş yapıyoruz. Her gün ellerini omzuma koyup beni okula kadar götürüyor, bana güvendiğini söylemeyi unutmuyor. Annem ise sık sık bana sarılır.”

      7 yaşındaki Munise’nin bünyesi zayıf ve sık sık hasta oluyor. “Annemin beni sevdiğini biliyorum. Ödevimi yapmam için gereken koşulları sağlıyor. Hep benimle doktora gider. Hasta olduğumda en sevdiğim çorbayı pişiriyor.”

      Bu, çocukların ebeveynleri ve kendileri arasında kurulan sevgi köprüsünden geçen ilişkinin boyutunu, kalitesini, ruh hâlini değerlendirebilecekleri anlamına gelir.

      Bunu çocuklarımıza soralım, bakalım ne diye cevap verirler?

      5. Aşk, ifade edilmesi, hissettirilmesi gereken bir duygudur.

      Bir hadîs-i şerifte Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

      Enes bin Mâlik’ten (r.a.) rivayet edilmiştir. “Bir kişi Peygamber’in (sallallahü aleyhi ve sellem) önündeyken birisi geçti. Adam ‘Ey Allah’ın Resulü, ben bu adamı seviyorum.’ dedi. Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) de ona ‘Bunu ona söyledin mi?’ diye sordu. Adam ‘Hayır.’ cevabını verdi. Resûlullah ‘Git ona söyle.’ buyurdu. Bunun üzerine adam o kimsenin yanına gitti ve ‘Ben seni Allah için seviyorum.’ dedi. Öteki adam da ‘Beni kendisi için sevdiğin Allah da seni sevsin.’ cevabını verdi.” (İmam Ebû Dâvûd rivayeti)

       Bir Hikâye

      Bir kadın bir ev satın almış ve yeni bir mahalleye taşınmış. Komşularla iletişim kurmak için onları evine davet edip ziyafet düzenlemeyi planlamış.

      Ziyafet için davetiyeler hazırlamış. Belirlenen gün geldiğinde sofra kurulmuş ve her şey hazırmış. Komşuları beklemeye başlamış ama kimse gelmemiş. Bekleye bekleye gün kararmış. Bu duruma üzülen kadın sebepler aramaya başlamış. “Acaba bu kadar mı hoşlarına gitmedim. Yoksa biri hakkımda kötü şeyler söyleyerek komşuları bana karşı kışkırttı mı?” düşüncesi onu rahat bırakmıyormuş. Yavaş yavaş, kadın hastalanmış ve yatalak olmuş. Gitgide hastalık daha da ilerlemiş ve kadın vefat etmiş. Çocuklar, annelerinin ölümünden sonra evi düzenlemek istemişler. Temizlik yaparken rafta davetiyeler bulmuşlar. Görüldüğü gibi davetiyeler kimsenin katılmadığı bir ziyafet için hazırlanmıştı. Rahmetli kadın başka şeylerle meşgul olup davetiyeleri dağıtmayı tamamen unutmuş.

      Bu hikâyeden anlaşılan, insan içindeki iyi duygularını başkalarına zamanında ifade etmesi gerek. Aksi takdirde bu kadının durumuna düşebilir.

      6. Sevmenin, şefkat göstermenin sebebi şartı olmamalıdır. Yani sevdiklerimizi kendimiz görmek istediğimiz gibi değil, oldukları gibi kabul etmeliyiz. Onlara nasıl davranmaları, nasıl konuşmaları, ne yapmaları konusunda sürekli eleştiride bulunmamalıyız.

      Davranışlarındaki eksiklikler ve kusurlar, onlara iyi bir örnek oluşturularak giderilmelidir. Bu sadece onları oldukları gibi kabul etmek anlamına gelir.

      Çocuklarımızı, onlar bizim çocuğumuz oldukları için seviyoruz. Bu aşkı kendimizce başka bir şeye bağlamamalıyız (beş puan alırsan severim, yaramazlık yapmazsan severim gibi).

      Unutmayın, oğul ve kızlarınız da sizi, onlara baktığınız, onları giydirdiğiniz ve ihtiyaçlarını karşıladığınız için değil, siz var olduğunuz için seviyorlar.

      Önemli olan çocuklarımızın bize benzeyip benzememeleri değil, topluma faydalı insan olmalarıdır. Onlara yeteneklerini ortaya çıkaracak bir ortam yaratın. Başkalarından imkânsız olanı beklemeyin! Bu dünyada kendi sorumlulukları vardır. Bu dünyaya kendi sonuçlarını çıkarmak için geldiler, sizin sonuçlarınızla yaşamak için değil. Onlar bu dünyaya kendi hayatlarını yaşamak için geldiler, sizin “benzemedi”, “istediğim gibi olmadı”klarınızı gerçekleştirmek için değil. Onlara “kendileri” olmaları için bir şans verin.

      Bir yaşındaki çocuğunuzun sizin için değerli bir eşyayı kırdığını varsayalım.

      O an aklınızdan neler geçer, nasıl hissedersiniz, nasıl davranırsınız? O eşyaya dokunmamaları gerektiğini çocuklarınızın kulaklarına küpe yaptıysanız bile onlar bunu yapacaklar.

      İlk durumda, çocuğunuzu affettiniz ve durumu olduğu gibi kabul ettiniz. “İş işten geçti.” dediniz ve boş yere öfke, hakaretlere güç harcamadınız.

      İkinci durumda, gerçeği kabul etmek istemiyorsunuz, affetmek istemiyorsunuz.

      Gözlerinizi kapatın ve hemen durumu analiz edin sonra hislerinizi karşılaştırın. Affetmenin ne olduğunu anlarsınız. Durum ne olursa olsun öyle kabul etmenin ne olduğunu anlayacak ve bunun getirdiği faydaları göreceksiniz.

      7. Kendilerini anlamayan ebeveynler, yavaş yavaş çocuklarının kölesi olurlar. Çocukların onlara olan sevgimizi “gönüllü-zorunlu” bir şey olarak görmemelerini sağlamalıyız,

Скачать книгу