Mesail-i Muğlaka. Ахмет Мидхат
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Mesail-i Muğlaka - Ахмет Мидхат страница 9
Moustique: “İki bir demeyerek sol omuzu üzerine bir ayak çelmesi fırlattım. Paldır küldür yere yuvarlandı.”
Birisi: “Namus tamamlandı. Yaşasın Moustique!”
Birkaçı birden: “Yaşasın Moustique!”
Moustique: “Heyhat! Sevgili dostlarım. Herif davrandı. Yerinden kalkar kalkmaz bana bir “gifle”21 indirdi ki bu defa rıhtımın tozlarını yalayan… Hayır! Malum ya, yerde kar var. Yerdeki karları ağızlayan ben oldum.”
Birisi: “Ooo! İşte bu pek büyük cüret!”
Kodaman: “Sonra? Netice?”
Moustique: “Bu hâlde işin daha ilerisine varamadım. O dev gibi bir herif. Ben ise zayıf bir adam. Zaten beni gözüne kestirmesi de bunun için değil mi? Ben dedim ki: ‘Seni tanıdım Abdullah! Sen beni dostlarım vasıtasıyla tanırsın.’ Terbiyesiz, dostlarımı da aşağıladı. ‘Tıbbiyeli değil misiniz? Beşinizi bile bir adam yerine koyamam!’ dedi.”
Birkaçı birden: “Nee? Ne?”
Kodaman: “Bu Abdullah kim oluyor?”
Moustique: “Hukuk öğrencisinden bir Türk! Kendisini tanırım. Pek kuvvetli bir gulyabanidir ama silah kullanmayı bilmez. Bir düelloda pek güzel hakkından gelebilir isem de bu işin bir düelloya layık olup olmadığını siz kestireceksiniz. Siz hükmedeceksiniz.”
Bu hikâye üzerine herkes sükûta vardı. Sonra bir müzakere kapısı açıldı. Herkes söylemeye başladı. Ama hepsi birden konuşuyorlardı. Öyle bir şamata ki o muhavereyi aynen yazmak mümkün değildir. Zaten her ağızdan çıkan sözü sırasıyla dinleyebilmek bile muhaldir. Müzakerenin hülasası şu oldu ki: Eğer Abdullah o kızın dostu mostu bir şeyi olsaydı himayeye hakkı olabilirdi. Hâlbuki müzakere esnasında aralarında böyle bir münasebet olmadığı Moustique tarafından dermeyan olunmakla müdahaleye hiç hakkı yoktu. Gerçi bir kadın yardım ister ise yardımı esirgememek mertlik kanununda var ise de etudiante üye olan bir öğrencide bu mertlik görülmedi.
“Grisetteler etudiantler için, etudiantler de grisetteler içindir.” denildi. Şu hâlde Abdullah’ın hareketi gereksiz bir taarruz addolundu. Bu yüzden Moustique’in çelmesi de gerekli bir müdafaa olmak üzere kabul gördü. Bu çelme üzerine Abdullah ses çıkarmamış olsaydı cezasını çekmiş sayılacaktı. Hâlbuki taarruzu, bir talipliye el kaldırmak, tokat atmak derecesine kadar vardırdı. İyi oldu ki Moustique, iki tarafın pazu kuvveti denk olmayan şu çarpışmada devam etmedi. “Sen de beni dostlarım vasıtasıyla tanırsın.” mukabelesi pek edibane bir mukabele sayıldı. İş yalnız bu derecede kalsaydı; dostlardan ikisi o küstahın yanına gönderilerek düelloya davet olunur ve Moustique de onun kafasına bir kurşun kondurarak yahut meç ucuyla vücuduna bir delik açarak namus ikmal edilir ve iş de bu şekilde biterdi. İşte Moustique, Abdullah’a karşı böyle bir düellodan hiç korkmuyor. Kahraman Moustique! Lakin diyor ki, “Ben kendi namusumu temizlediğim hâlde siz kendi namusunuzu temizlemeyecek misiniz?” İşte Moustique’in bu sözü pek haklı görüldü. Abdullah’ın tıbbiye öğrencisini aşağılaması o kadar büyük bir terbiyesizlik olarak görüldü ki kendisi düello şerefine de layık görülmedi. Denildi ki: “Düello terbiyeli adamlar arasında namusa dair meseleyi halletmek için şerefli bir şeydir. Öyle terbiyesizlere bu şerefi layık görmemelidir.” Nihayet Abdullah, Moustique’e olan taarruzunu nasıl ki insanlık kaidelerine mugayir olarak icra etmiş ise; tıbbiye öğrencisi de onun cezasını insanlık kuralları ve medeni usullere muvafık olarak vermeye karar verdi. O ceza da hangi suretle oldu ki? Anladınız mı? Tıbbiye öğrencisinden hangisi Abdullah’ı her nerede görür tanır ise tokatlamak suretiyle…
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.