Karnaval. Ахмет Мидхат
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Karnaval - Ахмет Мидхат страница 6
Resmi dediğimiz adam ne güzel ve ne de çirkin denilemeyecek ve illaki bir taraftan sayılması lazım gelirse, çirkinlik tarafına yakınlığı daha çok akla yatkın gelecek bir adamdır. Karakteri ve yapısı sessizlik olup öyle olur olmaz şeylerin üstüne düşmek için kendi aklında olan uğraşlarını bozmaz. Akıl ve yetenek yönüne gelince, bu yetenek her şeyden çok lisan ve sanayi konusunda kendi şaşılası becerisinin derecesini gösterir. Resmi bir lisan öğrenmek istedi mi, eğer en zeki bir adam olanca kuvvetiyle çalışarak o lisanı iki senede ele getirebilecek ise Resmi o kadar da kendisini sıkmadığı hâlde söz konusu lisanı dört ay içinde öğrenir; o lisanda okuyup yazabilir. Hangi sanat düşünülebilir ki Resmi isteyip de o sanatı derhal taklit edemesin?
Bir keresinde oldukça karmaşık bir dikiş makinesinin aynını yapmayı amaçlayıp yalnız dökme parçalarını dökecek aletler satın alırsa, sonra bunlar başka bir işine yaramayacakları ve kendisi ise öyle boş yere bol bol paralar sarf edecek kadar zengin bulunmadığı için dökme olan takımlarını, modellerini kendisi yaparak dökümcüye döktürmüş ve diğer alet ve edevatını tümüyle kendisi yaparak makineyi vücuda getirmiştir.
İşbu dökme modelleri konusunda Resmi’nin karşılaştığı bir çeşit sıkıntıyı da haber verelim. Yaptığı modelleri makine hesabınca birebir ölçülerde yaptığından, dökücü bunları döküp Resmi de temizleyerek yerlerine koyduğunda söz konusu parçaların kendi hesabından biraz daha küçük düşmesi, Resmi’nin hayret etmesine neden olmuştu.”Acaba yanlış mı hesap ettim?” diye ağaçtan yaptığı modelleri yerlerine koyup denediğinde modeller tastamam gelip hâlbuki madenden dökülmüş olanları koyduğunda küçük gelince, “Dökücü fena dökmüş!” diye herifi öldüreceği gelmişti. Sonra doğa kanunlarının bu sırrını keşfetmek için Resmi, fizik bilgisi ve kimya bilimlerini az bir süre içinde okuyup anladı ki bir madeni cisme ısı verildikçe onun molekül grupları arasında meydana gelen gözenekler açılarak cisimler büyür ve ısı kesilip soğudukça bu gözenekler kapanıp cisim de küçülür. Bu sırra eren Resmi, madenin sıcak bulunduğu zaman ile soğuk bulunduğu zamanki hacimlerinin oranını da ortaya çıkararak model ve kalıplarını ona göre yaptırmış ve dökülen parçalar o zaman yerli yerine tastamam gelmiştir.
Resmi’nin belirli bir sanatı yoktur. Annesinden kalan iki odalı bir eve sütannesini de koyup burasını kendisine hem ev hem de fabrika edinmiştir. Resmi gereğine göre saatçi olur. İcabına göre iyi kalemtıraşçıdır.11Mükemmel marangozdur, hakkâktır,12 nakkaştır,13ressamdır. Resmi ne değildir? Her şeyi taklit etmekte Resmi âdeta bir Çinlidir!
Hikâye ederler ki Çin’e bir İngiliz gemisi gitmiş. Subaylardan birisi pantolonu kalmadığı için Çinli bir terzi çağırıp fakat Avrupa modasınca pantolon biçmeyi, dikmeyi şayet beceremez diye bir eski pantolonunu verip “İşte tamamıyla aynı bunun gibi olsun.” demiş. Terzi üç beş gün sonra pantolonu yapıp getirmiş. Daha bohçasından çıkarırken subay, “Verdiğim pantolonun aynı oldu ya?” deyince Çinli, “Evet efendim! Aynıdır. Şu kadar ki verdiğin pantolonun dizinde bir kav yanığı biraz uzunca bir iz bırakmış. Benim yaptığım ise belli belirsiz biraz daha yuvarlakça oldu.” cevabını vermiş. Bir de subay bohçayı açarak eski pantolonunu da aramaya başlamışsa da bohçada diğer bir eski pantolondan başka bir şey göremeyince Çinli demiş ki; “Efendim, benim yeniden yaptığım pantolon elinizde olandır. Verdiğiniz örnek de bohçada kalandır. Yalnız o dediğim kav yanığından başka bir farkları varsa, bir paranızı almam!” Meğer Çinli tıpkısının aynısı eski pantolon gibi olmak üzere yaptığı yeni pantolonu da o kadar ustaca eskitmiş ki hakikaten birisini diğerinden, mal sahibi olan İngiliz bile fark edememiş.
İşte taklit konusunda Resmi de bir Çinli gibi olup o kadar ki eğer bir hüner göstermek isterse bir eski pantolonu diğer bir eski pantolon yapımıyla taklit eder. Olur ki Çinli de budalalığından dolayı değil becerikliliğinden dolayı İngiliz subayına böyle bir tuhaflıkta bulunmuştur.
Kibarın birçoğu Resmi Efendi’yi tanıdıkları gibi İstanbul’da bulunan Avrupalıların da hemen hepsi tanırlardı. Resmi, antikacılıkta pek becerikli bir adam olduğundan, işte kendisini her tarafa tanıtmak yolunda en büyük yardımı olan şey bu sanat olmuştur. Hatta, Bahtiyar Paşa dairesine de bu şekilde katılıp sonradan Hasna’yı o daireye verdikten sonra artık bütün bütün daire üyelerinden olmuş kalmıştır.
Zekâyi Bey’in dost ve arkadaş olarak seçtiği kişiyi beğeniyorsunuz ya? Bu seçiminden dolayı Zekâyi Bey’i beğenir ve tebrik edersiniz değil mi? Çünkü bir insanın Resmi derecesinde mükemmel bir adam olmak her kula nasip olan nimetlerden değilse de Resmi derecesinde mükemmel olan bir adamı takdir ederek dostluğuna rağbet etmek de hemen o dereceye yakın bir nimettir ki hangi kul arzu etmiş olsa bu nimete pek kolay erebilir.
Ancak Zekâyi Bey’i beğenmekte ve tebrikte o kadar acele etmeyiniz. Büyüklenen ve kibirli olan bir adamın kibir ve büyüklenmesine sebep kendi varlığını diğer kişilerden üstün görmesi değil midir? Zekâyi, Resmi’nin kendisinden üstün olduğunu nasıl kabul etsin de onu takdirde bulunsun? Aksine, kararına varmak isterdi ki Resmi kendi servet ve samanına tamah ettiği için kendisine çatmıştır, yaklaşmıştır. Kendisi de henüz dünyanın ne olduğunu öğrenememiş ve bu hevese daha yeni düşmüş olduğundan, Resmi’nin bütün dünyayı tanımasından yararlanmak için onun ahbaplığını tercih ederdi.
Gerçekteyse Zekâyi’nin servetinden Resmi’nin hiçbir faydası yoktu. Eğer Resmi zengin olmayı, rahatça yaşamaya tercih etseydi, Zekâyi’den daha zengin olmak için fazlaca çalışmak zahmetine katlanmasından başka bir şey lazım gelmezdi.
Evet! Zengin olmak başka bir şey, rahatça yaşamak da başkadır! Zengin olmak için rahatlığı terk etmek lazım gelir. Hem çok çalışmalı hem de biriktirmeli. Ama helalinden zengin olmak için böyle yapmalı. Yoksa alnı bile terlemeksizin zengin olanlar çoktur. Fakat onların serveti kendileri için şan olacağına şeyn (ayıp) olur. Resmi ise rahatça yaşamak konusunda hiçbir kimseye muhtaç değildi. Resmi kendisini pek büyük ailelere tanıtmıştır. Bahtiyar Paşa’ya takdim etmiştir. Özellikle de Arslangözyan ailesine takdim etmiştir ki bir bakıma ve kimi nedenlerle bu aile Bahtiyar Paşa ailesinden de üstün ve önemlidir.
Arslangözyan ailesine Zekâyi’yi takdim etmezden evvel, Resmi’nin kendisinin bu aile ile ne şekilde tanışıklık sağlamış olduğunu anlatalım ki bu öykü Resmi’nin kendisi hakkında şu birinci bölümde alacağımız bilgileri tamamlamış olsun.
Bir zamanlar Beyoğlu’nda Katolik kilisesinin org denilen kocaman müzika makinesi bozulmuştu. İstanbul’da bu makineyi tamir edebilecek bir iki Frenk bulunduysa da bunlar tamir ücreti olmak üzere hemen makinenin toplam ederine yakın bir paha istediklerinden kilise idarecileri şaşırıp kalmışlardı. Hamparson Arslangözyan Ağa, Boğaziçi’nde kibardan bir Müslüman’ın yalısında söz sırası gelerek bu durumu söylediği zaman Resmi de orada idi. “Şu makineyi bir de ben göreyim.” dedi. Hamparson Ağa bu söze bir önem vermemek yoluna gitti ise de orada bulunanlar, “Resmi Efendi! Eğer şu orgu da tamir ederseniz hakikaten sizi insanların üstünde bir mahluk sayarız.” dediklerinden ve bu nedenle Resmi’nin hezarfenliğine14 dair birçok söz söylediklerinden Hamparson Ağa, Resmi’yi bir denemek üzere, “Pazartesi günü Beyoğlu’na teşrif ederseniz birlikte kiliseye gider orgu görürüz.”
11
Kalemtıraşçı: O dönemde kalemler kamıştan elde yapılırdı. Kalem yapım tekniği özellikle hat sanatında çok önemliydi ve çok ince bir sanatkârlık gerektirirdi. Uygulanacak yazım tekniğine, neyin üzerine yazı yazılacak olduğuna ve hatta ne yazılacağına bağlı olarak kalemin cinsinin, ebatlarının, uç kalınlığının ve biçiminin ayarlanması bu sanata vakıf olanlarca yapılır ve bu kişilere kalemtıraşçı denirdi.
12
Hakkâk: Oymacı.
13
Nakkaş: Mesleği duvar süsleme sanatını icra etmek olan kişi.
14
Hezarfen: Birden çok sanatı çok iyi bir şekilde yapabilen üstün kişi; bilgin.