Pollyanna. Элинор Портер
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Pollyanna - Элинор Портер страница 4
Pollyanna’nın sandığını arabanın arkasına yerleştirdiler, üçü de arabanın önüne kurulup yola çıktılar. Küçük kız, Nancy ile Timothy’nin arasına sıkışmış oturuyordu. Arabaya yerleşirlerken de durmadan soru sormuş, sorulanlara karşılık vermiş, kısacası, hiç durmadan, dinlenmeden konuşmuştu.
Arabanın tekerlekleri dönmeye başlayınca da: “Aman ne iyi!” diye yeniden söze başladı. “Böyle araba ile gezmeyi öyle severim ki! Yolumuz kısa mı? İnşallah uzundur. Uzun değilse de sevinirim ya, çünkü o zaman bir an önce evimize varabileceğiz demektir. Ah ne güzel sokaklar bunlar! Ben zaten biliyorum buraları. Babam söylemişti.”
Pollyanna birdenbire sustu. Çok duygulu bir kız olan Nancy, hiç belli etmeden, çocuğun yüzüne bakınca onun küçük çenesinin titrediğini, o güzel çocuksu gözlerinin yaşlarla doluverdiğini gördü. Fakat bir dakika sonra Pollyanna kendini toplamış, neşeli görünmeye çalışarak yeniden konuşmaya başlamıştı:
“Babam bütün bunları bana anlatmıştı. Yalnız, her şeyden önce size üzerimdeki elbisenin niçin siyah değil de kırmızı olduğunu açıklamam gerekiyor. Hem Bayan Gray de her şeyden önce bu açıklamayı yapmamı tembih etmişti. Bayan Gray yas tutmam gerektiği bir zamanda kırmızı elbiseyle karşınıza çıkmama pek şaşacağınızı düşünüyordu. Bir yakınını kaybeden her Hristiyan gibi siyah giymem gerekirken giymeyişimin nedeni şu: Siz de bilirsiniz ya, Hristiyan dinini yaymak için çalışan din adamlarına, yani misyonerlere, yardım olsun diye fıçılar içinde eşya gönderirler. Bize de son gelen fıçıdan kibar bir hanımın çok giymekten dirsekleri açılmış, önü lekeli, eski kadife ceketinden başka siyah bir giyecek eşyası çıkmadı. Bu ceket de o kadar eskiydi ki, Bayan Carr bunu benim giymemin doğru olmayacağını söyledi. Yardımseverler Derneği’nde çalışan hanımlardan birkaçı aralarında para toplayıp bana siyah bir elbiseyle bir de siyah şapka almayı düşündüler ama ötekiler buna karşı koydu. Bu parayı kiliseye halı almak için topladıkları paraya katmanın daha doğru olacağını ileri sürdüler. Zaten Bayan White da çocukları çok sever ama onların siyahlar giymelerini hiç istemez.”
Nancy ancak Pollyanna soluk almak için durduğu zaman konuşma fırsatını buldu.
“Önemi yok.” dedi. “Burada her şey düzene girer sanıyorum.”
“Böyle düşünmenize çok sevindim. Ben de aynı kanıdayım. Siyahlar içinde sevinebilmek sanırım ki çok zor olacaktı.”
Pollyanna’nın sesi gene titremeye başlamıştı. Nancy, kıza şaşkın şaşkın bakarken o devam etti:
“Evet, babam da annemle daha başka yakınlarımızın yanına, yani cennete gitti. Daha önceden de buna sevinmemi söylemişti. Yalnız, babamın bu sözlerini yerine getirebilmek sırtımdaki kırmızı elbiseye rağmen çok zor oluyor. Babama öylesine muhtacım ki! Bu ihtiyacı duymamak da elimde değil. Annemin de bütün öteki yakınlarımızın da cennette Tanrıları, bir sürü melekleri olduğu hâlde benim burada Yardımseverler Derneği üyelerinden başka kimsem yok… Bu durumda, babamın özlemini çekmemeye imkân var mı? Neyse, bundan sonra her şey değişir belki. Babamın yokluğunu da eskisi kadar duymam sanıyorum. Çünkü bundan sonra yanımda hep siz bulunacaksınız. Sizin varlığınız beni o kadar sevindiriyor ki, bilemezsiniz, Polly teyze! Ah, öyle seviniyorum ki…”
Nancy’nin bu zavallı kimsesiz yavrucağa karşı duyduğu yakınlığın yerini birdenbire müthiş bir korku almıştı.
“Aman, Bayan Pollyanna.” diye kekeleye kekeleye konuştu. “Ah, siz çok müthiş bir yanlışlık yaptınız. Ben, adı Nancy olan biriyim yalnız. Teyzeniz Bayan Polly değilim ben!”
Küçük kız bu açıklamadan duyduğu şaşkınlığı gizlemeden:
“Siz teyzem değil misiniz? Sahi, değil misiniz?” diye sordu.
“Hayır. Demin de söylediğim gibi, ben ancak Nancy’yim. Teyzenizle de birbirimize hiç benzemeyiz.”
Timothy gülmekle konuşmak arasında garip bir ses çıkardı. Gözlerinde alaycı ışıklar yanıp söndü. Nancy’nin bu neşe dolu bakışlara karşılık verecek hâli yoktu. Korkunç bir çıkmaza girmişti.
Pollyanna: “İyi ama, Öyleyse siz kimsiniz?” diye sordu. “Yardımseverler Derneği’ndekilerin de hiçbirine benzemiyorsunuz.”
Bu defa Timothy kahkahalarla güldü.
Nancy: “Aylık karşılığında ev işi yapan bir hizmetçi kızım ben.” dedi. “Ütü, çamaşır dışında evin bütün işlerini ben yapıyorum. Çamaşırla ütüyü de Bayan Durgen yapıyor.”
“Ama bir Polly teyze de var, değil mi?”
Bunu sorarken Pollyanna’nın sesi korkuyla titremişti.
Timothy: “Kendi varlığınızdan ne derece eminseniz, teyzenizin varlığına da aynı şekilde inanabilirsiniz!” diyerek arabaya girdi.
Pollyanna rahatlamış bir hâlde derin bir soluk aldı. Bir dakika kadar hiç kimse konuşmadı. Sonra sessizliği gene küçük kız bozdu. Ağır ağır konuşmaya başlamıştı ama konuştukça açılıyordu.
“Teyzem varsa mesele kalmadı demektir. Hem, biliyor musunuz, beni karşılamaya gelmenize çok sevindim. Çünkü bu sayede eve gidinceye kadar teyzemi merak edeceğim. Bu arada sizi de tanımış oldum.”
Nancy kızardı.
Timothy tatlı bir gülüşle: “Çok zekice yapılmış bir övgü bu.” dedi. “Küçük Hanım’a teşekkür etsene, Nancy.”
Nancy birden silkinerek kekeledi:
“Ben mi? A, evet. Bayan Polly’yi düşünüyordum da dalmışım.”
Pollyanna da başını salladı.
“Ben de bunu düşünüyordum. Teyzemi öyle merak ediyorum ki! Biliyor musunuz, yeryüzünde tek yakınım o. Başka kimsem yok. Onun da yakın zamana kadar varlığından haberim yoktu. Sonra bir gün babam anlattı. Yüksek bir tepenin üzerinde çok güzel büyük bir evde oturuyormuş.”
Nancy: “Evet, orada oturuyor.” dedi. “Şöyle bakarsanız, evi siz de görebilirsiniz. Ta şu uzaktaki tepenin üzerinde duran yeşil benekli büyük ev.”
“Ah, ne kadar güzel! Çevresinde de ne kadar çok ağaç var! Her yan da yemyeşil üstelik. Ben bir evin çevresinde bu kadar çok yeşillik bulunabileceğini hiç düşünmemiştim. Polly teyzem gerçekten çok zengin mi, Nancy?”
“Evet, Küçük Hanım, çok zengin.”
“Ne kadar sevindim! Bir insanın parasının olması çok güzel bir şeydir elbette. Ben şimdiye kadar White ailesinden başka hiçbir zengin aile tanımamıştım. Whitelar hatırı sayılacak derecede zengin kişilerdir. Evlerinin bütün odalarında halı var. Her pazar da dondurma yerler. Teyzem de pazar günleri dondurma yer mi?”
Nancy, başını iki yana salladı. Dudakları büzüldü.