Ata Hayrullah Yazıyor. Erşat Hürmüzlü
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Ata Hayrullah Yazıyor - Erşat Hürmüzlü страница 2
Çocuk gözünü açtı. Babası Bağdat’ta kurulan Meclis-i Tesisî denilen parlemantoda Kerkük’ü temsil eden bir âza (üye) idi.
Kerkük’te şan ve şerefle isim kazanan bir insanın gaybetinde, ilk defa olarak bir erkek çocuğu dünyaya geliyordu.
Önce bir kaç erkek çocuğu olmuş, ancak hepsi ölmüştü. Tabii bu, akraba ve Kerkükçe bir sevinç ve saadete mucip olmuştu.
Bu sevinci izhardan geri kalmayan insanlar, İngilizlerin hükmü altında olsun bile kendileri uğrunda ve Kerkük uğrunda ömrünü ifna eden adama karşı bir borçları olduğunu hissediyorlardı.
Vakitler geçti, seneler geçti: Adam Kerkük’e geldi. O zaman Kerkük’te hâkim bir hain, İngilizlerin bütün taleplerini yürütmek için bir alet olduğu için bu adama karşı İngilizlerin emriyle her türlü zulümden geri kalmıyordu.
Vaktin birinde, Kerküklülere karşı İngiliz tahrizi (kışkırtması) ve bazı hainlerin mümaşatı ile (işbirliği ile) yapılan “ Ermeni Taarruzu” ve Kerküklülere katliam etmek için çalışan o zalim askerler ev ev dolaşarak silahsız Kerküklüleri koyun gibi kesmekten ve onların ırzlarına bile dokunmaktan geriye kalmıyorlardı.
O insan, o zamanlar köyünde menfi (sürgünde) mezraasında (çiftliğinde) hayatını yürütmek için çalışıyordu.
Onda olan vataniyet (millî duygu) onu orada bile rahat bırakmayarak, Kerkük’e sevk ediyordu. Kerkük’ün ileri gelen insanları ile bu biçare memleketin derdine bir çare ve bir deva bulmak için çalışıyordu. Toplantılar yapıyor, sihhatinin bozukluğuna rağmen çalışıyor ve memlekete bir hizmet etmek istiyordu.
Onun etrafında bulunan bazı kimseler, bütün toplantıların haberlerini Sahib’e (İngiliz yetkiliye) naklediyorlardı.
Bunu gören İngilizler, onu hapsetmek zorunda kalıp Muarazasına (muhalefetine) mani olmak için hem kendisini hapsetti hem de büyük kardeşini, Basra cenubunda (güneyinde) olan bir yere nefyetti (sürgüne gönderdi).
Bu nekbet ve sıhhatinin bozukluğuna rağmen, vatanına feda olarak memleketinde olan biçare insanlar ve mazlum Kerküklülerin hayatını tanzime çalışıyordu.
İngilizler, adamın ısrarı, inadı ve salabeti (gücü) karşısında bunu şiddetle iskat etmek (susturmak) imkânını bulmadıklarını anladıkları zaman, onu İngiliz siyasetinin namert kişileriyle iknâya çalışıyorlardı.
Kendisine Hille ve Erbil mutasarrıflığını teklif ettiler. O ise vazife ve para vayında (derdinde) değildi.
O, Allah, vatan ve Türklük için çalışıyordu. O, mebdeini (prensibini) para ve parlak vaziferler için satan insanlardan değildi.
Kendisi değil, o koskocaman ailesinin, onlarca gençlerini bile, İngiliz himayesine vazife almaktan menederek, onları İngiliz himayesine vermek vakti bile yoktu.
II
Irak, İngiliz himayesinde kaldı. Türkler geriye dönme imkânını bulmadılar. İstifta (referendum) oldu ve bütün Irak’ın şimali (kuzeyi) Bağdat hükümetine ilhak edildi.
Bu insan, o zaman hayat-i siasiyeden çekilmeyi bir vazife görerek emlakini idare ile meşgul olup Kerkük yakınındaki küçük mezraasında ziraatle meşgul olmayı ve böylece sakin bir yeri, o gürültülü ve karanlık hayattan daha iyi gördü.
İşte o zaman çocukları, iki evladı vardı. Birincisi Kale mektebine devam ediyordu. Evde aldığı Türk terbiyesi ve Türk edebiyatıyla kendisine Türk ruhu gars ediyordu (aşılıyordu).
Daimi bir surette çalışan, vaktini tarih ve edebiyatla ve ailesinin tarihiyle uğraşan küçük bir çocuk idi. Ablası Nazime, evde babanın yanına ulaştırılan mektup ve kitapları saklayan ve evde bundan anlayan idi.
Validesi Fatma, Kerkük’te Türk muhibbi bir aşiretin en meşhur ve hanedan yerinden idi.
Çocuk her gün mektebe gidip orada aldığı derslerle meşgul, o vakit Türk sevgisiyle meşgul, ailesinin bütün mecdini (şanını) döndürmek sevgisiyle tüm düşünce ve vaktini geçiriyordu.
Mektepte ahlakı ve terbiyesi, muallimler tarafından takdir ile babaya haber verilirdi.
O ihtiyar babanın yapmadığı iş ve yolunda ağartılan başının beyazları bile, çocuğa bir dersti demek.
– Çocuğum, ben gittim ve bu uğurda hiç bir iş imkânı bulmadım. Onu sana tevdi ediyorum. Onu sen yapacaksın diye onun her bakışı, her kelimesi ve her hareketi söylüyordu.
Çocuk da kalbinde:
– Aziz pederim, bütün bunlara Allah ve senin önünde and içiyorum. Bütün bunları ben yapacağım, diye cevap veriyordu.
Seneler geçiyor, feleğin, bütün kuvvetiyle dolandırdığı iyi ve kötü günleri biribirini takiple kâh kaldırıp kâh indiriyordu.
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.