Sovyet Öykü Seçkisi. Анонимный автор

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Sovyet Öykü Seçkisi - Анонимный автор страница 9

Жанр:
Серия:
Издательство:
Sovyet Öykü Seçkisi - Анонимный автор

Скачать книгу

yiyip, bol bol konuştuktan sonra uykuya hazırlanıyorlardı. Gençler aceleyle yemek yiyerek yıkanıyorlar, yirmi kişi tek tarak ile taranıyor, karadan geçer gibi köprü aracılığıyla nehir üzerinden tıkanıklığın üç verst ötesinde bulunan ıssız köye geçiyorlardı. Köy büyüktü, çok fazla kadın, az sayıda erkek vardı ve aylaklar kaçamak ve eğlenceler için istenen misafirlerdi. Hava henüz aydınlıktı, ama soğuktu, akordeonun sesi eşliğinde ritim tutarak her biri kendi eşini seçti ve köyün ortasında Polonyalı kızlar gibi chaine18 oynadılar. Sonra da her biri kendi eşini alarak, oturmak için harman yerinin ya da hamamın arkasına geçti. Sabah işe değil de küçük ormana döndüklerinde ise uykuya daldılar. Öğle yemeğinden sonra zaman zaman esneyerek ve ellerine tükürerek, sıkışıklık içerisinde yer alan kütükleri zıpkınla çektiler, fakat tıkanıklığı açmaya çalışmak amaçsız bir işten başka bir şey değildi. Görünüşe göre işçiler, kütüklerin oluşturduğu tıkanıkla güçlenmiş ve bütün bir yıllığına nehre yerleşmişti.

      Komiser geldi, uzun uzun ve dikkatli bir şekilde işçilere baktı. Bütün çabalara karşın tıkanıklığın kalkmamasına şaşırıp kaldı.

      Gece mehtap vardı. Nehrin arkasındaki köyde genç aylaklar yoğun sisten faydalanarak kaçamak yapmak istediler, kadınlarla birlikte sisin ardına saklandılar. Ancak hiç de umdukları gibi olmadı, çünkü köyün erkekleri onları kovaladı:

      “Her gece harman yerine sigara içmeye geliyorsunuz, bir de yangın çıkarıyorsunuz, defolun buradan yabancılar!”

      Delikanlılar bezmedi. Gece tatlı ve ılıktı. Kendilerine kaçamak arayan kadınlar ise eğlence için bir izbe kiraladılar ve gece yarısından sonra oraya eğlenmeye gittiler.

      Tıkanıklığın yanında duran aylaklar uzun bir süre yatmaya gidemediler, kaçamak yapmaya gitmek için hazırlanan arkadaşlarıyla dalga geçtiler:

      “Nereye çocuklar! Daha uzun süre burada kalacağız. Ormanda kütük çok, bari izbe yapalım. Kızları buraya getirin de hep beraber eğlenelim.”

      “Sen evli değil misin? Karının kulağına gitsin de gör!”

      Uzun köprü üzerinde, tam da sıkışıklığın olduğu yerden tüylü bir gölge fırladı. Tıkanıklığın üzeri köpükler yüzünden gri bir renk almıştı. Köpükler daha da yukarı yükseldi, rüzgâr ile birlikte döndü ve mavimsi ayın çıktığı havada uçuştu.

      Şelalelerin altında, sıkışıklığın üzerinde küçük damlaların oluşturduğu mavi parlak sütun gökyüzüne doğru uzanıyordu. Uykulu tarlaların üzerinde bir baykuş yavaş ve maharetli bir şekilde uçuyordu. Bazen de çitin üzerine tünüyor, ıslık çalarak gagasını şaklatıyordu.

      Şelaleler, yüzyıllardır bilinen aynı şarkıları mırıldanıyordu.

      Komiser, çağlarcanın eğimli yerinde kalbi arada duraklayarak bekliyor, beyazımsı açık renkli suyun bulunduğu devasa alana uçsuz bucaksız bir şekilde çıkan uçurumun derinliğine bakıyor, sigara içiyor, dağın eteğindeki yangını ve tomruk sıkışıklığını seyrediyordu sakin sakin. Tepedeki hamama yaklaştı, nöbetçi ise görevini devretti. Daha sonra aylakların konaklamak için mutlu bir şekilde toplandığı tarafa indi ve ambardan yaşlı işçi başına seslendi:

      “Hamamda onlarla olmak nasıl?”

      “Doğruyu söylemek gerekirse, onlara içki vermek adet oldu.”

      Komiser, elini kolunu kızgın bir şekilde sallayarak, yerine çekildi.

      Üst rütbeli işçi başı hamama girerek paketi açtı ve şişeyi sıranın üzerine koydu. Rafta duran akağaç kabuğundan yapılmış dört adet ayakkabı tabanı, yani iki varlık, tatlı su gelinciği gibi anında kayboldu, sessizce rafın arkasından kayıp gittiler.

      “İletmemiz emredildi! Orada çerez dâhil her şey var… Fakat çocuklar, orman halkı yarın çağlarcada olmak zorunda.”

      “Doğru mu?” dedi birisi, titreyen elleriyle kabı tutarak.

      “Bekle Mikişka! Doğru düzgün yapmak gerek, şurada bir yerde süt kabı olacaktı…”

      “Buldun mu onu!”

      “Yavaş yavaş suyla doldurmak lazım! Suyla!”

      “Duyuyor musunuz çocuklar? Orman halkı yarın çağlarcada olmak zorunda!”

      “Duyuyoruz… Söyle bakalım! Duyduğuma göre kısa bir süre önce işçi başı olmuşsun.”

      “Evet, alaşımdan sorumluyum… Komhoz19‘da…”

      “Yaa, at arabasında mı?20 Ormandakiler yarın çağlarcada olmayacak. Yazık, hemen gitsinler isterdim hâlbuki.”

      “Bekle Mikişka! Birlikte gitmek gerek, sen de canım.”

      “Yoldaş komisere, yüreğine inmesin diye de ki, teşekkür ederim, fakat orman halkı yarın hiçbir şekilde çağlarcada olmayacak!”

      “Bak, 15 verst ötedeler… Hey, Haritanko! Tut, taşırma… Yok, kardeşim benim… Çalışmaya başlanmadı…”

      “Şarkıya göre hüküm verme! İşe ne olmuş…”

      “Demek çağlarcaya gelmeyecekler? Yazık! İnsanların boşuna çalıştığını görmek artık canıma tak etti… Eh, ben izninle gideyim, çıkayım.”

      “Çık bakalım, iyi günler!”

      “Gece oldu artık!”

      “Gerçekten gece olduğuna emin misin, peki biz-z? Biz gündüzü temsil ediyoruz, çünkü karanlık içerisinde beyaz, beyaz içerisinde de bir siyahlık vardır. Bak, yüzler siyah, eller siyah, kefen beyaz, eğer bu dünyada bir düzeni ifade ediyorsa… Sen, işçi başı, dur! Yoldaşa şöyle söyle: Haritanko ve Mikişka dedi ki orman halkı yarın çağlarcada olmayacak, çağlarcanın arkasında olacak. Anladın mı?”

      İşçi başı dışarı çıktı ve düşündü: “Birazdan sarhoş olduklarına şeytanlar övünecek!”

      Ateş söndü, insanlar uyudu. Ay gece boyunca yer değiştirdi, daha parlak oldu. Nehrin arkasında aylakların uzaktan gelen gürültüleri ve şarkıları, akordeonun sesi, kızların söylediği şarkıların sesleri belli belirsiz bir şekilde şelalelerin gürültüsüyle yarışıyordu.

      Şapkasız, uzamış, dağınık saçlarını hafifçe sallayarak, uzun ellerini gerdirerek iki siyah varlık hamamdan çıktı, kucaklaştılar ve yüz yüze tokuşup, birbirlerinin sigaralarını yaktılar. Sigaralarını içerken körler gibi elleriyle yoklayıp ayaklarını toplayarak dik tepeye oturdular ve şarkı söylemeye başladılar:

      Babamın yanında bir ahmak olarak büyümedim.

      Anne-babamın yanında aklı başında bilindim.

      Çitlerin üzerine ineği çekeceğim

      Kaderim

Скачать книгу


<p>16</p>

Chaine: Bir dans türü. (ç.n.)

<p>17</p>

Komhoz: Komunalnaya hozyaystvo (коммунальная хозяйство). Komünal ekonomi anlamına gelmektedir. Şehirlerde veya köylerde memuriyet hizmeti ile diğer hizmetlerin bir arada yer alması. (ç.n.)

<p>18</p>

Burada komünal ekonomi anlamına gelen “komhoz” ile “at arabası” anlamına gelen “konnıy voz” kelimelerinin telaffuz benzerliği ile kelime oyunu yapılmıştır. (ç.n.)