Modern Seyahatname. Osman Oktay
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Modern Seyahatname - Osman Oktay страница 11
Türkmenler Anadolu Beylikleri döneminde de etkin bir güç olarak varlıklarını sürdürdüler. Osmanlı Beyliği’nin nüfus temeli yine Türkmenlerden oluşuyordu.
Türkmen Türkçesi; Azerbaycan, Türkiye ve Horasan Türkçeleriyle birlikte Türk Dili’nin Oğuz Lehçesi grubunu oluşturmaktadır.
Bağımsız Türkmenistan’ın ilk Cumhurbaşkanı Saparmurat Niyazov (Türkmenbaşı), kaleme aldığı Ruhnâme adlı kitapta Türkmenlerin tarihi ve bu kelimenin anlamı hakkında şu bilgileri veriyor:
“Ademoğlu’nun yaratıldığı günden bu yana Yüce Allah Türkmen Milleti’ni büyük ve zor imtihanlardan geçirdi. Benim halkım o sınamaların hepsinden de yüzünün akıyla çıkmasını bildi. Kökü ta beş bin yıl öncesine, milletimizin başı Oğuz Han’a dayanan Türkmen halkı doğuda Hindistan’dan, batıda Akdeniz’e kadar uzanan coğrafyada ortaya çıkan dünya değerlerinin hepsine katkıda bulundu.
Türkmen halkının Nuh Aleyhisselam’a kadar uzanan büyük tarihî geçmişi var. Nuh Aleyhisselam, oğullarından Yafes’in soyuna yurt olarak Türkistan iklimini verdi. Yüce Tanrı Türkmen’e doğurganlık verdi; çoğaldıkça çoğaldı. Tanrı ona iki özellik verdi: Ruh yüceliği ve cesaret…. Yolunu aydınlatacak bir ışık olarak da onun gönlüne ve zihnine feraset meşalesini koydu. Bundan sonra bu kullarına genel bir isim verdi: Türk-İman. Türk, “asıl”, İman, “nur” demektir. Buna göre Türk-İman yani Türkmen şu anlama gelir: “Aslı nurdan.” Türkmen adı dünyada işte böyle türedi.”
Kafkasya’yı Hazar üstünden Orta Asya’ya ve İran’a bağlayan stratejik ticarî yol Türkmen topraklarından geçtiği için Çarlık Rusyası; bölgeyi ele geçirmek istiyordu. Bağımsız Türkmenistan’ın Orta Asya’daki öteki Türk gruplarının bağımsızlık isteklerini kamçılaması da Rusların bir an önce hareket etmelerinde etkili oldu. Sonuç olarak, Türkmenistan’ın Ruslar tarafından başlatılan işgal harekâtı 1884’de tamamlandı.
Başta Cüneyt Han olmak üzere Ruslara karşı başlatılan bağımsızlık hareketleri ne yazık ki başarılı olmadı ve Ruslar öteki Türk bölgelerinde olduğu gibi Türkmenistan’da da hâkimiyetlerini kurmuş oldular. 1917 yılında gerçekleşen komünist ihtilalden sonra da durum değişmedi. 14 Ekim 1924 tarihinde Türkmen Sosyalist Cumhuriyeti kurularak Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’ne dâhil edildi.
Türkmenleri Ruslaştırma hareketleri 1960 ve 1970’li yıllarda bütün hızıyla devam ediyordu. Bu yıllarda TKP’nin başına Muhammed Nazar Gapurov gibi Moskova’ya sadık, milliyetçi hareketlere ve aydın çevrelere baskı uygulayan yöneticiler getirildi. Türkmenistan’da 1917’de yaklaşık 500 camii bulunurken SSCB döneminde ülkedeki camiler kapatıldı, sünnet törenleri ile cenazelerin İslamî esaslara göre defnedilmesi yasaklandı.
Türkmen aydınları çocuklarına resmi ad olarak bir Rus adı takmak zorunda kalmalarına rağmen her çocuğun aile ve akraba çevresinde kullanılan Türkmen Türkçesi veya İslam kökenli bir adı daha bulunuyordu. Türkmenistan’ın bağımsızlığı sonrası resmî Rus adları hızla terk edilerek aile içi kullanılan adlar resmi ad oldu.
1985 yılında M. Gorbaçov’un Açıklık (Glasnost) ve Yeniden Yapılanma (Perestroyka) politikası sonucu SSCB’de düzenin yüksek sesle eleştirilmeye başlanması sonrasında TKP’nin Moskova yönetimini küstürmeden halka daha yumuşak davrandığı görüldü. Bu yumuşama içinde 1989 yılında Türkmenistan hükümeti aldığı kararla Türkmen dilini Rusça ile birlikte cumhuriyetin resmi dili haline getirdi. Bu karar Türkmen Türkçesinin devlet dili olması için atılan ilk adım olmasından dolayı büyük önem taşımaktadır.
Türkmenistan, 27 Ekim 1991 tarihinde yapılan referandum sonucu bağımsızlığını ilan etti ve bağımsızlığını ilk tanıyan ülke yine Türkiye Cumhuriyeti oldu.
Türkmenistan Cumhuriyeti’nin başkenti olan Aşkabad, Hazar Denizi’nin doğusunda bulunan Karakum Çölü’nün güneyinde; Türkmenistan ile İran arasında uzanan Kopet dağ silsilesinin kuzey eteklerinde ve sınırdan 30 kilometre içerde yer alıyor. 19. yüzyıl sonlarına kadar halkını Teke Türkmenlerinin oluşturması sebebiyle “Ahal Teke” adıyla anılan bu şehir vâhâlar bölgesinin beş yüz çadırlı en önemli obası idi.
Aşkabad, bugün bir ticaret, sanayi, kültür ve sanat kenti durumunda. Sovyetler döneminde, öteki Türk Cumhuriyetlerinde de olduğu gibi ülkenin bütün kaynakları Rusya’ya akıtılıyordu. Cumhurbaşkanı Türkmenbaşı, “Ruhnâme” isimli eserinde bu konuda şunları yazıyor:
“Ey Türkmen!
SSCB döneminde neredeyse dilini yitirecektin. Rusça’yı bilmiyorsan seni ne okula, ne işe alıyorlardı. Dinini, örf ve âdetlerini unuttun. İktisadî açıdan en geri kalan ülke idin. Milletimiz köyler ve şehirlerde kötü şartlarda yaşadı. Evet… Ak saçlı ihtiyarlarımızın gençlere bunları anlatması şarttır.
Türkmenistan, SSCB hazinesine her sene 10 – 18 milyar USD’lik gelir (petrol, gaz, pamuk, kimyasal ürünler) sağlıyor, geriye 1 milyon USD bile dönmüyordu. Üstelik bu dönemde manevî değerler yitip; gayri meşru kazanç, namussuzluk, hayâsızlık, güvensizlik, sahtekârlık sıradan bir durum haline gelmişti…”
“…Türkmen millî ruhunun 5. altın çağı (bağımsızlığın ilan edildiği) 1991 yılının 27 Ekim günü başlar.
Aslında Allah Teâlâ bizim milletimizin alnına ilginç bir kader yazmış: Her bin yılın başında Türkmen ruhu yeniden yükseliyor. İşte, üçüncü bin yılın başında aynısı tekrarlandı. Tanrı, Türkmen’e tarihî yaratıcılık ilhamını verdi. Bu çağ, Türkmen ruhunun olgunluk çağıdır.”
Türkmenbaşı’nın işaret ettiği Türkmen ya da Türk Ruhu yükselişini sürdürüyor. Bugün Türkmenistan; yıllarca aynı kaderi paylaştığı Kazakistan, Kırgızistan, Azerbaycan ve Özbekistan gibi gelişiyor, güçleniyor. Aşkabat’ı bağımsızlığın ilan edildiği yıllarda ve hatta on yıl sonrasında görmüş olanlar bugün gittiklerinde tanıyamıyorlar. Gelişme, modernleşme bütün hızıyla sürüyor. Türkmenler Rusların yıllarca sömürdüğü yer altı kaynaklarını artık kendileri kullanıyorlar. Onun için devlet; doğalgazı, elektriği milletine parasız veriyor. Kısacası Türkmenistan, Atayurdumuzda varlığını sürdürüyor ve geleceğe umutla bakıyor.
Aşkabat, Âşıklar Şehri…
“Âşıklar Şehri” demek olan başkent Aşkabat, Kopet Dağları’nın eteklerinde ünlü Karakum Çölü’ne inat modern bir şehir olarak büyüyor, gelişiyor. Geniş ve düzgün caddeleri, meydanları, park ve bahçeleriyle çekim merkezi olmaya devam ediyor.
Aşkabat’ın çevresi tarihi eserlere sahiplik ediyor. Başkentin 10 kilometre doğusunda, Ebu’l