Sovyet Öykü Seçkisi. Анонимный автор

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Sovyet Öykü Seçkisi - Анонимный автор страница 7

Жанр:
Серия:
Издательство:
Sovyet Öykü Seçkisi - Анонимный автор

Скачать книгу

işte… Yaşlı adam şapelin altına yattı ve pek çok insanın geldiğini hissetti. Hatta gelenler arasında haydutlar da vardı, kiliseyi soydular. Çalınanları paylaşmaya başladılar, çete başı, “Kılıcı hazırlamak gerekiyor, saat düzgün çalışmıyor, almaya geliyorlar” dedi. Kılıcını çıkardı ve çarparak “Rahmetli, yani ölü bir beden burada, kılıcını bir deneyeyim bakalım, keskin mi?” “Yoksa şimdi kesmeyecek misin?” dedi. Şapkasını bir kenara attı, kollarını ellerini kaldırır gibi sıvadı, yaşlı adam ise korkudan tabuttan çığlık atarak fırlamasın mı? “Bütün ölüler, tabutlarınızdan kalkın!” diye bağırdı. Diğer yaşlı adama ise korkunç bir varlık göründü, o da yerde kımıldamaya, kafasını vurmaya başlayınca haydutlar kaçmaya başlamasın mı? Beş verst kadar kaçtılar, sonra fikirlerini değiştirdiler. “Kardeşler-çocuklar, kaç ölü dışarı fırlamış bakmak gerekiyor.” Ancak kimse gitmedi, daha sonra birisi bulundu ve “Haydi gideyim bir bakayım, siz de bekleyin!” dedi. Şapele sürünerek yaklaştı, duvarın yanında durdu ve dinlemeye başladı: “Bana üç kapik borcun var, bu yüzden çete başının şapkasını alıyorum.” Haydut kendi grubuna döndü ve “O kadar fazla ölü varmış ki, bizim kaçarak onlara yaptığımız iyilik, senin şapkanı üç kapiğe paylaşamayacak kadar yetmemiş onlara, Ataman!”

      “Uyumak gerekiyor,” dedi biri. Başka bir yerde hikâye devam ediyordu:

      “Demirciye demir getirdiler. “Bundan bir balta yap,” dediler. Demirci “Tamam, yarın gel,” dedi. Ertesi gün geldi. Demirci “Olmadı, balta olmadı, bundan bıçak olur,” dedi. Müşterisi “Canın cehenneme, tamam bıçak yap,” dedi. O da “Tamam yarın gel,” dedi. Ertesi gün geldi. Demirci “Hayır, bıçak çıkmadı,” dedi. “Peki, ne çıkacak?” “Biz14 çıkacak, tarımda işe yarar. Yarın tekrar gel.” Ertesi gün tekrar geldi. Demirci, “Hayır, olmadı biz çıkmadı,” dedi. “Senin elinden ne çıkacak o zaman?” “İğne çıkacak,” “Ne zaman geleyim?” “Dur, gitme, daha ölmedik ya!” Demiri aldı, kızdırdı ve suyun içine attı, demir cızırdamaya başladı. “Bak, bu sefer amacına ulaştın!”

      “Böyle her şeyi yapan demirci çok!”

      “Hey! Dinle! Komiser geliyor.”

      “Bırak gelsin!”

      Komiser, işçilere doğru yaklaştı. Ateşin yanında yol açıp, komisere yer verdiler. Komiser kütük parçasının üzerine oturdu, tabanca kılıfını düzeltti, daha sonra herkese sesini duyurabilmek için yüksek sesle ve tane tane konuştu:

      “Yoldaşlar, alaşım sürmede kim daha usta ve gözü pek?”

      “Atılgan burada çok!”

      “İşe yaramaz köylüler var!”

      “Burada nehrin çevresinde ve nehrin kenarında kaç kişisiniz?”

      “Yeni yetmelerle birlikte yüz beş kişi toplanır!”

      “Aranızda kim tomruk tıkanıklığını düzeltiyor?”

      “Doğruyu söylemek gerekirse, böyle biri yok.”

      “Yok mu? Nasıl olur?”

      “Yok işte, ne sandın ki!”

      “Yalan söylüyor yoldaş komiser!”

      “Ben de böyle bir şey olamayacağını düşünüyorum! Gerçekten bu kadar insan içinde tıkanıklığı düzeltecek hiç kimse yok mu?”

      “İki kişi var, onlar düzeltmeye çalışıyorlar!”

      “Onları buraya çağırın o zaman!”

      “Çağıramam, mümkün değil, orada nöbetçi var!”

      “Ah, hamamdakiler mi? İşten kaytaracaklar mı?”

      “Olamaz! Bu kadar zamandır hiçbir şey yapmadılar mı?”

      “Hiçbir şey! Sadece sarhoşlukla vakit geçirdiler, balalayka ya da akordeon çaldılar ve tomruk sıkışıklığı olduğunda çalıştılar ve bu yüzden onlara az para verdiler.”

      Komiser kalktı, yokuş yukarı hamama doğru gitti. Arkasından biri bağırdı:

      “Boş versinler, nihayetinde düzeltirler!”

      Dumandan siyahlaşmış duvarları, parlayan siyah çatısı ve siyah ocağıyla bu siyah dar hamamda siyah rafta dört adet yıpranmış lapti15 görünüyordu; rafın arkasından komisere doğru dört adet göz bakıyordu. Duvardaki oyuğa çırayı batırınca katran akarken çıra tütüyordu. Çıradan ışıktan ziyade duman çıkıyordu. Duvarın uzun köşesi, külün gri kenarlarıyla çevrelenmiş ateşin önünde yılan gibi kıvrılıyordu. Küçük pencere canımın yanında sönük ve cansız bir akis görünüyordu.

      Komiser geldi, kasketinin tepesini kirletmemek için eğilerek, bacağı kırık olan sırayı duvara sağlamca yaklaştırdı ve oturdu.

      “Sen gelsene! Yoldaş komiser… Yoldaşın kendisi… Şerefin ta kendisi, duyuyor musun? Hariton, hey, duyuyor musun?”

      “Kovalayın onu!”

      “Kaçıyor muyuz diye bakmaya geldim. Kaçmayacağız.”

      Bütün kocalar evlenene kadar iyidir!

      “Dinle, bekle, Hariton!”

      “Bekliyorum. Bizim şehre alışmamızı istiyor… Evet, bekleyecek!”

      “Sizinle konuşmaya geldim, yoldaşlar.”

      “Biz yoldaş değiliz. Biz Sısova köyünün yurtsuzlarıyız.”

      “Dinleyin! Eğer tıkanıklığı düzeltirseniz, sizi özgür bırakacağım, ödül olarak tayın vereceğim.”

      “Vardiya değişecek mi? İşçilere Maslenitsa bayramı geliyor demek!”

      “Aynen öyle! Hiçbir şey yapmanıza gerek yok, kadınlar ve genç kızlar da çok, takın birini kolunuza da gezin!”

      “Başlayacak mısınız?”

      “Nehirdeki sıkışıklık amma da büyük bir sıkışıklık. Önce zıpkınla, sonra hiç olmazsa ezerek açmak gerek.”

      “Nöbetçiyi ben uzaklaştırırım. Ateşin olduğu yere gidin ve yarın başlayın!”

      “Ticaret yapmak gerekiyor yoldaş, ticaret olmadan başlayamayız!”

      “Peki, siz burada ne için oturduğunuzu biliyor musunuz? İçtiğiniz, benim yakaladığım kaçak votka ve sabotaj için buradasınız Herkes çalışırken siz yoktunuz ve işçi başından zıpkınları alamadınız.”

      “Neden buraya gelmedin yoldaş? Ama nehir kıyısı karanlık. Gerçi zıpkınları almadık ama ne işimize yarayacak? Kütükleri bu köylüler değil, delikanlılar itebilir. Bizim işimiz kütükleri

Скачать книгу


<p>12</p>

Biz: Deri dikiminde iğne deliği açmak için kullanılan, sivri uçlu oluk şeklinde biçimlenmiş çuvaldıza benzer bir iğne. (ç.n.)

<p>13</p>

Lapti: Huş kabuğundan, ipten örülmüş pabuçlar. (ç.n.)