Türkmen Ülküsü. Nejdet Koçak
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Türkmen Ülküsü - Nejdet Koçak страница 3
Milliyetçi ülkünün esas aldığı değer millettir, her şey toplum ve millet içindir. Burada sınıflar mücadelesi yoktur. Fert ve sınıflar, millet ve toplum içinde erimiş, kaynaşmıştır. Her şey, her iş, her türlü ilmin ve sanatın hedefi millettir.
Esasını millî değerlerden almayan her düşünce millete yabancıdır. Ülkünün hizmet etme düşüncesi, akla ve ilme dayanan bir çalışma güdüsüyle milletin ilerlemesi ve gelişmesini hedef alır, onun kalkınmasını hedef edinir. Dolayısıyla millete sadakatle bağlanmak gerekir. Çıkarlarını, bencilliğini bu uğurda feda etmeyenin milliyetçi bu cephe ve çizgide yeri yoktur.
Bu ülkü, millete karşı olan derin sevginin var olduğuna göre milleti, bulunduğu zor durumlardan bilimsel ve gerçekçi metotlarla çıkarıp kalkındırmak duygusundan kuvvet alır. Hemen belirtelim ki bu ülküde kin ve garazın yeri yoktur, başkalarına karşı kin duygularıyla beslenemez.
Demek ki herkese karşı duyulan derin sevgi, bağlılık ve onu güç durumdan kurtarmak hissi, şerefiyle yaşayan mutlu bir hale getirmek duygusundan hareket etmek istikametinde olduğuna göre, bu yola inanların her ölçüsü milletten yana ve millet için olmalıdır.
Milletin zararına olan her hareket ve her düşünce millete yabancıdır ve ülküye inananların kalbinde yaşayamaz.
Bu ülkünün davet ettiği milliyetçilik, millet yararına olan bir düşüncedir. Milletin zararına olan her hareket, millî ahlaka aykırı olduğu için reddedilecektir. Bundan anlaşılıyor ki bu ülkü milleti esas değer almakla, fert veya sınıf kavgalarına imkân vermiyor, fertler millete hizmet etmekle değerleniyor ve müşterek çalışma, milletin kalkınması, ilerlemesi ve müreffeh hâle gelmesini sağlamış oluyor.
V
KÜLTÜR ANLAYIŞIMIZ
Genel anlamıyla kültür, bilgiyi, inancı, sanatı, ahlakı, örf ve âdetleri, ferdin mensup olduğu toplumun bir üyesi olarak kazandığı itiyat ve diğer maharetleri kapsayan bir bütündür.
Fertler sosyal bir çevrede yaşamak zorundadırlar. Aynı millet içinde yaşayan fertlerin, yüzyıllar boyunca aralarında meydana gelen ilişki ve karşılıklı etkilerden o millete renk ve özelliğini veren manevî değerler doğar ki, buna millî kültür adı verilir.
Millî kültür, doğduğu ve geliştiği milletin manevî servet ve mirasını teşkil eder. Tarihin akışı içinde sürekli bir şekilde millî toplumu meydana getiren fertler, bu manevî hazineyi, bu kültür mirasını devralırlar ve onun takipçisi olurlar.
Millî kültür, toplumun millî, manevî ve ahlaki yapısını meydana getirdiği için milletin sosyal manzarası olup, hukuk, inanç, ahlak, örf ve âdetleri, dil, sanat, edebiyat, ortak davranışlar, müşterek kaideler ve bunlar gibi manevî değerleri bir bütün olarak ortaya koyar.
Bizim ülkünün kültür hazinesi iki kaynaktan beslenir: Hars ve Medeniyet.
Hars, bir milletin ve bir toplumun tüm gelenekleri, görenekleri, inançları, beklentileri ve kuşaklarına aktardıkları değerlerden oluşur. Bizim görüşün beslendiği birçok unsur vardır. Atasözlerimiz, hoyratlarımız, çocuk ninnilerimiz, manilerimiz ve bayram adetlerimiz başlı başına bir kültür hazinesidir.
Hars veya millî kültür, toplumları hem besler, hem de ayakta tutar. Bazen ilk söyleyeni belli olmayan bir hoyratımızda yüz kitabın anlatamayacağı kadar değer manzumesi vardır.
Çocuk hikâyeleri, yeni nesillerin yetişmesi için bir yol belirler ve dikkatleri bir tarafa çeker. Türkü ve manilerimizde de olan o acı ve eziklik aslında bir direniş ve mukavemetin simgesidir.
Kültürümüzü tağziye eden ikinci kaynak da medeniyet unsurudur. Yaşadığımız ve gelecek nesillerimizin yaşayacağı dönemlerde medeni ve uygar bir dünyanın kabullerini benimsememiz ve ayak uydurmamız gerekir.
Medeniyet deyip geçmemek lazım. Aslında bu unvan altında tüm ilimlerin geliştirdiği hayat tarzlarını saymak mümkündür. Mazinin değerlerinden taviz vermeden âti’ye bakmak gerekir.
Bu zamanda sadece millî kültürle iktifa etmez insanlarımızı akranlarından geri bırakır. Onlara yenidünyaların ilim ve irfanını, hem de ilmin yol gösterdiği yenilikleri takdim etmemiz gerekir.
Kültürümüzün ana kaynağı olan millî edebiyat ve folklorumuzun yanında dünyadaki gelişmeleri de birebir takip etmek zaruridir. Aksi takdirde az ile iktifa edip çoktan mahrum oluruz.
Bu sahada sayılabilecek tüm güzel sanatlar, şiir, roman, deneme ve dünya klasiklerini ihmal etmememiz gerektiği gibi onlara en ciddî katkıları da nasıl yapabileceğimizi düşünmemiz ve gerçekleştirmemiz gerekir.
Biz Toplumcu bir milliyetçilikten bahsettiğimize göre toplum için olan yararlı unsurları keşfetmemiz ve bu kaynakları insanlarımıza, bilhassa gençlerimize aktarmamız lazımdır.
Modernleşmeden bahsettiğimiz zaman bunun asıl unsurlarını iyice kavramamız gerekir. Modernleşme hiçbir zaman kabuklarda değil, özde aranmalıdır. Bu bakımdan modern bir toplum yaratmak için inançlarımız ve manevî değerlerimizden taviz vermeden dünyanın doğru kabul ettiği esasları iyice araştırmamız ve takip etmemiz gerekir.
Halka doğru gitmenin iki yolu vardır. Birincisi halkın ürettiği değerleri öğrenmek ve öğretmektir. Bu hususta yukarıda zikrettiğimiz gibi toplumun malı olan ortak hazineyi yeniden keşfetmek, incelemek ve bundan başka halkın masallarını, fıkralarını ve edebiyatını öğrenmek lazım.
Halka doğru gitmenin ikinci görevi ise halka medeniyeti doğru bir şekilde götürmektir. Toplumu kalkındırmak için ilimci bir görüşle çalışmak lazımdır. Toplumun kültürlü fertleri, ihtisas sahibi mühendisleri, doktorları, ziraatçıları, hukukçuları, edebiyatçıları, öğretmenleri halka ve köylüye gidip en yeni metotlarla onlara hayatlarını düzenlemelerini, üretici olmalarını göstermelidirler.
Bu işi başaracak kültürlü fertler bir nokta üzerinde dikkatle durmalıdırlar. Bütün hadiselerin incelenmesi, hiç bir peşin hükme, hiç bir ilim dışı zihniyete yer vermeksizin, sadece ilim esaslarına göre yapılanmalıdır.
Her olayı incelerken ilim metodunu takip ile müşahede, inceleme, araştırma, denemelerle müspet sonuca erişmek esas alınacak konulardır.
Milletin bütün meselelerini çözdüğümüz zaman en doğru sonucu bulmak için izlenen prensip ilim metodu olacaktır. Bütün bunlardan anlaşıldığına göre, kültür başıboş bırakılmaz. Halk için ve halktan yana olmalıdır.
VI
AHLAK DÜZENİ
Ahlak her şeyin temelidir. Ahlakı olmayan bir toplumun hiçbir işi başarılı olmaz, o toplumda hiçbir şey iyi bir durumda olmaz. Millî ahlak düzenimiz Türk gelenekleri, Türk ruhu, Türk milletinin inançlarına uygundur.
Türk ahlakı hiçbir zaman milletin değerler yapısına aykırı olmamış, insanın ihtiyaçları ile bağdaşan, ancak dürüst olan bir anlayışa sahiptir.
Türk