Amanhor. Hüseyn Abdul
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Amanhor - Hüseyn Abdul страница 5
– Benim idareme okuma yazma bilen adam lazım. Benim kentlerimden Absiyah denen bir kentim var, Buradan altmış-yetmiş kilometre uzakta, Terek suyun yakasında, İnsanların hepsi de çiftçilikle uğraşıyor. Benim sarayıma verginin hepsinin geldiği yer Absiyahkent, yılda bir defa, sonbahar aylarında gidip, oradan vergi toplayıp göndermek gerekiyor. Böyle bir işi anlayan adam gerekli oldu, kimi olsa da göndermek olmuyor. Absiyahkentin halkı ile anlaşmak zor, kendimiz kendimize başız deyip durmayı seviyorlar. Biriken bu gâvur kazaklar ile de… Sen hansarayın vergi memuru olursan, ben ve benim vezirlerimin söylediği söz, buyruk hiç bir zaman arkaya bırakmaya gelmez.
Absiyahda vergi topladıktan sonra, iş-hizmet bitmiyor, benim başka kentlerim de var, onlara da gitmen gerekiyor.
– Eğer sen benim sarayımda üç yıl hizmette bulunursan, benim hizmetlerimi usanmadan, erinmeden yaparsan, idarenin hizmet edenlerine hiyanet etmezsen, dört yıl sonra ben de senin dereceni tarhanlığa çıkarırım, kendin istediğin şekilde, öz keyfince yaşarsın.
– Hanım, ben gencim, becerebilir miyim ki? İmkân olsa, okumayı seviyorum.
Han kendi sözüne cevap verilmesini sevmiyor, onun bütün kızgınlığı dışına vurmuş, kızgınlığından ayağını yere vurup:
– Aha. Küçüksün? Beceremiyorsun? Hacıtarhanın Hanını aldatıp kaçmayı beceriyorsunuz. Benim verdiğim görevleri beceremiyorsun? Beceremiyorsan sana üç gün müsaade, üç günün içinde benim Hanlığımdan çıkıp defolup git! Sen benim adamım değilsin! Eger gitmesen, zindana attırırım, ömür boyu orada çürüyüp yatarsın!
Amanhorhanının bir-bir sözlerini çok şaşkınlıkla karşılasa da, onun sözünün çevrilmesinin durumu güçleştireceğini anlayıp:
– Hanım, hastalığını alayım, söylediğine varım, buyruğuna hazırım, demiş.
– Git evine, gerektiğinde çağırırım!
Vahapbey kapıcıya Amanhorun hansaraydan çıkmasına izin verip, Amanhorun Hanın önüne kapanmadan kendisini tutmasını düşünerek, dönüp evine giriyor. Han-sarayın yaşantısınıVahap Beyden fazla kim bilebilir.
Amanhor annesine ve kız kardeşine kendisinin han sarayına neden çağırıldığını söylüyor.
– Ana-canım, Hanınbaskısına razı olmuyordum. Sizi düşündüm. Absiyah denen bir kente vergi memuru yapıp tayin etti.
– Ben Tatarhanın zalim, kötü adam olduğunu Hacıtarhanda kalır iken duymuştum. Biz buraya çok sevip gelmedik ki, çaresizlikten geldik, demiş.
– Biliyordun da, ana-canım, ne yaptın da bizi de alıp buraya getirdin? Doğduğumuz yerimizde kalsa idik, kim koymuyordu? Ben de orada okurdum.Okulum yarım kaldı. Bizi “git” diye kovup kovalayan kimse de olmamıştır?!
Oğlunun soruları karşısında Şamsukumar, bütün gerçekleri anlatmaya başladı:
– Biz kovalandık, yavrum, kovalanmasaydık ben ata yurdumdan çıkarmıydım? Orada da böyle zalim bir Han var idi.
Şumsuhumar vergi ile ilgili başından geçenleri anlattı. Eğer vergiyi vermezse, kendisinin karısı olmasını isteyen Hacitarhan hanın haberlerinin tamamını da Amanhora anlattı.
– Anacanım, diye anasının sözünü bitirmeye bırakmadan, Amanhor, – Senin sözlerinbanaçokşeyi açık hale getirdi, çokşeylere gözlerimi açtı.Tatarhanı “aldatıp kaçmışsınız” diye neden söylediğini anladım, dedi. Şimdi bütün Hanlar bir gibi O da O’nungözünün önünde zalimlerdenolup dikildi.
Anasının sözleri Amanhoru çok öfkelendirmiş ve heyecanlandırmıştı. Ne yapacağın bilmiyerek, oturduğu yerinden atlayıp eri-beri yürümeye başlamıştı ki tamda asılı dutarına15 gözü ilişti. Kapıp onu eline aldıve şu rubaileri16 dertli bir makamla çalmaya başladı:
Dağlardan şar-şar akan su gerek
Bu hanların kirin, pasın yıkamaya,
Fakir halkın yanın tutup çalışacak
Oğlanlar gerek, analardan doğmaya.
Yıkanmasa olmaz, kirlidir bu Hanlar,
Demir gibi yürekleri paslananlar,
Analardan tez, tez de doğsun oğlanlar,
Onlar kursun bu hanlara planlar.
İlkbahar, Mart ayınınıson günleri. Görevli gelip, Amanhoru Hansaraya çağırıp gitmiş. Amanhor “vergi toplamaya gönderir ” diye söylenmiş, sonra da “ilkbaharda vergi mi olur” diye düşünmüş, düşünse de bu fikri gerçek olup çıkmış.
O Hansaray’ın önüne yetişip bakıyor: koşulup hazırlanmış beş araba, her atlı arabada beş-altı kadınlı erkekli amale (Kul, Karavaş) var. Onlar kimi ise de birini bekliyorlar.
Arabacı Amanhor’u kapıdan bindirip, Vahapbeyin yanına yer göstermek için elini uzatıyor. Vahap bey aynı anda işe girişip, Hanın hükmünü söylemeye başlıyor: “İdare kitabının şu fermanı17 ile hüküm veriyorum.Vilayet Hanı Tatarhan: Geçikmeden, tez yılkıdan atlar da getirip, beş araba hazır edilmesini, her araba sürücüsü ile altışar kişi kul karavaş da bindirip,Vergi memuruAmanhoru, Said Mahammat’ın oğlu, onlara baş edip, on beş gün vade ile yazıya gönderilsin. Ekilen ve ekilecek yiyeceklere ziyan veren canlardan sıçanları, gelincikleri, fareleri helak etsinler. Ağaçlardaki kuş yuvalarını bozsunlar, kuş yumurtalarını bir yana atsınlar. Amele, Said Mahammat’ınoğlu Aman-horun fermanından çıkmadan, on beş gün gece-gündüz demeden çalışacaklar. Bir araba ile onlara yemeye arpa unu ve tuzlanmış balık da verilsin. Amanhor’u çağırıp sarayın kadısına gönderilsin.
Vilayet Hanı– Tatarhan.
Vahapbey fermanı okuyup düşündükten sora, Amanhorile saray kadısının yanına gidiyor.
Amanhor kadının talebine göre abdest alıp bittikten sonra, Amanhor önündeki küçük ve alçak sandalyeye Kur’an-ı açıp koyuyor. Onun üstüne de elini koyup andını yapmaya başlıyor. “Ben, Amanhor. Said Mahammat’ın oğlu. Ant ederim. Tatarhan’ın sarayında, saray kadısının önünde, sağelimi Kuran’ın üstüne de koyup, Hüda Tealanın birliği ve Muhammed Peygambarin Hak’lığı ile hanım Tatarhan’ın adamlarına adillik ile hanın kurumuna hain olmadan, onu vezir – nazirlerinin söylediğinden geri kalmadan, Hanın buyruğunu yerine getirinceye kadar Hansaray’da çalışacağıma, Han’a hain adamlarını bilsem Hansarayına bildireceğime vallah, billah, tallah deyip, şu Kur’anı elime alıp öpüyorum”.
Kadı ant edip bittikten sonra, Amanhor’a Tatarhan’ın ayıplanan adama böyle yaptırımları var diye korku veriyor:
“Ant’ını bozan adamı köpeklere dalatıp, vücudunu yaralamak, sırtına örme iplerle vurmak, Sibirya’ya göndermek, gözlerini
15
Dutar– İki telli saz
16
Rubai – yırlar, şiiler, dört satırlı şiir.
17
Ferman-izin, hüküm, buyruk.