Gagauzlara Dair. Abdülkerim Dinç
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Gagauzlara Dair - Abdülkerim Dinç страница 5
Nicel dayandılar?
Çayır çimen etişik,
Erler çiçeksiz kaldı.
Garip da analarımız
Evlatsız kaldı.
Vay analar, vay bobalar,
Nicel dayandınız.
Gagauz destanlarını tanıtmaya çalıştık sizlere. Sözlerime, Nikolay Baboğlu’nun balada türkülerinden ilham ile kaleme aldığı “Oglanın Legendası” isimli uzun poeminin girişi ile son vermek istiyorum.
Evet değerli dinleyiciler, sözlerimi Oglanın Legendası isimli uzun manzumenin girişiyle bitiriyor, hepinizi hürmetle selamlıyorum:
Tuna senin suyundan,
Bir köprü düzerim bän.
Bir kavi köprü uzun
Eskili bana bulsun…
Götürsün beni derä,
O eski evellerä,
Nerede saklı kaldı,
Devlerin girgin adı
Eh, silsäm legendadan,
Pas tutmuş örtülerni
Eh görsäm, orda ne var,
Ne aslı, ne diil aslı.
Hem insäm da bakayım,
O derin asirlerä
Hem bulsam da açayım,
Ne diil belli bizlerä
Dedemä da sorayım,
Şatrasında durayım.
Da olsun canımduymuş
Bu günnär ne unutmuş.
O geçmiş zamannarı
O girgin olannarı (s.191)
(Nikolay Baboglu, İgnat Baboglu-Gagauz Literaturası. Hrestomatiya, Chişinau. 1997)
1. Geroyluk: Kahramanlık
2. Girgin: Yiğit, cesur, atılgan
3. Batır: Kahraman
4. Titsi: Olağanüstü
5. Dragon: Ejderha
1. Nikolay Baboglu, İgnat Baboglu- Gagauz Literaturası. Hremstomatiya, Chişinau. 1997.
2. Dionis Tanasoğlu- Bucaktan Sesler, Kişinev, 1959
3. Dionis Tanasoğlu- Ana Dili5. Kişinev, 1990
4. Nevzat Özkan- Gagauz Türk Edebiyatı, (Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi 12, Romanya ve Gagavuz Türk Edebiyatı, Kültür Bakanlığı, Anakara, 1999.
5. Nikolay Baboglu, İgnat Baboglu- Literatura Okumaları, Kişinev, 1988
6. Harun Güngör, Mustafa Argunşah- Gagauz Türkleri (TarihDil-Folklor ve Halk Edebiyatı) Kültür Bakanlığı, Ankara, 2002
GAGAUZ HALK EDEBİYATINDA DOBRUCA VE TUNA HATIRALARI
Saba yıldızı, “Çolpan”, “Kervan yıldızı”, nicä dä taa deyärdilär ona eskidän taa şafklı yanardı bu küün üstündä, sansın aydınnadardı bu becenarcıların bitki hazırlanmaklarnı, angıları şamatalı, üfkeli hem kahırlı kalkınärlar tä duuma ocaklarından, da kervan uzaner Tunaya doru, alatlayarak.
(…)
Sora dädu Tanas çıkardı meşinindän bir deridän kesecik, o yazın da meşin taşırdı da, açıp, onu, dedi:
– Tä burayı koydum biraz toprak bizim harmandan, duuma topraamızdan bir auç. Al da taşı yanında, kuvet verir, aklına getirir Balkannarı, bizi, ani kalêrız, hem dä mezarlarda, kırlarda gömülü girgin dedelerimizi, çocuum! Dädunun yaşlandı gözleri, ama bakışı taa da pek çetin-nendi da o pek benzedi bir kudretli bayır kartalına. To-dur, alıp öptü o topracıı:
– Emin ederim, dädu, sana hem duuma erlerimizä!
(1)
Konuşmama, Gagauz âlimi Dionis Tanasoğlu’nun “UZUN KERVAN” isimli romanından, Balkanlardan ayrılışı anlatan bir sahne ile başlamak istedim ve sizleri Gagauzların sıcak söyleyişiyle selamlıyorum..
– Hepinizi saygıyla selamlaarım Paalı dostlar, paalı kardaşlıklar….
Gagauzların kaderini yaşayan ve bu kadere rağmen kimliğini muhafaza edebilen bir başka halka rastlamak mümkün değildir. Moldova Cumhuriyeti’nin güneyindeki özerk bölgelerinde sosyal ve kültürel değişimin; ekonomik bunalımın anaforunda sahipsiz bırakılan Gagauz Türkleri kimlik problemiyle; asıl trajik olanı ise, yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadırlar.
Hâlbuki Gagauzlar bu coğrafyalardan Bulgaristan’a Dobruca kırlarında, Tuna boylarında yüzyıllar boyu onurlu bir kaderi yaşadılar. Bu gururlu Türk halkı farklı kültürler içinde, dilini, kimliğini kaybetmedi. Kültürünü kaybetmedi… Hattâ, burada bir kültür yarattılar… Bugünkü Gagauzlar Dobruca’yı, Tuna boylarını hatırlamazlar. Bucak dedikleri Besarabya bölgesini vatan bildiler ve yeni topraklarına sımsıkı sarıldılar. Ancak, türkülerine, masallarına, destanlarına, manilerine kulak verdiğiniz zaman bu coğrafyanın kokusu yakar genzinizi, bu coğrafyaların rengini görür; Mavi Tuna’nın sesini bir Kavuş (Gagauz halk çalgısı) yanıklığıyla duyarsınız. İsmail Habip Sevük, Fırat nehrini anlattığı yazısında: “Nehirlerden sadece su değil, tarih akar” der. Evet, Tuna’yı dinlerseniz, derinlerden, Gagauzların bir ağıtını, bir destanını, genç kız ve delikanlıların sevdalı dudaklarından dökülen bir kaç maniyi, yanık bir türküsünü de duyarsınız… Tuna boylarında yavukluların birbirlerine söyledikleri maniler derinlerden gönlünüze düşer… Sizlere, Tanasoğlu’nun Uzun Kervan romanı ve Nikolay Baboğlu’nun Oglanın Lejendası isimli poemasının dışında Çağdaş Gagauz edebiyatına yansımayan, ama halk kültüründe hâlâ yaşayan Dobruca ve Tuna hatıralarından söz etmeye çalışacağım.
Gagauzlar ilk kez 1065’ten sonra Kuzeyden kitleler halinde Balkanlara gelmişler; Moğolların 1224’te Rusları yenmesinden sonra da Tuna’yı ikinci kez geçerek Silistre ve Varna bölgelerine yerleşmişlerdir. Gagauzların bir kısmının Balkanlar yoluyla Adalara, Anadoluya geçtikleri de bilinen tarihi bir gerçektir. Bu tarihi, Gagauzların büyük aydınlatıcısı Mihail Çakır, Gagauzların İstoryiası isimli eserinde şöyle anlatır: “Türk uzların (gagauzların) birkaç bölmesi erleşmiş Kara Denizin hem Tunanın Semptetlerindä Silistra, Mangalia, Kavarna, Balçik, Varna vilayetlerindä, neredä onlara deyarmişlär: Türk-Uzlar, Oğuzlar, Gagauzlar.” Bir başka Gagauz âlimi Nikolay Baboglu’nun o tatlı lisanından dinleyelim o tarihleri: “Benim gagauz halkımın o yakın dedeleri erleşerlar Balkan yarıadanın poyraz-günduusu taraflarına. Bu erlere o zaman denirmiş Küçük Skifiya (Büünkü Romaniyanın hem Bolgaristanın Dobrucası). Ama alırsak bizim çok uzak dedelerimizi (uzları, oğuzları, hak oğuzları) Onar bir çok uzun zamanda göçmüşlar Balkana Orta Asiyanın meralarından.