Kadın Yazarların Kalemiyle Kadına Dair Hikâyeler. Анонимный автор

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kadın Yazarların Kalemiyle Kadına Dair Hikâyeler - Анонимный автор страница 6

Жанр:
Серия:
Издательство:
Kadın Yazarların Kalemiyle Kadına Dair Hikâyeler - Анонимный автор

Скачать книгу

Oğlunun yüzünü kapatarak durup kalan Patila’nın gözlerine ev gibi büyük bir taş çarptı. Gözlerine inanmadan gözlerini açıp kapayıp tekrar baktı. “Ak Taş” – dedi ondan sonra sevinçle fısıldayarak. Ak Bor’un ucunda yer alan beyaz taşı tam olarak tanıdı. Sevincinden yorulduğunu da unutan gelin göğsünü doldurup nefes aldı. Sonunda Ak Bor’a ulaşmıştı! O zaman neden şehir görünmüyor diye tekrar endişelenmeye başladı. Acele ile üç dört adım attıktan sonra ilerideki düzlükten deniz gibi dalgalanan şehrin ışıkları parlayarak ortaya çıkıverdi. Patila’ya gece aydınlanmış gibi oldu. Sendeleyerek yürüyüp ak taşın kenarına oturdu. İki gözünü şehirden ayıramadan dikilip sayısız ışıkların içinden annesinin evinin ışığını aradı. Annesinin evinin ışığını da mutlaka açıkmış gibi hissetti. Hayatın o yayılan ışıklarının arasından annesinin yaşam yıldızının tamamen sönmesine yüreğinin inanası yok. “Sabret, anne, ben sana geliyorum!” diye çığlık attı içinden.

      Patila Ak Bor’un ucunda rüzgâra serinleyip, teri kuruyuncaya kadar biraz oturdu. Bundan sonraki yolu yürümek için az da olsa güç toplaması lazım. Oş’a kadar daha çok var. Ama şimdi korkmuyor. En zoru geride kaldı. O kadar yolu yürüyerek geldiğine inanmayarak arkasına baktı. Muazzam ve iğrenç gece Patila’yı elden çıkardığına pişmanmış gibi sessiz. Birdenbire bir çift beyaz ışık gecenin ta içinden parlayıp ortaya çıktı. “Gözüme görünüyor mu?” diye bir an şaşırakaldı gelin. Gözünü dikip baktığında bir arabanın ışığını gördü. Parlayan bir çift ışık birini arıyormuş gibi vadiler ile ovaları delerek, yavaş geliyordu. Patila komşusunu hatırladı. Onun yayan gittiğini öğrenmiştir ve gönlü elvermeyip arkasından geldi demek ki? Araba henüz ona ulaşmadan zar zor dayanmakta olan gözyaşlarını tutamadı. Kendini tutamadan gözyaşlarına boğulup, hıçkırarak ağlamaya başladı. Bir çift beyaz ışık ise karanlık geceyi delip alev alev yanarak yavaş yavaş ona yaklaşmaya başladı.

      KEHANET

(ZİNAKAN PASANOVA)

      Kadını dışarıdan kışın kuru soğuğunda titreten soğuk gece karşıladı. Henüz is bulaşmamış yeni kar, yeni sağılmış süt gibi ağarıp ışığı yanmayan sokakları gözle görülecek kadar aydınlatmaktaydı. Yeşil rengi çoktan sönmüş, hüzünlü sonbahardan kentte kent sakinleri bıktığında, özlenen kar dün gece yoğun bir şekilde yağıverdi. Onu hemen dondurup soğuklar da birlikte geldi.

      Uulbü şehir dışındaki evine ulaşmak için iki aktarma yapıyor. İkinci durağa kadar biraz uzak olsa da yürüyesi geldi. Her adım attığında ayakaltından buz gıcırdayıp kendine çekiyordu. Ana yoldan durmadan geçen arabaların sesleri kar yuttuğu için net duyulmuyordu. Sokak kenarında dizilen ağaçların dalları bembeyaz olarak karla kaplanmıştı. Doğrusu bu akşam her şey çok güzeldi. Tabiatın her seferinde yenilenip renginin değişmesi Uulbü’nün de duygularını kıpırdatırdı (etkilerdi). Uzun zamandır kararmış gönlünü bugünkü kar ağartmış gibi oldu. Güzel ve zarif göründüğünü önüne rastgele çıkan insanların hoş bakışlarından hissetti.

      Kocasıyla ayrıldığından beri sönmüş kadın olma arzusunun da tekrar canlanması bu olsa gerek. Bu kadar kaygılanarak tatsız ömür sürecek kadar başkalarından da eksik yeri yoktu. Çocuk yüzünden başka kadınla evlenip çocukları olan, Uulbü’nün bu dünyada varlığını bile unutan adamı ümitsizce bekleyip ömrünü boşa geçiriverdiğini şimdi anladı. Gönlünün derinliklerinde nice yıl boyu duygularını nafile meşgul eden insana darıldı.

      Kadın dengesini bozan hayallerine göre bir şekilde bazen yavaş bazen de hızla yürüyüp oturup ikinci durağa nasıl geldiğini kendisi de anlamadı. Onun yaşadığı yere gidecek olan “İkarus” gitmeden önce yetişti. Otobüsün merdivenine ayak koyduğunda arkasından güçlü eller çıkmasına destekleyerek yardım etti. Dönüp bakmasa da kim olduğunu hemen anladı. Öylece kendisinin sevdiği yerine orta tarafa gidip durdu. Diğeri de peşinden gelip yanına durdu. Ancak şimdi birbirlerine yüz çevirip gülümseyiverdiler. Bu kadar kalabalıkta sadece selam vermekten başka bir şey konuşmak zordu. Adam normal olarak yaptığı gibi kendisinin güçlü vücudu ile birbirini iten kalabalığı kapatıp bütün gayreti ile Uulbü’yü koruyarak geliyordu. O bunu sinsice yapmaya çabalıyor. Ama içi aydınlık olan otobüsün dışından kara geceyi perdeleyen penceresi ikisinin suretini ayna gibi daima yansıtıyordu.

      Yolun yarısına gelindiğinde otobüsün içi boşaldı. Kendisini biraz uzak tutmaya çalışan Uulbü’ye:

      –Geciktin bugün? Dedi erkek. Onun boyu uzundu. İkisi konuştuğu zaman kadın gökyüzüne bakıyormuş gibi başını yukarı kaldırırdı.

      –İş…

      –Sizin işiniz yoğun galiba. Şimdi gidip yemek yapayım, çamaşır yıkayayım dersin, evi toplayacaksın. Ondan sonra ne zaman dinleneceksin ki? Yoksa eşin de sana yardımcı oluyor mu?

      –…

      –Çocukların da sana yardım edecek kadar büyümüş olsa gerek?

      –…

      Uulbü sonraki soruya da cevap bulamadan sessiz kaldı. Yarım yıldan beri zorlanmadan ağzının ucuyla söylediği gibi yalan söylemeye nedendir bugün gönlü razı olmadı. Yumuşayıp, hayale sarhoş olan gönlünde bu yarım yıldan beri ona yaklaşıp, sıcak samimiyetini bildiren tanımadık bu adama güzel bir kelime söyleyesi gelip onu kendisine yakın görüp yumuşak yüzü ile zaman zaman bakıp duruyordu. İçinden bir ses de ona kendi hayatı hakkında gerçekleri anlat diye sesleniyordu. Böylece, onun bıkmadan sorup durduğu sorularından kurtulurdu. Önceleri adamın kıskanç ilgisini şaka görüp daima onu güçlendirmeye çalışsa da şimdi bu şekilde dili tutulup kalmıştı.

      Tamam, Uulbü’nün yalnız yaşadığını bildi diyelim. O zaman ne diyecek? Göz açıp kapayıncaya kadar onun geçemediği duvarı yıkılıp herkese kapısı açık boşanmış kadına mı dönüşür? Kocası olmayan kadının ilgileneni çok olurmuş. Onlardan kendini koruyacağım diye giderek taşa dönüşmekte olduğu yalan mı? Kadının düşünceleri sona erip adamın kendisinden cevap beklediğini hissetse de susmaya devam etti.

      Otobüs bu arada defalarca durup, yolcularını indirip, defalarca yolcularını yenileyip yoğun karda zorla ilerliyordu. İkisi de yarım yıl önce aynı bu otobüs yüzünden tanışmıştı. O gün durakta uzun zaman bekleyip, güneşin sıcaklığından halsiz düştüğünde bir adamın sesini duymuştu:

      – Hadi taksi çağıralım. Otobüs yakın arada gelmeyecek galiba.

      Uulbü dönüp bakarak, mavi gömleğinin kolunu kıvıran uzun boylu adamın ona yönelik konuştuğunu anladı. Bir anda kaşlarını çatarak ona sert baktı. Genç kızlık dönemi bitip kadınlık şanına gireli yabancı erkeklerin bunun gibi eş anlamlı tekliflerini çok duyacak oldu. Ama onun hoş ve terbiyeli görünüşü ile anlayışlı gözlerini biraz yumuşatıp:

      – Ben sizi tanımıyorum demişti aynı sertlikte.

      – İki yıldır sabah akşam aynı otobüse biniyoruz, dedi adam kaygılı bir sesle. Bir kere de olsa kadının onu görmediğine utanmışa benziyordu. Siz jeologlar ilçesinde yaşıyorsunuz doğru mu? Ben de ondan sonraki Tölöykön’e gidiyorum.

      Uulbü’nün tereddüt etmeye başladığını

Скачать книгу