Kardeş Sesler 2020. Анонимный автор

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kardeş Sesler 2020 - Анонимный автор страница 5

Жанр:
Серия:
Издательство:
Kardeş Sesler 2020 - Анонимный автор

Скачать книгу

dönmeyi bırakan dünyaydı. Bu manzarayı görünce Melis ne hissetmişti acaba? Beraber umreye gittiğimiz için onunla konuşmak istedim. Melis, Mekke’de son tavafımızı yapıp oradan ayrılırken dönüp tekrar tekrar Kabe’ye bakmış, ayrılacak olmanın verdiği hüzünle gözyaşı dökmüştü.

      Ben ona “Daha hac görevimizi yerine getirmek için geleceğiz Melis. O zaman doya doya bakarsın. Önüne dön de hızlıca varalım, daha fazla bekletmeyelim aracı.” demiştim. Bunun üzerine Melis bir şey söylemeden adımlarını hızlandırmıştı.

      Defalarca aradım telefonlarıma cevap vermedi.

      Korona ile boğuştuğunu bilmiyordum, annesinden öğrendim. Yanına gitmek istedim ama yasaktı. Korona virüsü yüzünden insanlar hayatlarında hiç alışkın olmadıkları biçimde değişiklikler yapmak zorunda kalmışlardı. Devlet bile panik halindeydi. Önce üniversiteleri, sonra ilk ve orta dereceli okulları daha sonra da iş yerlerini tatil etmişlerdi. Bazı belediyelerde sokağa çıkma yasağı bile uygulanmıştı. Bunların hiç biri Melis’in hayatını kurtarmaya yetmemişti.

      Melis`in cenazesi dün kaldırıldı.

      Melis daha yirmi yedi yaşında bir genç kızdı. Bir takım kronik rahatsızlıkları vardı ve onlarla yaşamayı biliyordu. O korkunç virüsle başa çıkamadı. Vuhan’dan çıkan virüsü kimler üzerinde taşıyarak buralara kadar getirmişti? Kim bilir kimlerin dikkatsizliği sonucu virüs Melis’i bulmuştu.

      Istırap dolu dört yoğun bakım günü ve ardından sevgili arkadaşımın emaneti teslim ederek Hakka yürüyüşü… Avusturya`da korona virüsüne karşı alınan yeni tedbirler kapsamında beş kişinin bir araya gelmesi yasaklandığı için, dört kişiyle cenaze namazı kılındı. Annesi ve kız kardeşi karantina altında olduklarından Melis’in son kez yüzünü bile göremediler. Melis, garip, kimsesiz biri gibi sessizce toprağa verildi. Kimse yanlarına gidip teselli edemedi, taziyede bulunamadı. Aile evlat acısını bütün şiddetiyle yaşadı.

      Haber kanalları, “son dakika” başlığıyla ülkeye ve dünyaya Viyana’da virüsten bir kişinin daha hayatını kaybettiğini, toplam kayıp sayısının bilmem kaça ulaştığını duyurdu. O kadar. Melis’in, içinde benim de bulunduğum hac ile, Kâbe ile ilgili güzel hayallerini duyuramadı.

      (Avrasya Akademi Online Kuray Hikâye Atölyesi, Mart 2020)

      ZİRVE

      Kendimi banyoya kilitledim. Bu aralar huzur bulabildiğim tek yer burası. Biraz sessizliğin tadına varıp, tekrar çıkacağım. Yetişmem gereken onca iş var ama ben hiçbir işi hakkıyla yerine getiremiyorum. Kendimi yetersiz hissediyorum. Depresyona girilecek zaman değil. İsyan etmek, ağlamak, çekip gitmek… İçimden gelenleri dinleyebilsem. Derin bir nefes alıp, banyodan çıktım. Hemen kızım yanıma koştu ve abisini ona vurduğu için şikâyet etti. Bir an bile nefes almaya zamanım olmadığını yeniden anladım. “Ah abisi!” deyip kızımı kucağıma aldım.

      “Mimi”, dedi küçük oğlum Selim. Hâlâ cümleyi tam olarak okuyamamış. Ne zor işmiş öğretmenlik, sabrımın sonuna gelmek üzereyim. Selim bu sene yeni başlamıştı okula. Korona virüsü yüzünden okullar iptal olunca, evden eğitime geçmek zorunda kaldık. Selim düzenli sınıfa değil de Almanca sınıfına gidiyordu, bütün yabancı çocuklar gibi. O sınıfta dil bilmeyen diğer öğrenciler arasında Almanca öğrenecekmiş. Bu hükümetin işine akıl sır ermiyordu doğrusu. Büyük oğlumun zamanında böyle sınıflar olmadığı halde o küçük oğlumun yaşında Almancayı çok güzel konuşmaya başlamıştı. Aynı ilerleme küçük oğlumda yoktu. Acaba çocuklara önce Türkçeyi öğreterek hata mı etmiştik?

      “Anne ben sıkıldım. Oyun oynaya bilir miyim?” dedi Selim.

      İçimden “canıma minnet” desem de, “Kardeşinle uslu dur! Yoksa derse devam ederiz.” diyerek, korku vermek istedim.

      “Anne sussunlar, öğretmenimi anlamıyorum.”, dedi Aydın, “Hem daha ödevimi yapmadık. Ne zaman yanıma geleceksin?”

      Aydın da derslerini evde bilgisayardan takip ediyordu. Matematikte sınıf birincisiydi. Şikâyetine aldırış etmedim. İlk günkü hassasiyeti gösteremiyorum artık. Yedi gün yirmi dört saat, üç çocukla bir evde kalmak git gide katlanılmaz bir hal almaya başlamıştı. Yemek yapmak için mutfağa gittim. Diğer işleri de hallettikten sonra Aydın’ın yanına oturdum. Şimdi seneler önceki okul bilgilerimi hatırlamam gerekiyordu. Nasıl çözülüyordu bu matematik problemleri. Çözebilsem bile nasıl anlatacaktım. Aydın´ın bu üç hafta içerisinde matematikteki başarısı gerilemişti. “Anne bak Leon bile çözmüş bu problemi. O sınıfın en aptal çocuğu.” diyordu.

      Eve gelen bedava gazetelerden bir yazı ilişti gözüme: “Avusturya´da üniversite okuyanların yüzde sekseninin ebeveynleri üniversite mezunu.”

      “Tabi üniversite öğrencisi yüksek okul mezunu anne ve babadan çıkacak. Bizim aileden çıkacak hali yok ya.“ dedim içimden.

      “Hadi anne!” dedi Aydın.

      Tam kafa yormaya başlamıştım ki Türkiye´den babam aradı. İçime bir rahatlama geldi. Hemen telefonu açtım. Konuşmamdan sonra eve eşim geldi. Bunu fırsat bilip mutfağa gidip sofrayı hazırladım. Hep beraber yemek yedikten sonra, meyve tabağı hazırladım. Böylece bir günü daha devirmiştik ve ev halkı uykuya çekilmişti. Ben biraz ortalığı toparladım. Sıra masanın üzerini toparlamaya gelince, Aydın´ın matematik kitabını masada gördüm.

      “Düşünmekten kaçtığım şeyler hep önüme mi çıkacak?” diye kendi kendime söylendim.

      Çok yorulmuştum, daha fazla iş yapamadım ve uyumaya gittim. Sabah rüyamda, Leon bir dağın zirvesinde oğlum Aydın´a doğru gülümsüyordu. Oğlumsa terler içinde olduğu halde dağın yarısına bile gelememişti. Bu rüyanın verdiği huzursuzlukla uyandım.

      Oturma odasına gittiğimde, Aydın´ı masanın başında buldum. Yanına oturdum. Bir masanın üzerindeki matematik problemine baktım, bir de Aydın´ın yüzüne.

      “Benim seni kucaklayıp dağın zirvesine çıkarmaya gücüm yetmez ki” diye düşündüm:

      “Sen yine de bu yolu yürü. Ben senin ekmeğini ve tuzunu eksik etmem.”

      (Avrasya Akademi Online Kuray Hikâye Atölyesi, Mart 2020)

      EKRANA DOĞRU

      Tebdili mekânda ferahlık vardır, diye düşünerek yatağından çıkıp oturma odasındaki üçlü koltuğa uzandı. Böylece biraz toplum içerisine çıkmış oldu. Fakat o meydanda bir süredir evin babası tek başına vakit geçiriyordu. Bu yüzden olacak odayı ve içindeki masayı, koltuğu ve kumandayı fazlasıyla sahiplenmişti. Baba, o kadar heybetliydi ki tek başına bir toplumu oluşturuyordu. Koca meydanda görkemli biçimde duruyor, kimsenin yanında oturmayışından dolayı serzenişte bulunuyordu. Odada bulunan oğlan gözlerini yummak üzereydi ki babası çay istedi. Kalktı babasına çay koydu ve tekrar uzandı. Bu sefer babası battaniyeyi istedi. Kalktı bu vesileyle bir de kendine battaniye aldı. Televizyonun sesi oldukça yüksekti. Buna rağmen oğlan gözlerini yummuş, uyumak üzereydi. Babası yine çay istedi. Çocuk kalktı çayı tazeledi ve tekrar kendi odasına çekildi.

      Bu

Скачать книгу