Kızıl Damga. Натаниель Готорн
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Kızıl Damga - Натаниель Готорн страница 9
Gerçek ve saf enerjinin adamı olan Niagara sınırının cesur askerini burada yeniden zihnimde canlandırarak tasvir etmemde bana çok yardımcı olan başka bir şey daha vardı. Bu da kesinlikle, ümitsiz ve kahramanca bir girişimin eşiğindeyken “Deneyeceğim, efendim!” diyerek New England Savaşı’nın cesur ruhunu ciğerlerinin en derinlerine kadar soluyan, tüm tehlikelerin farkında olmasına rağmen, asla geri adım atmayan bu adamın bütün sorunlarla yüzleşmesi esnasında sarf etmiş olduğu unutulmaz sözlerinin aklıma gelişiydi. Ülkemiz topraklarında şayet gösterilmiş olan bu yiğitlik, şerefli kraliyet armasıyla ödüllendirilmiş olsaydı, söylemesi bu kadar kolay görünen ancak sadece çok tehlikeli ve şeref dolu bir görev dururken, generalin konuştuğu bu tek bir cümle, hanedanlığın armasına işlenebilecek en uygun slogan olurdu.
Aslında, uğraşlarına çok az önem veren, tutkularını paylaşmayan ve beceriksiz olmalarına rağmen karşısındaki insanlar için yeteneklerinden ödün vermek ve kendisinden farklı bireylerle arkadaşlık etmek zorunda kalan bir adam, bu sayede ahlaki ve zihinsel sağlığına büyük katkıda bulunurdu. İşte hayatımdaki tesadüfler de bana bu avantajı sağlamıştır; ancak hiçbiri asla ofiste çalıştığım dönemdeki kadar doygunluk ve çeşitlilik sunmamıştır. Bu süre zarfında özellikle karakterini gözlemlemiş olduğum bir adam vardı ki, bana yetenek denen kavram konusunda gerçekten yeni fikirler vermişti. Yetenekleri kesinlikle başarılı bir iş adamına özgüydü; dakik, aktif, açık fikirli biriydi; tüm insan kafasını bulandıran durumları hızlıca fark edebilen bir göze sahipti ve tıpkı bir büyücünün asasını sallamasıyla meseleleri bir hamlede düzene sokabilen planlama yeteneği vardı. Delikanlılık döneminden bu yana, Gümrük Dairesinde çekirdekten yetişme birisi olduğundan, burası onun açısından en uygun faaliyet alanıydı; bu yüzden de dışarıdan bakan birisi için buradaki işlerin karmaşıklığı, ona göre mükemmel derecede çözülmüş bir sistemin düzenliliği olarak görülürdü. Benim açımdan ise sınıfının en ideal örneğini temsil ediyordu. Gerçekten de Gümrük Dairesinin kendi içinde ya da her durumda onun çeşitli şekillerde dönen çarklarını bir arada tutan ana zembereği gibiydi; zira bu tür kurumlarda, memurların yerine getirmek zorunda olduğu görevlere uygunlukları göz önünde bulundurulmadan, kişiler üstleri tarafından sadece kendi menfaatlerine hizmet etmek üzere atandıkları için, kendilerinde bulamadıkları maharetleri başka yerlerde aramak zorunda kalıyorlardı. Bu yüzden de kaçınılmaz bir zorunlulukla, bir mıknatısın çelik tozlarını kendisine çekmesi gibi, bu iş adamımız da herkesin karşılaştığı zorlukları kendine çekiyordu. Uysal bir lütufkârlıkla ve muhtemelen onun akıl düzenine göre az ya da çok suç gibi görünen aptallığımıza karşı, nazik bir hoşgörü ile sabır göstererek karmaşık ve anlaşılmaz olan şeylerin üzerine parmağının ucuyla bir kez dokunup ortamı güneş gibi aydınlatırdı. Tüccarlar da ona en az ezoterik arkadaşları olan bizler kadar değer verirdi. Dürüstlüğü mükemmeldi; bu durum onun açısından bir seçim ya da prensipten ziyade doğanın bir kanunuydu; bununla birlikte onun kadar eşsiz berraklığa ve doğru akla sahip olan bir kişi için, bulunduğu konumda görevlerini dürüst ve düzenli bir şekilde yerine getirmesinden başka türlüsü de düşünülemezdi. Mesleğinin sorumluluğuna giren herhangi bir mevzuda, vicdanına sürülecek bir leke, böyle bir adam için hesap dengesinde bir hata ya da kayıt defterinin tertemiz sayfasının üzerine dökülen büyük bir mürekkep lekesi kadar rahatsız edici olabilirdi. Hayatımda böylesine bir örnekle çok nadir karşılaşmışımdır, ancak burada tek kelimeyle konumuna tam olarak adapte olmuş bir kişiyle tanışmış olduğumu söyleyebilirim.
Artık belli bir ilişki içerisinde olmam gereken insanlardan bazıları böyleydi işte. Yaradan’ın ilahi adaleti sayesinde, geçmiş alışkanlıklarımla bu denli az bağlantısı olan bir konuma getirilmiş olmamı bana sunulmuş bir lütuf olarak kabullendim ve büyük bir ciddiyetle görevim gereği elde edeceğim kazançları sağlamaya başladım. Brook Çiftliği’ndeki20 kardeşlerle birlikte girişmiş olduğum zahmetli ve gerçekçi olmayan birtakım planları kurduktan; Emerson21 gibi bir aklın keskin etkisi altında üç yıl yaşadıktan; Assabeth’deki o vahşi, özgür günlerde, Ellery Channing22 ile etraftan topladığımız çalı çırpıyla yakmış olduğumuz ateşin etrafında oturup delice spekülasyonlar hakkında sohbet ettikten; Thoreau23 ile çam ağaçları ve Kızılderili ayinleri hakkında konuştuktan; Hillard’ın24 kültürünün klasik inceliğine sempati duyarak titizleştikten ve Longfellow’un25 ocağındaki şiirsel duygularla dolup taşmamdan sonra, karakterimin diğer yönlerini harekete geçirmiş ve şimdiye kadar iştahımı çok açmayan yiyeceklerle beslenmem gerektiğine karar vermiştim. Yaşlı müfettiş bile, diyet değişikliği olarak Alcott’u26 tanıyan biri için arzu edilen biri olarak görülebilirdi. Bunu, hafızamda gerçekten önemli yer edinmiş böylesine dostlardan sonra, tamamen farklı niteliklere sahip insanlarla kaynaşabilmemin ve değişimden asla rahatsızlık duymayan bazı ölçülerde, doğal olarak iyi dengelenmiş ve kapsamlı bir örgütün önemli bir parçası eksik olmayan bir sistemin kanıtı olarak görüyordum.
Edebiyat, onunla ilgili tüm çabalar ve amaçlar artık benim zihnimde çok az yere sahipti. Bu dönemde kitapların yüzüne bile bakmadım; çok uzak geliyorlardı bana. İnsan doğası dışında, yeryüzünde ve gökyüzünde gelişip yetişen bir anlamda benden gizli olan doğa ve tüm yaratıcı zevklerin ruhsallaştırıldığı her şey aklımdan çıkmıştı. Bir yetenek, bir lütuf şayet benden tamamen çekip gitmediyse içimde askıya alınmış ve cansız kalmıştı. Bütün bunlar, gerçek anlamda geçmişte kalan değerli olduklarını bildiğim anılarımı hatırlayabilmemin kendi isteğime bağlı olduğunun bilincinde olmasam, benim açımdan üzücü, tarif edemeyeceğim kadar kederli şeyler olurdu. Gerçekten de bunun bedeli ödenmeden çok uzun süre yaşanamayacak bir hayat olduğu doğru olabilirdi; aksi takdirde beni sonsuza kadar, almaya değer görmeyeceğim herhangi bir şekle dönüştürmeden, olduğum hâlimden başka bir şey hâline getirebilirdi. Ancak bunu asla geçici bir yaşam döngüsünden başka bir şey olarak görmedim. İçimdeki kâhin içgüdüsü, her zaman düşük bir sesle, uzun
20
Brook Çiftliği: Hawthorne’un katıldığı ortak yaşamda idealist deney.
21
Emerson: Tanınmış Amerikalı Ralph Waldo Emerson (1803-1882) deneme yazarı ve Hawthorne tarafından beğenilen şair.
22
Ellery Channing: William Ellery Channing (1780-1842), sosyal konularda çok etkili olan Amerikalı din adamı.
23
Thoreau: Henry David Thoreau (1817-1862), kısa bir süre Walden Pond’da bir kulübede yaşayan Amerikalı deneme yazarı.
24
Hillard: George Stillman Hillard (1808-1879), Thoreau’ya yardım eden Bostonlı avukat.
25
Longfellow: Henry Wadsworth Longfellow (1807-1882), yazar, Hawthorne’un arkadaşı ve Bowdoin Kolejinden sınıf arkadaşı.
26
Alcott: Amos Bronson Alcott (1799-1888), Hawthorne’un orada kaldığı sırada Concord’da yaşayan idealist Transandantalist.