Sovyet Öykü Seçkisi. Анонимный автор
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Sovyet Öykü Seçkisi - Анонимный автор страница 5
Leonid Aleksandroviç, onu Moskova’ya götürmek istiyordu. Ancak Lyusya ısrarla reddediyordu.
“Bu kadar tedavi ve kaplıca yeter. Bana artık hiçbir şeyin yardımı dokunmaz, ben ise sararan akağaçları, açık havada ışıldayan örümcek ağlarını, serçelerin gece titremelerini görmek istiyorum.”
Gün geçtikçe Lyusya daha da fazla zayıflıyor ve güçsüzleşiyordu. Kansızlık sorunu hızla artıyordu. Kulaklarında hiç dinmeyen çok eziyet verici bir ses çınlıyordu.
Leonid Aleksandroviç başını hafifçe eğdikten sonra Lyusya’nın yatağının başucuna oturdu. Yağmur pencerelere vuruyor, gök gri renge bürünüyor, sarı yapraklarını saçarcasına havaya fırlatan dişbudak ağacının dalları rüzgârın altında çırpınıyordu. Lyusya, boylu boyunca uzanmış, gözleri kapalı bir şekilde yatıyordu ve adeta kendi kendine konuşurcasına kısık bir sesle şöyle mırıldandı:
“Kulaklarımda nasıl da tuhaf bir çınlama var! Sanki bin tane çekirge etrafımda cırıldıyor. Bizim Opasovo’nun10, büyük bahçemizin temmuz güneşi ile sarmalandığı çocukluğum aklıma geliyor.
Orada uzakta acı bir hava parıldıyor,
Uyukluyormuşçasına sallanıyor,
Öylesine can sıkıcı, uyku getirici ve ağdalı ki
Çekirgelerin dinmek bilmeyen sesi!..
Daha sonra ise gece oluyor. Günün ardından sıcak taş sundurmadan boğucu bir hava solunuyor. Çiy düşüyor. Cırcır böcekleri kaygısızca cırıldıyor… Nasıl da güzel!”
ALEKSEY PAVLOVİÇ ÇAPIGİN
5 Ekim 1870 tarihinde Arhangelsk vilayetinin Plesetskiy bölgesine bağlı Zakumihinskaya’da köyünde köylü bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. 10 yaşına geldiğinde ilkokul ikinci sınıfa kabul edilir, fakat iki yıl devam ettikten sonra annesi ve dedesi vefat eder. 1883 yılında Petersburg’a giderek, çırak ve boyacı olarak çalışır. Petersburg’da kaldığı dönemde sembolistlerin toplantılarına sıkça katılmaya başlar. Devrimden sonra A. V. Lunaçarski ve Maksim Gorki ile birlikte çalışarak, bazı proleter kültür ve eğitim derneklerinin yayınlarında yer alır. İlk öyküleri işçilerin hayatıyla ilgilidir ve edebi kariyeri 1903’te Görünenler (Зрячие) adlı denemesinin yayımlanmasıyla başlar. Tayga doğasını konu edindiği Beyaz Hücre (Белый скит, 1912), Lebyaj Gölleri Üzerinde (На Лебяжьих озёрах, 1918), Benim Hayatım (Жизнь моя, 1929) adlı öyküleri; Aylaklar (Лободыры, 1923), Beyaz Ova (Белая равнина, 1924) ve Kar Yağmadan Önce (Перед снегом, 1925) hikayeleri, daha sonra ise özgürlükçü hareket doğrultusunda kaleme aldığı tarihi roman Razin Stepan (Разин Степан, 1924-1927) ve bir macera romanı olan Gezen İnsanlar (Гулящие люди, 1937) yayımlanır. Roman, öykü ve hikâyenin yanı sıra birkaç tiyatro oyunu yazar, sinema alanında çalışır ve ilk sesli film olan Altın Dağlar (Златые горы, 1931)’ın senaryosunu yazar.
Çapıgin, 21 Ekim 1937’de Leningrad’da yaşamını yitirir.
AYLAKLAR
Nehir genişçe ve kasvetliydi. Nehrin arka tarafında sapa bir yerde bir köy bulunuyordu. Burada köyler oldukça azdır. Nehir doğuya doğru akıyor, bir yerde kuzeye dönüyor ve döndüğü yerde oluşan çağlarca12 gürlüyordu. Çağlarca-da gece gündüz, yaz kış demeden sular köpürmekteydi.
Beyaz uçurtmaya benzeyen bir martı uçuyor, bu yalnız martının arkasındaki gölgesi de yokuş boyunca zaman zaman arkasında kalarak uçuyordu. Kızıllığıyla parlayan kocaman güneş ise yavaş yavaş batmaktaydı.
Çağlarca gürlüyordu. Kıyılarda bir yerlerde ovalar henüz biçilmemişti. Çimlerde sarı gövdesiyle minik bir papatya görünüyordu. Beyaz ve pembe renkli bir yonca ise çimlerin arasından bakıyor gibiydi.
Nehirden ıslak çam kokusu geliyor, sağanak yağış, tepelerden çavdar kokusu taşıyor, ileride, yol üzerinde yığılmış bitki demetlerinin şapkaları görünüyordu.
Nehir kenarı boyunca köylüler ve delikanlılar, evlerinin düzenli, fakat bir o kadar da tembel kargaşasını büyük bir özlemle hatırlayıp birbirleriyle konuşarak yürüyorlardı. Delikanlılar ise kıyılara yapışan alaşımı zıpkınlarla sürüyorlardı.
Kütükler nehirde birer yarışçı gibi miskin miskin yuvarlanıyor, ağır ağır kımıldıyor, çağlarcanın eğimine giden akıntıya düştüklerinde daha hızlı yüzmeye başlıyor ve çağlarcaya çoktan varmış oluyorlardı. Taşlara değdiklerinde sanki onların engel olmalarına kızmışçasına sağa sola sıçrıyorlardı. Kütükler çağlarcanın eğimi altındaki taşlara tutunuyor, karşıdan gelen kütükler ise onları sıkıştırıyordu. Su tıslıyor, ıslık çalıyor, arkadan gelen yeni kütükleri yakalıyor ve düzensiz bir yığın halinde biriktiriyordu. Sıkışan tomruk yığını da büyümeye devam ediyordu.
Su, daha kızgın bir hal alıyor, kütükleri bir yukarı bir kenarlara doğru dağıtıp duruyordu. Kütükler gıcırdıyor, hışırdıyor ve sakince yerlerini aldıktan sonra daha da fazla tomruk yığını oluşturarak, insanlarda derin bir kaygı yaratıyor ve bu sıkışıklığı açmak için büyük bir emek gerekiyordu.
Kıyıda tırpanla geçen insanlar ara ara bağrışıyorlardı:
“Çocuklar-lar!”
“Ne oldu?”
“Çağlarcaların kenarında bir kütük battı-tı!”
“Ev cini de onunla batsın-sın!”
“Demek oluyor ki, müfettiş bir hafta kalacak!”
“Ateşin kenarında uyuyalım!”
Alaşımın yerine ulaşıp ulaşmaması, ellerinde tırpan olan insanların umurlarında bile değildi. Bildikleri tek şey, kendilerini Yürütme Komitesi’nde toplayıp sürgüne gönderdikleri ve bir hafta sonra da değişim olacağı idi. Ama değişim gerçekten olacak mıydı, bilmiyorlardı.
Güneş battı, etraf hızlıca kararmaya başladı. Her yer sessizleşti. Sadece tomrukların sıkışıklık meydana getirdiği yerde çalışmalar kesintisiz bir şekilde devam ediyordu. Çağlarcanın yanındaki taşlar alaşımın başına tutunuyor, su ise kütükleri kuyruğundan sürüklüyor ve kütükler sıkışıklığın olduğu yere doğru uçarcasına akıntı boyunca ilerliyordu.
Çalılıklardan, kıyılardan ve koruluklardan insanlar gruplar halinde kütüklerin oluşturduğu tıkanıklığa doğru ilerliyorlardı.
“Mola-a çocuklar-r!”
Sarp
8
Tula Bölgesi’nde bir köy. (ç.n.)
9
10
Çağlarca: Akarsuların, yataklarındaki çok eğimli kesimlerde ya da artık oldukça düzleşmiş eski eğim kesintisi üzerinde köpürerek, kaya döküntüleri arasından hızla aktıkları yerlere verilen ad. (ç.n.)