Kızıl Damga. Натаниель Готорн

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kızıl Damga - Натаниель Готорн страница 4

Жанр:
Серия:
Издательство:
Kızıl Damga - Натаниель Готорн

Скачать книгу

en özel şeylerden bile bahsetmeye girişebilir. Bu kapsamda ve bu sınırlar dâhilinde bir yazar, okuyucunun haklarını veya kendi haklarını ihlal etmeden kendi hayatından bahsedilebilir.

      Benzer şekilde, bu Gümrük Dairesi taslağının da, aşağıdaki sayfalarının büyük bir bölümünün nasıl elime geçtiğini açıklamak ve bu kitabın gerçekliğinin kanıtlarını sunmak gibi, edebiyatta her zaman tanınan belirli bir özelliğe sahip olduğu da anlatılan içerikten anlaşılacaktır. Bu aslında; kendimi tam olarak okuyucuyla bağdaştırarak, onlara anlatmak istediğim öykümün bu bölümünü7 bir editörün dilinden değil de, doğrudan kendi sesimle ifade etme ve okuyucumla birebir ilişki kurma isteğimden başka bir şey değildi. Bu noktada, ana amacı yerine getirirken, birkaç ekstra dokunuşla, daha önce tarif edilmeyen bir yaşam biçiminin, içinde yazarı da dâhil olmak üzere, içsel olarak hareket eden bazı karakterlerin hafif bir temsilini vermekten de çekinmedim.

      Doğduğum kasaba olan Salem’de, yarım yüzyıl önce, eski Kral Derby’nin8 döneminde fazlasıyla hareketli ve kalabalık bir limanımız vardı; ancak şimdilerde bu liman çürümüş ahşap depolarla kaplıdır ve üzerinde ticari hayatın olduğuna dair neredeyse hiçbir belirti yoktur. Tek istisna olarak, hayvan derilerinden oluşan yükünü boşaltmak için limana yanaşan bir tekne ya da melankolik uzunluktaki rıhtımın sadece bir kısmını kaplayan bir barka, bir brik9 ya da yakacak odundan oluşan yükünü karaya çıkartmaya çalışan bir Nova Scotia guletinden başka bir şey görmek mümkün değildir. Gelgitten dolayı sık sık sular altında kalan ve etrafında bulunan, üzerinde durgun geçen yılların izlerini taşıyan, her tarafını kalın ot tabakasının kapladığı bir dizi binanın bulunduğu, bu harap rıhtımın baş kısmında, ön pencerelerinden bu iç karartıcı manzaranın yanı sıra, bütün limanı gören, tuğladan inşa edilmiş geniş bir yapı durmaktadır. Çatısının en güzel noktasına, her öğleden önce tam üç buçuk saat boyunca cumhuriyetin sancağı dikilir, bayrak o günün hava şartlarına göre ya rüzgârla dalgalanır ya da sakin bir şekilde direğinde asılı kalır; ancak bu binanın özellikle Sam Amca’nın hükûmetinin askerî değil, sivil amaçlı kurulan bir görev noktası olduğunu belirtmek için, bayrağın on üç yatay çizgisi, dikey olarak görülecek şekilde ters asılır. Binanın ön yüzü, yarım düzine ahşap sütunlu revakla10 süslenmiş olan bir balkona ve balkonun altında caddeye kadar inen geniş mermer merdivenlere sahipti. Girişin hemen üzerinde, yanlış hatırlamıyorsam her pençesi bir dizi iç içe geçmiş şimşekler ve dikenli oklarla süslenmiş, göğsünü bir kalkan gibi şişirmiş, kanatlarını geniş bir şekilde açmış Amerikan kartalının muazzam bir örneği asılıydı. Bu mutsuz görünümlü kuşun, karakterize ettiği geleneksel öfkenin hâkim olduğu ateşli gözleri, tehditkâr gagası ve genel anlamda sergilediği saldırgan tutumu, hiç kimseyi rahatsız etmeyen bu topluluğa zarar vermekle tehdit ediyor gibi görünmektedir; özellikle de kendi güvenliklerine çok dikkat eden tüm vatandaşlarını, sanki kanatlarının gölgesi altına aldığı binaya izinsiz girmemeleri için uyarmaktadır. Yine de, o ne kadar saldırgan görünürse görünsün birçok insan, konuştuğumuz şu anda bile sanırım bu büyük kuşun göğsünün kuş tüyü kadar yumuşak bir yastık rahatlığına sahip olduğunu hayal ettikleri için, federal devleti temsil eden bu kartalın kanatları altında kendilerine sığınacak bir yer bulmaya çalışmaktadır. Ancak bu kartal, en iyi ruh hâlinde olduğu günlerinde bile kimseye karşı büyük bir hassasiyet göstermez, onun göğsüne sığınanları ya pençesinin bir darbesiyle, ya gagasının vuruşuyla ya da dikenli oklarıyla er ya da geç -genellikle de çok geç olmadan- kapanmayan yaralar açarak bir kenara fırlatır atar.

      Yukarıda anlatılan yapıya ilişkin yapmış olduğum tarifi daha fazla uzatmadan, etrafını çevreleyen çatlak kaldırım taşları üzerinde, mekânın eski günlerindeki görkemli ticari çalışmalarından uzak olduğunu bariz şekilde anlatan kalın ot tabakasıyla kaplı bu binanın aynı zamanda limanın Gümrük Dairesi olduğunu söyleyebilirim. Bununla birlikte, yılın bazı aylarında kimi zaman işlerin çok daha canlı ilerlediği sabahlar olduğu da gözlemlenmektedir. Bu tür durumlar, şimdiki dönemin yaşlı vatandaşlarına Salem’in son savaştan11 önce İngiltere’nin en görkemli limanlarından biri olduğu; rıhtımlarının harap olarak parçalanmasına izin veren girişimlerini New York ya da Boston’daki güçlü ticaret selini gereksiz yere ya da fark edilmez bir şekilde yükseltmeye sebep olan kendi tüccarları ve gemi sahipleri tarafından terk edilmediği, bu tüccarlar tarafından küçümsenmediği dönemlerini hatırlatabilirdi. Genellikle Afrika ya da Güney Amerika’dan aynı anda limana yanaşan üç ya da dört geminin olduğu sabahlarda, gelişleri ya da limandan ayrılacakları zamanlarda binanın önündeki mermer merdivenlerin üzerinde kalabalık insan gruplarının telaşlı ayak seslerini duymak mümkün olurdu. Burada, bir teneke kutunun içine koymuş olduğu gemi evraklarını koltuğunun altına sıkıştırmış, karaya henüz ayak basmış, deniz havasından teni kavrulmuş, daha yıkanmaya bile fırsat bulamamış bir kaptanı, karısından önce selamlama fırsatı bulabilirdiniz. Aynı zamanda, yolculuğunu tamamlamış bir geminin indireceği yüklerin arasından kolayca altına, paraya ya da mala dönecek eşyaların mı, yoksa kimsenin elinden almak istemeyeceği döküntülerle mi dolu olduğunu limanda dolaşan gemi sahibinin yüzündeki neşeli, kasvetli, mutlu ya da somurtkan yüz ifadesinden çıkarabilirdiniz. Aynı zamanda, bir kurt yavrusunun kanın tadını alması gibi, buradaki yoğun keyfi almış olan, bir değirmen deresinde oyuncak kayıklarını yüzdürme çağındayken, ustasının elinden tutarak gemilerinde maceralı yolculuklara yelken açmasını sağladığı delikanlı -geleceğin kırışık yüzlü, boz sakallı, tüccarların işlerinden bitap düşecek olan- kâtip de buradaydı. Sahnedeki bir başka figür de, denize açılmak için izin belgesi peşinde olan ya da yakın zamanda hastaneye kaldırılması gerektiğinden izin kâğıdı arayan solgun ve zayıf bir tayfadır. Elbette bu arada, Yankeelerin uyanık yönlerini taşıyan, ancak çürüyen ticaretimize bulundukları hiç de önemsiz sayılamayacak katkıları sayesinde varlıklarını gösteren, İngiliz şehirlerinden yakacak odun getiren paslı küçük gemilerin kaba görünümlü kaptanlarını da unutmamalıyız.

      Aslında tüm bu bireyleri, daha önceden yaşamış bazı gruplarla çeşitlendirerek, diğer muhalif kişilerle birlikte kümeleştirecek olursanız, bir süreliğine de olsa Gümrük Dairesi heyecan verici ve hareketli bir yer hâline dönüşebilirdi. Bununla birlikte, merdivenleri çıktığınızda daha sıklıkla göreceğiniz şey -yaz mevsimindeyken girişte ya da kışları veya sert havalarda uygun odalarda- arka ayakları duvara yaslanmış eski moda sandalyelerde oturan bir dizi saygıdeğer şahıs olacaktır. Bu şahısların çoğu genellikle uyurlardı, ancak bazen de onların bir nevi konuşma ile horlama arası sesleriyle, bakım evlerinde kalan ve geçimlerini sadakalarla sağlayan ya da kendi tekellerinde tuttukları ya da bağımsız çabaları neticesinde hayat mücadelesi vererek para kazanmak zorunda kalan insanların bitap ses tonlarıyla birbirleriyle sohbet ederlerdi. Bu yaşlı beyefendiler -tıpkı Aziz Matthew12 gibi, dairenin tahsilat veznelerine kurulan, ancak onun gibi kutsal amaçlar uğruna çok sorumluluk almaları mümkün olmayan-Gümrük Dairesi memurlarıydı.

      Ayrıca, ön kapıdan girildiğinde sol tarafta, kemerli pencerelerinden ikisi, daha önce yukarıda bahsettiğim harap rıhtım manzarasına ve üçüncüsü dar bir sokak boyunca Derby Caddesi’nin bir kısmına bakan, yaklaşık kırk beş metre kare genişliğinde ve yüksek tavanlı bir oda ya da ofis vardı. Her üç pencereden dışarıya baktığınızda da genellikle kapılarının önlerinde gülüşerek

Скачать книгу


<p>7</p>

Hawthorne aslında bu eserin orijinalinde, Gümrük Dairesi, Kızıl Damga ve diğer farklı taslaklarını tek bir ciltte toparlamak istemiştir.

<p>8</p>

Kral Derby: Namı diğer Hasket Derby (1739-1799), tüccar ve gemi sahibi.

<p>9</p>

Bir tür tekne.

<p>10</p>

Sundurma ya da kapalı yürüyüş alanı.

<p>11</p>

1812 senesindeki savaşa atıfta bulunuluyor.

<p>12</p>

Aziz Matthew 9: 9’a atıf: “İsa bundan sonra geçerken, Matthew adında bir geleneğin alındığı sırada oturan bir adam gördü. Ona, ‘Beni takip et.’ dedi. Ayağa kalktı ve onu takip etti.”