Rikalda yahut Amerika'da Vahşet Âlemi. Ахмет Мидхат

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Rikalda yahut Amerika'da Vahşet Âlemi - Ахмет Мидхат страница 12

Жанр:
Серия:
Издательство:
Rikalda yahut Amerika'da Vahşet Âlemi - Ахмет Мидхат

Скачать книгу

style="font-size:15px;">      Bir yanda vahşîler şu meşguliyette bulunadursunlar, diğer yanda Moşamol, Zak Maradangal’dan almış bulunduğu müsaade üzerine beyaz derili kızla konuşmaya başlamıştı.

      Maradangal’ın nasıl olup da bu müsaadeyi Moşamol’dan esirgememiş bulunduğuna şaşmamalıdır. Moşamol o müsaadeyi isterken Maradangal’ın suratına öyle bir manidar tavırla bakmış ve öyle bir şekilde tebessüm etmişti ki zeki zak, Moşamol’un bu teşebbüste pek mühim bir maksadı olduğunu takdir etmek mecburiyetinde kalmıştı. Zira muhalefet edecek olursa zaten zaklar din ve mezhebine itikadı bulunmayan o şeytan Moşamol’un mutlaka bir şerrine uğrayacağına hükmederek cemaatten istediği müsaadeyi vekâleten ona vermişti. Daha doğrusu buna mecbur olmuştu.

      Maradangal gibi koca bir vahşi cemaati birtakım batıl şeylere inandırarak kendi hükmü altında bulunduran herifler pek akılsız ve ahmak olamazlar. Bu başarılarılarını kendilerine temin eden şey yalnız şeytanlıklarıdır ki cahil oldukları hâlde bile o şeytanlıklarla pek ince şeylere akıl erdirebilirler. Maradangal ise bu tarz kâhinlerin en şeytanlarından birisiydi. Moşamol’un istediği müsaadeyi esirgemedikten başka kabile halkı arasında peyda olan fısıltı ve bakışmalar Moşamol’a verilen müsaade müddetini arttırmakta bulunduğundan bunu daha da ileri vardırarak beyaz derililer hakkında cemaatin açmış olduğu sohbetlere kendisi de katılarak dedi ki:

      “Durunuz çocuklar! Bu meseleyi size ben halledeyim. Her mabut kendisine yine kendi beğendiği renklerde mahluklar yaratmıştır. En eski, en faziletli zaklardan nakil yoluyla bize varmış bulunan rivayetlerdendir ki dünyanın bir tarafında bir de simsiyah mabut bulunmakta ve kendi mahluklarını da kendisi gibi simsiyah yaratmaktaymış. Bunu öğrenince pek kolay anlayabilmiş olursunuz ki şu beyaz derililerin mabutları da beyazdır. Onun için kendi mahlukatını beyaz yaratmıştır. Bundan dolayı bu kızın rengini bir boya eseridir zannetmeyiniz. İnanınız ki bu doğal bir renktir. Ama güzel veyahut çirkin olması konusuna gelince ben inkâr edemem ki bana âdeta çirkin görünüyor. Bizim ormanların ziyneti, güzelliği olan kırmızı rengimize nispetle onun şu kirli renginde sanki ne letafet vardır ki? Hem yine zaklardan birisinden işitmiştim ki bunların böyle sımsıkı elbiseler giymeleri vücutları pek kusurlu olduğundandır. Onlar vücutlarını kimseye göstermezlermiş. Vücutlarını görmekten utanırlarmış. Öyle ya! Vücutları bizim gibi kusursuz ve güzel olsa bakmaktan dolayı neden utansınlar ki?”

      İşte kabile halkı beyaz derili kız hakkında şu yorumlara girişmişlerdi. Maradangal’ın sözleri ise bu sohbeti bir kat daha uzatmaya yardım ettiği esnada Moşamol diğer cihette beyaz derili kız ile söze girişmişti. Moşamol’un epeyce söyleyebildiği Avrupa lisanı ise Fransızcaydı. Hâlbuki bu gelen kız İngiliz olduğundan onun da söyleyebildiği Fransızca kelimeler Moşamol’un Fransızcasından pek de güzel değildi.

      Tarih kitaplarına henüz geçmediği hâlde Missouri Nehri’nin Mississippi Nehri’ne karıştığı yerlere en önce Fransızlar gitmişler. Saint Loui şehri de ilk önce bunlar tarafından tesise başlanmıştır. Dolayısıyla Iowa ülkesi taraflarının ilk galipleri Fransızlar olduğundan, Moşamol da daha önceden bunların eline esir düşmüştür. Yanlarında geçirdiği birkaç sene zarfında Fransızcayı da epeyce konuşmaya başlamıştı. İngilizler ise Fransızlardan sonra buralara gitmişler. İlk teşkil ettikleri kasaba Saint Loui’nin elli saat kadar batı cihetinde bulunmaktadır. Burası, sonradan Amerika Birleşik Devletleri, İngilizlerle âdeta birleştiği dönemlerde, bu devletin kurulmasında en büyük hizmeti dolayısıyla onların en büyük reislerinden Jefferson namına anılan kasabalardandır. İşte sandaldan çıkıp şu vahşiler içine düşen güzel kız da bu suretle Jefferson taraflarına giden İngilizlerdendi. Sadece Fransız göçmenleriyle olan ilişkilerinden dolayı o da biraz Fransızca öğrenmiştir.

      Moşamol ilk önce kızın ölüm derecesindeki korkusunu bir an önce izaleye yardım etmek için söze temin ve tatmin vadisinden girişerek demişti ki:

      “Korkmayınız matmazel! Düştüğünüz tehlike böyle korkunuzdan helak olacak derecelerde büyük değildir.”

      Zavallı kızcağız bir vahşiden böyle ümit verici sözler duyunca bu sözlerin sanki babasından ya da kardeşinden duyuyormuş gibi bir sevinç ve hayretle karşılamıştı. Sevincinden az kalmıştı ki Moşamol’un boynuna sarılarak yüzünden gözünden şapır şapır öpsün. Moşamol ise kızın bu derecelere varan memnuniyetini, kendi geleceği ve planları için tehlikeli bulduğundan kızı bu aşırı sevincinden men ile de dedi ki:

      “Aman matmazel! Aramızdaki dostluğu arkadaşlarıma göstermemeliyiz. Biraz metanetli olunuz. Söyleyiniz bana nereden geliyorsunuz?”

      Kızcağız kendini toplayıp dedi ki:

      “Kansas kasabasından.”

      Moşamol bu Kansas kasabası nerede olduğunu bilmediğinden bunu da kızdan sordu. Kız dedi ki:

      “Buraya üç yüz yetmiş mil kadar güneydoğu tarafında İngilizlerin yeni tesis ettikleri bir kasabadır.”

      “Oradan buraya kadar nasıl geldiniz?”

      “Gemi ile. Hatta biz buradan daha yukarıya bile çıkmıştık. Yukarıda sol taraftan Missouri Nehri’ne karışan ve haritalar üzerinde New Brara diye tayin olunan nehre kadar varmıştık. Sahilden giderken koca bir dağ âdeta uçup gemimizi su ile toprak arasına defnetti. Meğer nehrin cereyanı oya oya koca dağın altını boşaltmış. Gemide bulunanlar kendilerini nehre attılar. Ne kadarı boğuldu ne kadarı kurtuldu bilemem. Ben kim bilir ne şekilde olmuşsa kendimi bir toprak yığıntısı üzerinde buldum. Şu sandal da yanı başımda su içinde olduğundan bir hâl ile hemen sıçrayıp atlayarak içine girdim.

      İki gündür nehrin akıntılarıyla akıp geliyorum. Elbisemin ıslanan yerlerini kurutup mümkün mertebe tanzim ettim. Karnım acıktıkça sahile yanaşıp patates, kestane gibi bulabildiğim şeylerle karnımı doyuruyordum. Bu sahile de yine acıktığım için yanaşmıştım.”

      Moşamol kızı seyrettikçe o letafet ve güzelliğine bir türlü gözleri doyamıyordu. Kız, bu Fransızcayı nerede öğrendiğini ve bu insani niteliklere hangi terbiye sonucu sahip olduğunu sorması üzerine Moşamol dedi ki:

      “Burada benim ismime Moşamol derler. Bundan altı sene önce Topeka taraflarında Avrupalılar ile savaşarak yenildik. Kabilemiz Kansas Nehri’ni geçerek Missouri kenarlarına sığındı. Orada beyazlara bir daha yenildik. O zaman ben esir düştüm. Kabilemiz Missouri Nehri’ni de geçip buralara doğru göçtü. Beni esir alanlar ta Saint Loui’ye kadar götürdüler. Orada Juan Mason namında bir malikâne sahibine beni sattılar.”

      Kızcağız bu Juan Mason namını işitince tavrında oluşan büyük bir sevinçle dedi ki:

      “Juan Mason mu? Hani ya şu Mississippi Nehri kenarında bir ülke kadar malikânesi olan Fransız değil mi?”

      “Evet! Siz o aileyi tanır mısınız?”

      “Tanımak ne demek? Hâlâ pederim Johnsonser onun ortaklarındandır.”

      “Öyleyse bu hâl aramızdaki dostluğu bir kat daha teyit edecektir. Çünkü ben o aile nezdinde inayetten, iyiliklerden başka bir şey görmedim. Diğer esirler arasında türlü türlü işkencelere uğrayanlar pek çok idiyse de bunlar bana daima iyilikle, merhametle muamele etmişlerdir. Nihayet dört sene kendilerine hizmet

Скачать книгу