Ulus Olmak İstersek. Rahmankul Berdibay

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Ulus Olmak İstersek - Rahmankul Berdibay страница 21

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Ulus Olmak İstersek - Rahmankul Berdibay

Скачать книгу

vatandaşlarına olan desteğini de örnek alalım. Son yıllarda yabancı memleketlerde yaşayan Kazakların vatana dönmeleri için Cumhurbaşkanımız’ın fermanı ile kontenjan sağlandı. Böyle bir destek sayesinde dışarıda yaşayan kardeşlerimiz az da olsa dönmeye başladı. Ama bu gidişle kardeşlerimizin ata yurtlarına kesin dönüş meseleleri yakın zamanda çözülemez. Bu konu cesur değişimler ister. Ancak başka memleketlerde yaşayan dört milyon Kazak vatanına döndüğünde ana dilimizde konuşan ortam yaratabiliriz.

      Kazakların büyük bir kısmı Rusya, Çin ve Özbekistan’da yaşıyorlar. Bunlar uzun zamandan beri yabancı dil ortamında yaşayanşardır. Mesela Rusya’da yaşayan 1 milyon Kazak, milli dil ve kültürümüzden ırak yaşam sürdürmekte. Oradaki vaytandaşlarımızın bugüne kadar ana dilinde ne okulu ne de basın yayını oldu, bundan sonra olacağını hiç zannetmiyorum. Rusya’daki kardeşlerimiz kendi dillerini çoktan unuttular. Onları vatana döndürmek zordur, ama milli geleneklerinden tamamen ayrı kalmamaları için Kazakistan ve Rusya bir anlaşma yapmalı. Kazakistan’daki milyonlarca Rusun ağzından çıkan isteği anında yerine getirmeye çalışan hükümetimize Rusya’daki Kazakların durumunu düşünmenin zamanı geldi diyoruz. İran İslam Cumhuriyeti başkenti Tegeran’da Kazak dilinde haberler sunulacakmış. İran memleketi, topraklarında yaşayan az Kazaklar için böyle bir iltifatta bulunurken, Rusya, idaresi altında yaşayan yüz binlerce Kazakların hakkını göz ardı edemez. Sadece bu işi Kazakistan’ın ilgili makamları organize etmeli. Özbekistan’da yaşayan iki milyon Kazak kardeşlerimizin durumunu da ciddi bir şekilde ele almalı. Onların hemen hemen hepsi Kazakistan’a dönmek istiyor. Özellikle de Karakalpakistan’da yaşayan vatandaşlarımız yardıma muhtaçtırlar. Özbekistan Kazaklarının yarısından fazlası kendi ata yurdunda yaşıyor. Onlar doğup büyüdüğü yerlerden kopabilecekler mi acaba? Çin’de yaşayan Kazakların hepsi mi Kazakistan’a dönmek istiyor. Biz onların hepsi Kazakistan’a dönecek gibi bir beklenti içerisinde değiliz. Onların büyük bir kısmı yaşadığı yeri de seçebilir. İşte bunun gibi karışık durumları araştıran, göç meselesini devlet seviyesinde çözümleyen, yabancı ülkede yaşayan Kazaklar meselesiyle ilgilenen özel bakanlık veya ona benzer resmi kurum, araştırma merkezi kurmak şarttır. Eğer bu ciddi mesele göz ardı edilirse diş ülkede yaşayan Kazaklar ana dillerinden mahrum kalırlar. Dil ebedi yaşaması için desteğe ihtiyacı vardır. Bu destek dediğimiz, ana dilinde okullar, basın yayın, çeşitli manevi ve kültürel merasimlerdir. Hükümet, Rusya, Çin, Özbekistan Cumhuriyetleri ile özel bir anlaşmaya varmayınca, bu iş çözülmez. Bugüne kadar Özbekistan’da 600 Kazak okulu var diye övündük. Bu okulların halini düşünenler var mı? Kendi memleketinde milli demokratik devlet olmayı amaçlayan Özbekistan’ın, topraklarında yaşayan Kazakların ihtiyaçlarını karşılamaya imkanı ve isteği var mıdır? Özbekistan’daki Kazak okullarında ana dilinde ders kitapları yeterli derecede midir? Kazakça basın yayının hali nasıl? Kazak gençleri üniversite kazanabiliyor mu? Bunun gibi çok soru var. Kazakların yoğun yaşadığı ülkelerle bunun gibi ve de başka sorular üzerine devletlerarası bir sözleşme imzalanması gerekmiyor mu?

      Kazakistan’da Kazakçanın durumu, tüm engellere rağmen düzeleceğine inanmalıyız. Kısa sürede Kazak halkının sayısının artmasında bir takım ilerlemeler elde ettik. Buna bir de dili, dini, geleneği ve kaderi yakın Özbek, Kırgız, Başkır, Türk, Tatar, Uygur, Azeri, Nogay, Kumıkları eklersek Türk dilliler sayısı artacaktır. Kazakların milli şuuru kemale erdikçe Türk dilli kardeşlerle olan irtibatının da genişleyeceğine inanıyoruz.

      Ülke içinde Kazakları “Kazaklaştırmak” ne kadar önemli ise, başka ülkede yaşayan kardeşlerimizin milli dil, kültür ve geleneğini unutmaması için zemin hazırlamak ta bekletilmesi zor bir iştir. Devlet tüm ilgisini piyasa ekonomisine geçme sürecine yönlendirirken milli gelişme problemlerini unut bırakırsa bu büyük bir trajediyle sonuçlanır. Bu yüzden de ben bu meseleyi üçüncü felaket olarak görüyorum. Ekonomik durumları düzeltmeye çalışırken, dillerini kaybeden uluslar vardır. Allah bizi böylesinden korusun. Zülümlerin sayısız baskısına dayanan, eski cesur kişiliğini yitiren, ama eğer gerçekten arzu ederse istediğini almadan durmayan yetenekli halkım, kendi bağımsızlığı için yüzlerce sene mücadele etti. bağımsızlık bayrağını elimize aldıktan sonra kulluk

1997

      İyi Niyet Büyük Düşünce

      Şu anda eski sömürgecilik, totolitar sistemin zorla verdiği ülke adlarından arınma, gündemdeki önemli meselelerden biridir. Bir çok su, köy, ilçe, kolhoz ve sovhoz adları değiştirildi, eski isimleri tekrar verildi. Bu halkın şuurunun uyandığını, öz toprağının ve yerinin tarihini, geleneği koruma arzusunu gösterir. Yer, mekan adlarını değiştirmenin altında derin ve zalimce bir amacın olduğunu halk yeni anlamaya başladı. Bir halkı eritmek için tarihini unutturmak, sömürücü siyasetin eskiden kullanıla gelen denenmiş bir metodudur. Başka halkı sömürmeyi ata babasından kalan miras gibi görenler, önce yer su adlarını değiştirir, sonra da tarihi kendi işlerine göre yeniden yazar ve coğrafi haritaları istediği gibi çizerler. “Elli yılda memleket yeni, yüz yılda tamam.” bir asır sonra geçmişten habersiz bir nesil fayda olur, onlar tarihi nerden baksın, gördüğü ve duyduklarına inanır, eskilere yapıln haksızlıklardan habersiz yaşar gider. Mesela Simferopol’un eski adının Akmeşit olduğunu tarihçilerden başka bilen yok. Odessa’nın da eskiden Türkçe adı vardı. Şimdiki Sevastopol şehrinin eski adının Tatarca Akjar olduğunu “Literaturnaya Gazeta” gazetesinde Rus yazarı V. Mojaev ispatlamıştı. Tarih kitaplarına dikkatlice bakarsak bugünkü Rusya topraklarındaki bir çok yer adlarının(toponymy), su adları (hydronym), dağ adlarının (oronymy) eskiden Tatarca, Noğayca, Başkurca, Kazakça olduğunu çok kolay görebiliriz. Ama biz bağımsız, egemen Rusya’nın iç meselelerine karışmıyalım. Kendi ülkemizdeki yer-su adlarını yerine koyalım da, o da bize yeter.

      Bu çalışmada karşılaşacağımız zorluklardan bir tanesi bir kaç kuşağın kulağına sinen mekanların eski adını aramaktır. Kazakistan’daki yer-suyun eski adlarını ancak arşiv belgeleri ve kitaplardan bulabiliriz. Cumhuriyetimiz’in kuzey bölgelerinin Kazakça adları S. Mukanov’un “Ömir mektebi” adlı romanında çok güzel dizilmiş.

      Eski yer adlarını değiştirme meselesi çok ciddi yaklaşım talep eder. Acele kararlarla yola çıkılmamalı, bunun maddi tarafını da düşünmeliyiz. Çünkü yer adı değiştirmek masraf demektir. Yanlışlıklar şu anda sık sık yer almaya başladı. Bu yüzden bu konuda fikir bildirmek istiyorum.

      Bizim kanaatimizce yer adlarını değiştirme sırasında iki türlü yanlışlık yapılmakta. Bunlardan ilki, bir zamanlar zorla verilen mekan adlarını değiştirirken bu mekanın eski tarihî adını değil de, kişi adlarını vermeye çalışmaktır. İkincisi ise aynı kişi adının her eyalette, ilçede tekrarlanmasıdır. Bu acele iş böyle devam ederse Kazakistan toponomisi tamamen değişir ve tarihe yeni bir haksızlık yapılır. Bu yüzden kişi adlarını vermeyi olduğu kadar azaltmamız icap eder. O yerlerin eski, tarihî adları vardır, onlarin geri verilmesi doğru olur. İlla da yeni ad vermek istiyorsak o bölgenin tabiyatına uygun isimler verilmeli.

      Her hangi bir köye veya şehire ulusal tarihte özel önemi olan kişilerin isimlerini verme konusunda çok dikkatli davranlamıyız. Kazakistan’ın Onomastik kurumunun şartları ve kaidelerini göz ardı ederek, büyük ilçelere kişi adını vermeye çalışanların çok olduğunu “Egemen Kazakistan” gazetesinde yayınlanan listenin uzunluğunu gördüğümde anlamış oldum. Eğer ünlü şahısların ismini ilçelere vermek istiyorsak o zaman bütün ilçe ismini değiştirmek lazım olur. Çünkü Kazaklarda ne kadar boy varsa, boyların

Скачать книгу