Doğumunun 100. Yılında Cengiz Dağcı'ya Armağan. Анонимный автор

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Doğumunun 100. Yılında Cengiz Dağcı'ya Armağan - Анонимный автор страница 7

Жанр:
Серия:
Издательство:
Doğumunun 100. Yılında Cengiz Dağcı'ya Armağan - Анонимный автор

Скачать книгу

193), Üşüyen Sokak (Dağcı 2012: 108, 171), Halûk’un Defterinden ve Londra Mektupları (Dağcı, 1996: 49, 80, 88, 168) gibi eserlerinde de Hıdırellez inanış ve uygulamalarından aynı biçimde söz edilmektedir.

      Burada son olarak bu tür ritüellerin istismarına bir örnek olması için hatıralarında anlattığı bir anısını kaydedelim. Kendisine Ömer Seyfettin’den hikâyeler okuyan Dağcı’nın amcası Seyid-Ömer de bir yazardır ve arada bir kendisinin yazdığı Hıdırellez’de Kızıltaş’a gelen yabancı bir dolandırıcıyı anlattığı “Hıdırellez Değil Hınzır İlyas’tı Adamın Adı” başlıklı hikâyesini de okurmuş (Dağcı, 1998: 66). Kızıltaş’ta Hıdırellez kutlamalarının varlığını gösteren bu anıya göre, kalabalıklar çoğu zaman dolandırıcı ve hırsızların da iştahını kabartan bir durumu işaret etmektedir.

      Cengiz Dağcı’nın anılarında kalan Hıdırellez’deki uygulamalar, genç kızların mezarlık duvarı diplerine çiçek fidesi ekmeleri, yine genç kızların mani, türkü ve şarkılar söylemeleri, komşu kadınların bir araya gelmeleri, yeni eve girme, insanların su başlarına mesela denize gitmeleri gibi anılardır. Hıdrellez işlevsel olarak ise bir araya gelme, birliktelik sağlama, arınma, temizlenme, geleceğe umut besleme gibi yönleriyle insanları motive eden bir yapıdadır. Bütün bunlar Dağcı’nın hem romanlarında hem de anılarında benzer ve hatta bazen “kalıp” ifadelerle tekrarlanarak yer alırlar. Yani Dağcı, Kırım-Türk kolektif belleğinin en önemli ögelerinden biri olan Hıdırellez’i bütün yönleriyle hatırlama figürü olarak kullanmakta ve gelecek kuşaklara yazılı olarak aktarmaktadır.

Derviza Bayramı

      Geleneksel bayramlar ve törenler de kültürel miras kavramı içerisine girer. Derviza, Kırım Tatarlarının 23 Eylül yani Ekinoks civarı bağbozumu ve hasat zamanında kutladıkları millî bayramlardandır. Güz Bayramı veya Bereket Bayramı olarak da bilinen bu bayramın en önemli uygulaması güreşlerin yapılmasıdır. Kırım’da Urumlar gibi diğer Türk halklarının da birlikte kutladıkları bayramlardan birisi Derviza adı verilen geleneksel hasat bayramıdır. Cengiz Dağcı bu bayramı iki ayrı düzlemde ele alır. İlki bayramın geleneksel bir kültür ögesi olarak doğal seyrinde kutlandığı dönemlerdir. İkincisi ise Sürgün Yeri olan Taşkent yakınlarındaki 1968 yılında gerçekleşen ve Rus güvenlik kuvvetleri tarafından dağıtılan Derviza Bayramı çerçevesinde… Bu arada Kırım’da Tepreş âdetinin olmadığını, bunu yerine Eylül ayında Derviza denilen hasat bayramının kutlandığını da hatırlatmak isteriz (Bayraktar-Saçkesen, 2012).

      Dağcı, çocukluk anılarında Derviza bayramına ayrıntılı olarak yer vermez, değinmeler şeklinde geçer. Anneme Mektuplar’da “Sarı Çömez’in tarlası, avludaki sıvalı fırın ve Pilibaşı her bahar akların en akıyla çiçek açan elma ağaçları Hıdırellez’de mezarlık duvarı dibinde çiçek fideleri diken kızlar; Derviza günlerinde bayrak tutan delikanlılar; ve serçeler, saksağanlar, …” dan bahseder (Dağcı,1992: 10).

      Ruslar tarafından yasaklanan uygulamalar arasında Derviza Bayramı da vardır:

      “Sonra yasaklar geldi: oruç tutma yasağı; ezan okuma yasağı; namaz kılma yasağı; mevlüt duaları okuma, derviza; sünnet olma… ve daha nice nice yasaklar. Ama yasakların en acısı (belki de en haşini) insanın gönlü dilediğince gülme ve konuşma yasağı oldu.” (Dağcı, 1997: 168).

      Ancak daha sonra hatırladıkları içinde hep Derviza Bayramı vardır. Bunu Yansılar 3’te şöyle anlatır:

      “Çok şeyler değişti bu süre içinde; derviza şenliklerinden türküler ve kemane sesleri geldi kulağıma; meşeler yeşerdi gene gözlerimde; bizim denizin ve dağlarımızın selâmlarını getirdi pembe melekler çevreme; sonunda çevremi çeviren duvar…” (Dağcı, 1991: 265)

      Yansılar 4’te “Toy’lara, derviza’lara gittim. Esmer kızların, sarışın kızların, çilli kızların sıcacık öpüşleri hâlâ dudaklarımda. Unutuyorum savaş ne, ayrılık ne, ihtiyarlık ne. İhtiyarlığımda ben bir nehirim; sakin, sessiz, ama yaşayan ve denizlere akıp giden bir …(Dağcı, 1993: 170); Ben ve İçimdeki Ben adlı eserinde “… dervizalarda salıncakları süsleyen çiçekler…” den söz eder (Dağcı, 1997: 40)

      Yoldaşlar romanında askere alınan genç için de Derviza de tıpkı Dağcı gibi silik bir anıdır: “… derviza şenliklerini, köy meydanlarında düzenlenen güreş müsabakalarını anımsadı.” (Dağcı, 2015: 161).

      Dağcı, pek çok eserinde değinmeler şeklinde de olsa Derviza’dan söz eder. Derviza, daha çok eğlence ve güreşlerle öne çıkmış bir bayram olarak dikkati çeker ve Dağcı için uzak ve silik bir anı olarak vardır. Ancak sürgünde iken gerçekleşen bir olay Derviza’yı yeniden gündeme taşır. 21 Nisan 1968’de Taşkent yakınlarındaki küçük bir kasaba olan Çırçık’ta gerçekleştirilen ve Kırım Türklerinin hem Lenin’in 98. doğum gününü hem de geleneksel “Derviza” bayramını kutlamak için düzenledikleri toplantıya izin vermeyen Sovyet yetkilileri, aldıkları geniş güvenlik tedbirleri ile toplanan kalabalığı yüzlerinde gaz maskeleri bulunan polislerin sıktığı tazyikli ve boyalı sularla, zor kullanarak dağıtmışlardır. Kırım’a geri dönme ve Lenin tarafından kurulan milli özerkliğin yeniden tesisi isteklerini bir kez daha yetkililere duyurmak isteyen Kırım Türkleri geleneksel bayramlarını kutlamak için bir araya gelmişler, ancak dağıtılmışlardır. Bunun üzerine 16 imzalı ve 23 Nisan 1968 tarihli bir talep mektubu kaleme alıp yetkililere göndermişlerdir. Cengiz Dağcı bu olayı, İhtiyar Savaşçı ve Yansılar 1 adlı eserinde de anlatır (Dağcı, 2013: 76, 96, 111; Dağcı 1994: 317).

      “Yeni binalar kuruldu, kaldırımlı sokaklar, küçük parklar, okullar kuruldu; Derviza denen geleneksel güreş yarışmaları, toy-düğünler, sünnet günleri, millî dans ve koro gruplarının gösterileri düzenleniyordu. Bölgenin büyük kentlerine taşınan …(Dağcı, 2013: 49).

      Dağcı, Yansılar 3’te ise Kırım’a dönmeye başlayan Tatarların kutladığı Derviza’dan sevinç ve mutlulukla söz eder:

      “Geçenlerde Simferopol’den adresime gönderilmiş Dostluk gazetesinde şair Yunus Kandımov’un Kırım Tatarları’nın Kökgöz’de düzenledikleri derviza şenliğinden uzun röportajını okudum. Kırım’ın çeşitli yerlerinden (ve Kırım’ın dışından) gelen konuklarla elli bin kişi katılmış şenliğe. İyi bir haber. Güzel bir haber. Sevindirmesi gereken bir haber.” (Dağcı, 1991: 250) Bu mutluluğunu ilerideki satırlarda da anlatır Dağcı:

      “Saksılarda ve evin arka duvarına asılı tel sepetlerde sarkık fuhsiyalar Kökgöz Derviza’sında dans eden kızların entarilerinden kopmuş altın nakışlar gibi gözlerimde. Mutluyum. Bugün mutluyum.” (Dağcı 1991: 254). “Nerdeyse bir yıl geçti Yansılar 3’ün son bölümüne başlayalı. Çok şeyler değişti bu süre içinde; derviza şenliklerinden türküler ve kemane sesleri geldi kulağıma; meşeler yeşerdi gene gözlerimde;…” (Dağcı, 1991: 264).

      Derviza Bayramı, Kırım Tatarları için oldukça önemli bir hatırlama figürüdür. Mesela 2004’te Kezlev şehrinde “Derviza – Gezlev Kapısı” adlı Birinci Milletlerarası Kırım-Tatar ve Türk Medeniyetleri festivali düzenlenmiştir.

      DIĞER BAZI KÜLTÜREL

Скачать книгу