Genç Tulpar Hareketi. Amircan Alpeyisov
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Genç Tulpar Hareketi - Amircan Alpeyisov страница 7
Gençler, “Kazakistan, ne zaman büyük ülke olup, çağdaş uygarlık sahibi devletlerin arasına girebilecek; başını kaldırıp insanlığın ilerleme kervanına katılabilecek; Kazak ülkesi niçin geri kaldı” gibi sorulara cevap aramaya başladılar. İçine düştükleri çaresizlikten çıkaracak yollar araştırdılar. “Batur ataların torunları, nasıl oldu da, az sayıdaki komünistlerin, onun cüce temsilcilerinden biri olan F. İ. Goloşekin’in, halkın yarısını açlıktan kırmasına seyirci kalabildiler? Oğlu, babasına bakıp ok yontan, kızı anasına bakıp elbise biçen, atalarının ruhuna saygı gösterip manen güçlenen er yürekli halkı bu kadar zulme tahammül gösterip oturmaya sevk eden ne oldu? İnsanları, akrabaları, kardeşleri açlıktan kırılıp giderken ülke yönetimindeki Kazakların kursaklarından nasıl yemek geçebildi; biz, kadim bir medeniyetin mirasçısları olarak, neden tarihin akışının gerisinde kalıyoruz?” gibi düşünceler, Genç Tulparlılara, yatarken de dururken de rahat vermedi…
Kendi fikri olmayan adam, milli değerleri tanıyamaz, onları bilip, koruyamaz. Maneviyatı zayıf olanların iç dünyaları da zayıf olur. İşte bu husus, komünistlerin niye ana dili, dini, milli değerleri yok etmeye tüm güçlerini sarfettiklerinin cevabıdır. Milli benliğini kaybeden insan, hami olup kendi halkına hizmet edemez.
Alaş aydınları, eski zaman kahramanlarının yiğitliklerini boşuna anlatmıyorlar, halka nasıl hizmet yapılması gerektiğinden boş yere konuşmuyorlardı. Onlar, kendi milletini seviyor, özgüvenini güçlendiriyorlardı. Kazaklara, gözü kapalı kahramanlığı değil, ulus olup bir araya gelebilmenin yollarını gösteriyorlardı.
Genç Tulparlılar, Alaş aydınlarını işte böyle öngörülü, sağlıklı bakış açıları, geleceği doğru tahmin edebilme becerilerinden dolayı kendilerine pir yaptılar. Onlar yoluyla, manen güçlü olamayanların geleceklerinin şüpheli olacaklarını iyi kavramışlardı; bu amaçla, manen güçlü olabilmenin kaynağını kendi medeniyet ve tarihlerinde aradılar.
Kazak gençleri, Moskova’da yaşarlarken, milli bakış açılarına uygun olarak milli müziğe çok önem verdiler. Medeniyet kaynağı olarak türkü ile destan, milli bir haslet halini alarak Kazakların kanına sinmiştir. Türkü; vatana, doğulan yere özlemdir. Öğrenciler, elde ettikleri fırsatları boşa harcamayıp, birbirlerini arayıp sorup bir araya geldiklerinde, ülkeleri hakkındaki sohbetlerini şarkı-türkülerle sürdürüyorlardı. Türkü ve ezgiler, vatana olan özlemi de dindiriyordu…
Vatan özlemi, Kazak için hayatın bir nimetidir… Bu duygu ebedidir. Öldüğünde bile mezarına birlikte girer…
Gençler, genellikle Abay’ın türkülerini söyleyip, şiirlerini okuyarak, “Abay Yolu” destanından parçalar söyleyerek Kazakça öğrenip konuşmayı da alışkanlık haline getirdiler. Darmen13’in monologlarını, İlyas Jansügirov (Cansügirov)’un “Gimalay (Himalaya)” şiirini ezberlediler. Kazak gençleri, Moskova’nın dışına çıkıp, Pravdinskoye Gölü’nün, Pahra Irmağı’nın kıyısında gezintiler yapıp, “Ak Süyek (kemik)” oyunu oynuyorlar; atasözü ve özdeyiş yarışmaları düzenleyip, sofralar serip, şiir ve türkü ile hasret gideriyorlardı.
Diğer yandan gençler arasında ülkelerinin geleceğiyle ilgili sohbetler, ülkelerinin kültürünü tanıtmaya yönelik faaliyetler de yaygınlaşmaya başlamıştı. Şehir dışından elektrikli trenle Moskova’ya gelirlerken, Asiya Muhambetova, Korlan Rahimbekova gibi kızlar, yol boyu Kazak şarkıları söylediklerinde, vagon içindeki insanların onlara eşlik edip, Kazak gençlerine iltifat etmeleri artık alışkanlık olmuştu.
Yeniden Murat Avezov’a dönersek, onun siyasi kişiliğinin erken yaşlarda gelişmesinde anası Fatima Gabitovna’nın da emeği çok büyüktür. Fatima Gabitova, çok bilgili bir insandı. Kazakların üç seçkin kişisinin eşi olmuş olan Fatima Ana,14 ömür yolculuğunda birçok kez sürgüne uğramış ama hiç kimseye onurunu çiğnetmemiş, güçlü bir medeni dünya görüşüne sahip bir insandı. Kazak halkının asil nesli Alaşlıların yaşadıklarının tam ortasında yer almış, onlara layık bir duruş sergilemiş, zor zamanlarda onları cesaretlendirmeyi bilmiş bir kişiydi. O, oğlu Murat’a da hep cesaret aşılamış, her adımını yakından takip ederek siyasi dünya görüşünü, faaliyetlerini destekleyici bir tutum takınmıştır. Moskova’daki Kazak gençlerinin atasözü-özdeyiş yarışması düzenleyeceklerini duyan Fatima Ana’nın, 100 atasözünü, daktiloyla 5 kopya olarak yazıp göndermesi de buna delildir.
Genç Tulparlılar, siyasi reformların verdiği sosyal imkânlardan kendi amaçları için doğru şekilde faydalanmayı bildiler. Bu bağlamda Moskova Devlet Üniversitesi Fizik Fakültesi öğrencisi Galım Abilseitov’tan da bahsetmek gerekir.
O, sözkonusu yıllarda Sovyetler Birliği Öğrenciler İnşaat Kolu Lideri idi. Öğrenci inşaat kollarının yanında gençlik kültür grupları de kurulmuştu. Bu tür kültürel propaganda birlikleri, yarışmalara katılmak suretiyle, başka yerlere gidip gösteri yapabilmeye “yol belgesi” alabiliyorlardı. Bunun için kültürel faaliyetlerin, bu sırada verilecek derslerin gerek nitelik gerekse içerik bakımından yüksek seviyede olması gerekiyordu.
Nihayet 1963 yılı baharında, Galım Abilseyitov’un tavsiyesi ile geleceğin Genç Tulparlıları, “Genç Tulpar” adıyla bir topluluk kurarak yol belgesi alabilmek için yarışmaya katıldılar. Moskova Halk Sanatevi yetkililerinden oluşan komisyon üyeleri, programlarında birçok ulusun şarkılarının yer aldığı, yetenekli gençlerden oluşan bu topluluğu, oybirliğiyle birinci seçtiler. Konser sunucusu Abdilda Botbayev ile solistleri Korlan Rahimbekova, N. Baybulayeva, Yersayın Tapenov, Jambıl Baspayev, Jenis Koyşıbayev, Mırzağali Şotbayev, Aldar Tungışbayev, Marat Seydalin ve diğer gençler kalabalığın gönlünü fethettiler. Bu, Genç Tulparlıların ilk başarısıydı ve hükümetten destek bulmaya, maddi meselelerinin çözülmesi imkânı sağladı. Bu sayede, konser programlarının dışında dersler verme, propaganda yürütme imkânı elde ettiler.
Genç Tulparlılar konser programlarına, (Kazakistan’ın) Jambıl (Cambıl) Bölgesi’nden başladılar. Orada, aralarına Taşkent’ten gelen şarkıcı Pulatİldarov da katıldı. Asiya Muhambetova o ilk başarı günlerini bugün de unutmuyor:
“… Bizim Moskova’da devlet üniversitelerinde okuyan 14 öğrencimizden oluşan temsil ekibimiz, Komsomol15 ilçe komitesi tarafından düzenlenen eleme yarışmasında birincilik kazandı, -bizim o zaman nasıl sevindiğimizi, diğer grupların şaşkın hallerini bir görseydiniz!– ve yol izin belgesini aldı. O heyecan verici günü, tüm ayrıntılarıyla hayatım boyunca unutmayacağım. Konser programında Kazak ve Rus dillerinde şarkıların yanı sıra İngilizce romantik şarkılar da vardı; ben, ekibe, çok hızlı öğrendiğim yedi telli gitarla eşlik ettim. Ayrıca basit dille yapılan hicivler sahnelendi, şiirler okundu; Mırzagerey, dombırada “küyler” çaldı. Bu program, amatör bir grup tarafından sahnelenmiş olsa da çok samimi ve neşeliydi.
Bizi, Jambıl Bölgesi’ne yönlendirdiler. Orada köy gençleri ile sohbet ettik, gündüz futbol, voleybol ve şehirde adını duymadığımız Kazak milli oyunlarını oynadık. Konserler,
13
Darmen: Muhtar Avezov’un “Abay Yolu” romanının kahramanlarından biri. Mehmet Akif Ersoy’un Safahat’indeki Asım’ı andırır. Modern eğitim almış olmakla birlikte, kendi köklerinden kopmamış, vatanı ve milletini seven, dürüst ve çalışkan bir karakterdir. (ç.n.)
14
Fatima Gabitova’nın ilk eşi, Kazak Ceditçilerinden Bilal Suleyev (1893-1937)’dir. 1926 Bakü Türkoloji Kurultayı’na katılan Kazak temsilcilerinden biri olan Suleyev, Sovyetler tarafından 1937 yılındaki aydın katliamları sırasında kurşuna dizilince, Fatima Hanım, ünlü şair ve yazar İlyas Jansügurov (1894-1938) ile evlendi. Ne var ki Jansügurov da 1938’de katledildi; bunun üzerine Muhtar Avezov (1897-1961) ile hayatını birleştirdi. Yazar, “Kazakların üç seçkin kişisi” derken, bu üç önemli aydını kastetmektedir. (ç.n).
15
Konsomol: SSCB Komünist Parti Gençlik Teşkilatı Genç Komünistler Birliği. (ç.n.)