Batı Trakya'da Türk Edebiyatı'na Gönül Verenler. Анонимный автор
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Batı Trakya'da Türk Edebiyatı'na Gönül Verenler - Анонимный автор страница 8
Diğer tarafta, herkes bitmez tükenmez bir iştiha ile büyük çay bardaklarından hararetle mayiini içiyor, bu müstakire dilencinin huzurundan bizar olduklarını göstererek sahte bir kibarlık taslamak isteyenler suratlarını ekşitip kahvecinin dilenciye değil, vicdana karşı okuduğu hitabeyi takdir ediyorlardı.
Bu muamele kalbimde tamir edilemeyecek bir acılık bıraktı. Beynim fena halde karıştı. Bu ne kadar insaniyetsizlik idi. Bir dilenciye karşı, hatta ne olduğu bilinmeyen, nasıl bir kabahatin mahkumu olduğu tanınmayan böyle zayıf ve aciz bir çocuğa karşı bu ne gadr ne müthiş ceza idi.
Derhal ellerimi vurdum. Efendisinin hitabetinden memnun olduğu anlaşılan garson, pek beşhuş bir yüzle geldi. Büyük bir bardak çay emrettim. Sesimin heyecanı, vaziyetimin dikkati çeken bir şekle girmesi, kahvehane halkının nazarı dikkatlerini üstüme celp etti.
Biraz sonra çay geldi. Dilenciyi yanıma çağırdım. Herkesin bakmaya iğrendiği bu öksürüklü, bu titrek çocuğa çay bardağını uzattım ve huzuruna hitaben:
–Efendiler, dedim. Merak etmeyiniz! Bu bardak da, içindeki çay da, bu dilencinindir. Yalnız biliniz ki, onun ve onun gibilerin iğrenç hallere girmeleri biz namuslu, malumatlı insanların insaniyet ve cemiyet mefhumuna yabancı kalmamızdandır. Bu sıcak ateşin karşısında, sıcak çay içmek hakkı bilmem bizim mi, yoksa bizden ziyade bu dilencilerin mi? Hangimiz buna daha ziyade muhtacız? Bu adamlar çalışmıyorlarsa, bu adamlar tembel iseler, bu adamlar hastalıklı, öksürüklü, veremli ve iğrenç iseler, bunlar cemiyet-i beşeriyetin birer muzır mikropları, hayırsızları, canileri oluyorlarsa, mesuliyet bize aittir. Bunları terbiye etmek, onlara iş bulmak, mektepleri maarifi tamim ve teşmil eylemek, sefilleri soğuktan, hastalıktan, iğrenç akıbetlerden kurtarmak bizim vazifemizdir.
Burada, bu iğrenç adamın huzurunda bizar oluyorsanız, ondan kurtulmak için, onu aç, çıplak ve sefil bırakarak öldürmek değil, doyurup, giydirip terbiye edip insanlara müfit hale sokarak kurtulmak ve kurtarmak cihetini tercih etmelisiniz. İnsanlık bunu emreder.
İş o dilencinin yaşlı gözlerini zayıf, titrek ellerini başka pencerelerden, başka kapılardan, başka gözlerden çevirebilmektedir.
18 yaşında bir gencin sokak ortasında gözlerimizin önünde, soğuk ve açlık tesiriyle ölümle pençeleşmesini seyretmek zannediyorum ki, bizi kendimizden iğrendirecek bir hal, dilencinin hastalıklı salyalarından daha girya bir kabahattir.
Bir adamın hayatı elimizdeyken niçin ölümün pençesine teslim edelim? Bu insaniyetin takdir edeceği değil, red ve tahkir edeceği bir harekettir.
Sözümü bitirmeden çocuk çayını bitirmiş, gitmişti. Çay bardağını mermer masanın kenarına vurdum. Garsonu çağırarak herkesin hayretkar nazarları altında tazmin eyledim.
alil: hasta, sakat
mesbu: dolu, doymuş
müzic:rahatsızlık veren, usandıran
kadid: çok zayıf kimse, iskelet
ilka: bırakma
şua: ışık
aramgah: dinlenme yeri
Halik: Allah
laşe:leş
gadr: acımasızlık, haksızlık
beşhuş: sırıtmak, sırıtkan gülüş
müfid: yaralı
teselliaver(teselliamiz):teselli yollu
girya (giryan):ağlanacak
müstakire (müstakirre):yerleşmiş, karar bulmuş, yerinden oynamaz
muhteriz: sakınan, çekinen
iştihaver: iştah açıcı
(Mehmet Hilmi’nin “Gündüz Nene” ve “Kabahatliyiz” adlı hikâyeleri,
Feyyaz Sağlam’ın hazırlamış olduğu “Batı Trakya/Yunanistan’da Çağdaş Türk Edebiyatı Antolojisi”nden alınmıştır.)
MEHMET ARİF
Kemal Şevket Batıbey] (1906 -1976)
Mehmet Arif (Arifoğlu), 1906 yılında Bulgaristan’ın (Belizvor) Akpınar köyünde doğdu. Dört çocuklu ailenin tek erkek çocuğu olan Mehmet Arif, ilköğreniminden sonra Gümülcine Sancak İdadisi’ni bitirdi. Dimetoka’nın Çavuşlar köyünde, Şapçı’da, Kurcalı köyünde, İskeçe’nin Boyacılar köyünde öğretmenlik yaptı. 17 yıl, Gümülcine Cemaat Okulları Müdürlüğü görevinde bulundu. Kurucu üyelerinden olduğu Gümülcine Türk Gençler Birliği Başkanlığı görevinden başka 1952 -1955 yıllarında Rodop-Evros Türk Öğretmenler Birliği başkanlığı da yaptı. Azınlık basınında (Akın ve Azınlık Postası gazeteleri) ağırlıklı olarak daha çok güncel ve didaktik makaleler yazdı. Onun yazılarında doğal olarak, ağır, kurallı cümleler kurmaya itina gösteren bir hava vardır. Sanat kaygısı taşımayan bir anlatım hâkimdir bu yazılarda. Deneme ve makalelerinde kendine has düşünceler üretiyor, bu düşüncelerini başka düşünürlerden aktardığı kısa alıntılarla besliyordu. Yazılarını okurken kendisinin oldukça derin bir kültür birikimine sahip olduğunu görmek mümkün. Bir Bethoven, bir Şirazi, bir Aristo onun hiç de yabancısı değildir. Batı Trakya’da yaşanmış tarihi ve siyasi olayları-ilk kez- “1912 Balkan Savaşında Kavaklıdere Katliamı ve ÜZEYİR AĞA” -tefrika roman-, “…Ve Bulgarlar Geldi”, “Batı Trakya Türk Devleti/1919 -1920” adlı kitaplarında “Kemal Şevket Batıbey” takma adıyla Mehmet Arif dile getirmiştir.
1. “Batı Trakya Türk Devleti 1919 -1920” Kemal Şevket Batıbey takma adıyla, Boğaziçi yayınları-İstanbul)
2. “… Ve Bulgarlar Geldi” Kemal Şevket Batıbey takma adıyla, Boğaziçi Yayınları-İstanbul)
3. “Üzeyir Ağa”-roman- Dede Korkut Yayınları, 1971, İstanbul
(Karakter-Seciye-köşe yazısı- Akın, sayı:165, Ekim 1960)
(İnat-köşe yazısı- Akın, sayı:166, Ekim 1960)
(İtham-köşe yazısı- Akın, sayı:168, Kasım 1960)
(Vefa-Köşe yazısı- Akın, sayı:169, Kasım 1960)
(Sağ Olsun-köşe yazısı- Akın, sayı:170, Kasım 1960)
(Böyle Düşünüyoruz-köşe yazısı-Akın, sayı:375, Aralık 1965)
(Elbet Bir Gün Azap Duyarlar-köşe yazısı- Akın, sayı:377, Ocak 1966)
(Fert Yok Cemiyet Vardır-köşe yazısı- Akın, sayı:378, Ocak 1966)
(İnsan Hakları-köşe yazısı- Akın,