Kalabalık. Afak Mesut
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Kalabalık - Afak Mesut страница 15
O yollardan en başarısızı edebiyattır.
OKUMA TEHLİKESİ
Son zamanlar ihtiyaç duyduğum her hangi bir edebiyatı okurken duyğularımı etkileyen her hangi bir cümlenin içimde oluşturduğu depremsi coşguyu enerjik çarpışmaları hatırlatan belirsiz kazalar, o edebiyatın bana yasaklandığından haber veriyor.
SEVDANIN İZİYLE
Yıllardır gece boyunca Bakü’den Merdekan’a götüren pürüzsüz yolla giderken, yolun kenarlarında bulunan çamlıkların gizemli, sessiz karanlığını seyrettikçe, hep duyduğum belirsiz sevdanın ne olduğunu, yalnız birkaç gün önce anladım…
.... Meğerse, bu, yılanla tilkinin karışımından oluşan hayvan biçiminde, bu karanlık, sessiz ağaçların dibiyle, göğsünü, yüzünü soğuk, nem kumsala sürterek tilkinin çalılıkları tarıyarak hışırdatarak yol boyu uçan arabaların hızıyla sürünmek hastalığıymış.
KORKUNUN DEVAMI
Kimi zaman geceler boyunca rüyalarımda, bir takım süreçlerin beni bilinçli bir şekilde korkuttuğunu duyuyorum.
Bu, genelde insanlarla çok irtibat halinde olduğum günlerde gerçekleşiyor. Bu korkuyu oluşturan nedenlerin ne olduğunu, o süreçlerin biçimini ben rüyadan uyandıktan sonra kesinlikle hatırlamıyorum. Kendimi karanlık, yalnız odanın bir köşesinde, bilinçsiz bir halde, gözü kapalı yorgana sarınıp titrerken buluyor ve bu durumdan daha fazla korkuyorum.
KUTSAL KELAMIN GİZEMLERİNDEN
Yıllardır birkaç kez cümle cümle, kelime kelime okuduğum, belleğime kazımaya çalıştığım, kutsal Kur’ani Kerim okuyup bitirdikten sonra, kitabı kapatıp kitap rafına bıraktıktan sonra aklımda hiçbir şeyin kalmadığını farkediyor ve bu duruma hayret ediyordum.
Bu İlahi yazgınınnın belleğimde denizlerin, semanın, sonsuz çöllerin sessiz, mucizeler yaratan enginliklerini hatırlatan, kaygı ve yakınlık dolu sevgi enginliğinden başka hiçbir şey bulundurmaması, beni çok acayip bir duruma sürüklemişti.
Kitabı günlerce, bölüm bölüm, her cümlesini, her kelimesini ciddi bir biçimde içimde tekrarlayarak, her düşünceyi belleğime kazıyarak okuyor, okudukça karşıkonulmaz bir sarhoşlukla karşı karşıya kalıyor, kapatıp bir kenara bıraktıktan sonra içimde giden değişiklikleri farkediyor, bu değişmleri tanımlaya cak cümleyiyse bir türlü bulamıyordum.
Çok zor durumda bulunduğum için okumanın en faydalı olduğu bilinen yönüne gitmeye bu kitabı çevirmeye karar verdim. Kitabı karşıma alarak ilk cümlelerinden birkaçını nasıl algılıyorsam öyle çevirmeye koyuldum:
1. Bu yazı kuşkusuz temiz kalplilere yol göstermek içindir,
2. Gizlin olanı görüpte dua ederek, bizim onlara verdiklerimizden verenler içindir,
3. Sahip oldukları her şeyin onlara da, onlardan öncekilere de yukarıdan verildiğine iman etmiş, karşıdaki hayatlarını imanla bekleyenler içindir.
Yazdıkça, kelime kelime özgüleştirdiğim yazının bana adım adım yaklaştığını, bir yönüyle bana benzemeye başladığını farkettim.
Az sonra ilk anlarda hiçbir özel anlamının, felsefi yükünün bulunmadığını zannettiğim sade düşünceler, toplum ve insanla alakalı çeşitli bilgiler geliyordu. Fakat bu basit, belli düşünceler ve bilgiler özgünleştikçe, beni etkiliyor, içimde nedenini bilemediğim bir kaygı hissi uyandırıyor, nedenini anlamadığım bu kaygı hissinin kökleriniyse bir türlü bulamıyordum.
Böylece ben bu kitabın bir bölümünü çevirdim. Fakat az bir süre sonra bu çevirme ve özgünleştirme işinin de bir sonuç vermediğini fark ettikte çıldıracak gibi oldum. Düşünceler, kelimeler çeviride yalnız kendi biçimini korumuş, fakat belleğime bir türlü kazınamamıştı.
Çaresizlikten Kur’ani Kerim’i Rusça’ya çevirmiş, Rusça çeviriler arasında en eski ve en başarılı bir çeviri olan, benim için daha önceleri okuduğum meallerde sezemediğim, dokunamadığım değişmez bir havayı içinde korumayı başarmış çevirmen XVIII yüzyılın ortalarında yaşamış doğu bilimleri uzmanı G. S. Sablukov’un yaşamı ve kişiliğiyle alakalı internet üzerinden bilgi edinmeye çalıştım, fakat bu girişimim de hüsrana uğradı.
Sonra nasıl olduysa ansızın bende ya da çevremde gelişen bazı değişiklikler yüzünden bu İlahi metnin, kendi gizemini, gerçek anlamını, görünüş itibariyle bu sade sözlerin, düşüncelerin arkasında belleğin, aklın, mantıkın gücünün ulaşmadığı bir taraflarda korunduğunu farkettim. Yazının bir başka Belleğe belleğin koruyup kollayamadığı bilgilerin kazındığı belleğe yerleştiğini farkettim.
Birkaç yıl bundan önce ufak tefek günlük kaygıların fonunda kaybettiğim, avcumdan, belleğimden mis kokusu gibi düşür düğüm, rüzgarlara savurduğum bir öyküm şimdiye kadar beni rahatsız ediyordu.
Yaşamını gezip tozmaya, yiyip içmeğe harcamış, hala para kazanmak, mal müklk toplamak hırsıyla yaşayan bir tıp felsefesi doktorunun çehresi dünya nimetlerinin bolluğu ve hazzlarının ebediliğinden hep rahat ve kaygısız tebessümle parlayan şişman vücutlu bir tanıdığımızın sıcak bir yaz akşamı ansızın bizim yalıya gelmesini konu edinecek bu öykü benimle dünyanın daracık kapanına kısılmış, zayıflayıp uykusunu ve huzurunu kaybetmiş sinirli bir yazarla bu şişman profesör arasında geçen ani, fakat önemli bir konuşmanın üzerinde kurgulanmalıydı.
Yaz aylarının, yaprağın bile kıpırdamadığı sıcaklığı arasında kaybettiğim bu öykümü yazamasam da, o önemli geceyi o gece dünyanın, dünyanın dört bir yanını konu edinen o konuşmayı, o konuşmanın benim ve profesörün yaşamında bıraktığı izleri bir türlü unutamadım.
ASLAN YAZAR
Kimi zaman yalnız kaldığımda, tatlı özgürlük havasında dönüp durduğum kısa, anlık durumlarda, huzurla esnediğim de kendimi aslan gibi zannediyorum.
Aslanın erkeği, dişisi olmazmış…
AŞIK EDİPLER
Cumhurbaşkanının çevresinde bulunmaya çalışan, fırsat buldukça oturduğu yerlerin etrafında gözüken, soluğu, kokusu duyulan yerlerde duran, cansız resimlerde onun çevresinden kendine güven duyarak boy gösteren ediplerimiz, ondan görevden, milletvekilliğinden, saygıdan başka bir şeyler daha istiyorlar.
ZALİM ŞAİR