Jo'nun Oğulları. Луиза Мэй Олкотт
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Jo'nun Oğulları - Луиза Мэй Олкотт страница 10
“Bu işi de halletmiş olduk. Şimdi biraz toz aldıktan sonra işime döneceğim. İşlerim çok aksadı ve biliyorsunuz seri hâlinde yazdığım eserlerim beklemeye gelmez. Bu nedenle beni görmek isteyen herkesi geri çevirmeni istiyorum, Mary. Bugün Kraliçe Viktorya bile gelse onu göremeyeceğim.” Ve Bayan Bhaer, tüm evrene meydan okurcasına peçeteyi fırlattı.
“Umarım günün iyi geçer, sevgilim.” diye cevap verdi kocası, kendisinin de çok miktarda yazışmaları olduğundan o da çok faal zamanlar geçiriyordu. “Üniversitede Profesör Plock ile yemek yiyeceğim. Bugün bir ara bize ziyarete gelecek. Gençler de Parnas’ta öğle yemeklerini yiyebilirler, böylelikle sessiz sakin bir gün geçirirsin.” Ve veda busesiyle Jo’nun alnında oluşan endişe dolu çizgilerini gidererek, her iki cebi kitaplarla dolu, bir elinde eski bir şemsiye ve diğer elinde jeoloji dersi için bir torba dolusu taşla o muhteşem adam, uygun adımlarla yürüyüp gitti.
“Edebiyatla ilgilenen bütün kadınların böyle düşünceli, melek gibi kocaları olsaydı hem daha uzun yaşarlardı hem de daha çok eser üretirlerdi. Belki dünya için bu nimet sayılmaz çünkü günümüzde birçok kadın yazarlık yapıyor.” diyerek Bayan Jo tüylü toz alıcısını kocasına doğru salladı, eşi de şemsiyesini gösterişli bir şekilde sallayarak karşılığını verdi caddeye doğru ilerlerken.
Aynı sıralarda Rob da okula gitmek üzere yola çıktı. Kitaplarıyla, çantasıyla, geniş omuzlarıyla ve istikrarlı havasıyla o kadar babasına benziyordu ki annesi içeri girmek üzere dönerken bir yandan kahkaha atıyor, bir yandan da çok içten bir şekilde kendi kendine mırıldanıyordu. “Tanrı benim her iki profesörümü korusun, onlardan daha iyi insanlar yaşamamıştır bu topraklarda!”
Emil çoktan şehirde demirleyen gemisine gitmişti ama Ted, istediği adresi çalmak için biraz daha oyalandı, ayrıca şekerliği yağmalamak ve annesiyle biraz daha sohbet etmek istiyordu, ne de olsa her ikisi birlikteyken bol bol muziplik yapıyorlardı.
Bayan Jo her zaman kendi salonunu kendisi düzenlerdi, vazolarını suyla doldurur ve ufak tefek dokunuşlarla gün için hoş ve düzenli bir hava yaratırdı. Perdeleri çekmek için gittiğinde çimenlerin üzerinde tanımadığı bir ressamın eskiz çizdiğini gördü ve inleyerek toz alıcısını çırpmak için arka pencereye aceleyle koşuşturdu.
Tam o sırada zilin çalmasıyla aynı anda yoldan tekerlek sesleri duyuldu.
“Ben bakarım. Mary hepsini içeri alıyor.” dedi Ted ve koridora doğru giderken saçlarını son bir hamleyle düzeltti.
“Kimseyi göremiyorum. Üst kata kaçmam için bana bir şans ver.” diye fısıldadı Bayan Jo, tam kaçmaya hazırlanırken. Ama oradan kurtulamadan elinde bir kartvizitle bir adam belirdi kapıda. Ted onu acımasız bir ifadeyle karşılarken annesi de kaçış için uygun bir zamanı beklemek üzere hemen perdelerin arkasına gizlendi.
“Ben Cumartesi Dedikodusu adlı bir dergi için bir dizi yazı yazıyorum ve ilk olarak Bayan Bhaer ile görüşme yapmak istiyorum.” diyerek kendi meslektaşlarının kullandığı imalı ses tonuyla başladı söze yeni gelen adam. Bir taraftan keskin gözleriyle her tarafı denetliyordu çünkü elde ettiği deneyimlerden, zamanı çok iyi değerlendirmesi gerektiğini öğrenmişti. Ne de olsa bu tür ziyaretlerini genelde kısa kesmek zorundaydı.
“Bayan Bhaer gazetecilerle asla görüşmez, efendim.”
“Ama tek istediğim sadece birkaç dakika konuşmak.” dedi adam içeriye biraz daha sokularak.
“Onu şu an göremezsiniz çünkü dışarıda.” diye cevap verdi Teddy ve arkasına kısaca göz gezdirerek mutsuz ebeveyninin ortadan kaybolduğunu gördü. Pencereden tüydüğünü tahmin etti, bazen böyle zorluklarla karşılaştığında ara sıra yaptığı gibi.
“Çok üzüldüm. Tekrar gelirim. Burası onun çalışma odası mı? Büyüleyici bir oda!” Sonra da bu davetsiz misafir tekrar salona odaklanarak yakalayabileceği bir haberin olup olmadığına bakındı, bu girişimleri ölümle sonuçlansa bile sonuna kadar mücadele veriyordu.
“Hayır, değil.” dedi Teddy nazik ama kararlı bir şekilde onun koridordan geriye doğru çekilmesini sağlayarak. Bir yandan da annesinin köşeyi dönerek kaçmış olmasını yürekten ümit ediyordu.
“Eğer bana Bayan Bhaer’in yaşını, doğum yerini, evlendiği tarih ve kaç çocuğu olduğunu söyleyebilirseniz çok minnettar kalırım.” diyerek devam etti utanma bilmez ziyaretçi, kapı paspasına ayağı takılırken.
“Altmışlı yaşlarında, Nova Zembla’da doğdu, tam da bugün evliliğinin kırkıncı yılını kutluyor ve ayrıca on bir tane kızı var. Öğrenmek istediğiniz başka bir şey var mı, efendim?” Ted’in ciddi yüz ifadesi verdiği saçma sapan cevaplarla çok hoş bir tezatlık yaratıyordu ama gazeteci bozguna uğradığının farkında bile değildi. Kahkahalarla eve dönüp girmek üzereyken, bir kadın ile onu takip eden, yüzleri sevinçle parlayan üç kız basamaklardan çıkmaya başladı.
“Biz ta Oshkosh’tan geliyoruz ve sevgili Jo teyzemizi görmeden eve dönmek istemedik. Kızlarım onun eserlerine hayranlık duyuyorlar ve onu görmeye bel bağladılar. Biliyorum biraz erken bir saat ama Holmes, Longfeller ve diğer ünlüleri de görmeyi planlıyoruz, onun için önce buraya geldik. Ben Oshkosh’tan Bayan Erastus Kingsbury Parmalee, ona öyle söylersiniz. Beklememizin mahzuru yok, eğer bizi görmek için henüz müsait değilse etrafa bakınabiliriz.”
Tüm bu sözleri öyle hızlı söyledi ki Ted balık etli küçük hanımlara gözlerini dikip bakakaldı. Onlar da altı çift mavi gözleriyle yalvarırcasına Ted’e dikip bakıyorlardı ama Ted’in doğuştan gelen nezaketi bu hanımlara en azından medeni bir cevap vermekten mahrum etmeyi imkânsız kılıyordu.
“Bayan Bhaer’i bugün görmeniz mümkün değil. Biraz önce çıktı sanırım ama isterseniz evi ve arazileri gezebilirsiniz.” diye mırıldanırken dördü tarafından içeri doğru itildi ve hepsi de kendinden geçmiş bir biçimde etrafına bakınmaya başladılar.
“Ay çok teşekkür ederiz! Eminim ki çok sevimli, çok hoş bir yerdir burası! Yazılarını orada yazıyor öyle değil mi? Oradaki de onun fotoğrafı mı? Lütfen söyleyin! Tam hayal ettiğim gibi birine benziyor!”
Bu yorumlardan sonra ince işlenmiş resminin önünde durdular. Bu, saygıdeğer Bayan Norton’du. Hâlinden hoşnut bir yüz ifadesiyle bir elinde kalemle poz vermişti. Ayrıca başında taç ve boynunda inci bir kolye vardı.
Ciddiyetini büyük bir çabayla korumaya çalışarak Ted, kapının arkasında asılı duran ve onun eğlence