Kızıl Odanın Rüyası I. Cilt. Сюэцинь Цао
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Kızıl Odanın Rüyası I. Cilt - Сюэцинь Цао страница 20
Yucun, bu hikâyeyi duyunca iç geçirdi.
“Karşılaşmaları tesadüf olamaz. Kaderin işi olmalı. Bir tür telafi. Yoksa Feng Yuan’in Yinglian’e aniden duyduğu sevgi başka nasıl açıklanabilir ki? Onca yıl kendisini kaçıran kişinin acımasız muamelesine katlanan Yinglian sonunda kendisini seven bir adamla bundan kurtulma fırsatını bulmuş, onunla evlenebilseydi her şey çok iyi olacaktı ama sonra bunlar oluyor! Hiç şüphesiz Xue ailesi Feng’ınkinden daha zengin ama onun nasıl bir adam olduğunu göz önünde bulundurursak, büyük bir odalık ordusu ve ahlaksız, hovarda mizacıyla Feng Yuan ile bir tutulamazdı! Bu aşk hikâyesi, tuhaf bir rastlantıyla, talihsiz bir delikanlı ile talihsiz bir kızın başına gelen boş bir hülya. Ama başka insanların ilişkilerini bir tarafa bırakalım şimdi! Bu davayı en iyi şekilde halletmenin yolu nedir?”
“Sayın Hâkim, eski günlerde büyük bir zekâ ve kararlılık sergilerdiniz.” dedi görevli, gülerek. “Şimdi ne oldu o eski azminize? Duyduğuma göre bu mevkiye gelmeniz Jia ve Wang ailelerinin sayesinde olmuş. Bu Xue evlilik yoluyla Jiaların akrabası. Neden rüzgâra doğru yelken açıp bu davayı ileride yine iki ailenin de yüzüne bakabileceğiniz şekilde, onlara iyilik yaparak sonuçlandırmıyorsunuz?”
“Teklifin çok yerinde tabii ama bir adamın hayatı söz konusu. Üstelik ben İmparator’un lütfuyla yeniden göreve getirildim ve yeni bir hayata başladım. Minnetimi göstermek için elimden geleni yapmak yerine, nasıl olur da özel nedenlerden ötürü yasaları hiçe sayabilirim? Böyle bir şey yapmaya cesaret edemem.”
“Sayın Hâkim, tabii ki söyledikleriniz çok doğru ve yerinde.” dedi görevli, alaycı bir şekilde gülerek. “Ama buna kimse itibar etmez. Günümüz dünyasında işler böyle yürümüyor. Eskilerin, ‘Büyük adamlar günün şartlarına ayak uydururlar.’ sözünü hiç duymadınız mı? ‘Üstün insan hayırlı olanın peşinden gidip felaketten uzak durur.’ da derler. Dediğiniz gibi yapacak olursanız, İmparator’a minnetinizi göstermek şöyle dursun, hayatınızı da tehlikeye atarsınız. Sizin yerinizde olsam, bir şey yapmadan önce bu konuyu bir kez daha dikkatlice düşünürdüm.”
Yucun uzunca bir süre başını önüne eğip durdu.
“Peki, sen ne diyorsun?” diye sordu, sonunda.
“Hizmetkârınız çok mükemmel bir plan yaptı bile.” dedi görevli. “Şöyle: Yarın davayı görürken, âdet yerini bulsun diye büyük bir gösteri yaparak bir mahkeme emriyle suçlular için yakalama kararı çıkarın. Tabii ki suçluları yakalayamayacaksınız ve davacılar meseleyi burada bırakmayacaklar. Sonra siz Xue ailesinin bazı üyeleriyle hizmetkârlarını sorgulamak üzere gözaltına alırsınız. Ben de perde arkasından işe koyulup onların Xue Pan’in aniden hastalanıp öldüğünü ilan etmelerini sağlarım. Bu olay bütün Xue ailesi ve yetkili otoritelerin yeminli beyanlarıyla desteklenir.”
“Sonra Sayın Hâkim, ruh çağırma konusunda özel bir yeteneğiniz olduğu haberini etrafa yayarsınız. Mahkeme salonuna bir ruh çağırma tahtası kurdurup seansı seyretmek isteyen, asker ya da sivil herkesi davet edersiniz. Ruhun, müteveffa Feng Yuan ile Xue Pan’in önceki yaşamlarında birbirlerine düşman olduklarını, şimdi hesaplaşmak üzere karşılaştıklarını, Feng Yuan’in bunu canıyla ödediğini, onun ruhunun musallat olduğu Xue Pan’in de esrarlı bir hastalığa yakalanıp öldüğünü anlattığını söylersiniz. Kızı kaçıran falan isimli adam bu faciaya neden olduğundan, onun yasaların gerektirdiği şekilde cezalandırılacağını, diğer herkesin temize çıkarıldığını ilan edersiniz. Ben de geri planda kızı kaçıran adamla konuşup itirafta bulunmasını sağlarım. Ruhun mesajının onun itirafını doğruladığını gören insanlar hiçbir şüphe duymadan ikna olurlar.”
“Xue ailesi para içinde yüzüyor. Sayın Hâkim, siz Feng Yuan’in cenaze masrafları için Xue ailesinin Feng ailesine beş yüz, hatta bin tael ödemesini karara bağlarsanız, onların buna gücü yeter. Feng ailesi pek de önemli insanlar sayılmazlar, bütün dertleri para. Gümüş tael onların ağızlarını kapatır. Bu planıma ne diyorsunuz, Sayın Hâkim? Biraz üzerinde düşünün.”
“İmkânsız! Çok riskli!” diyerek güldü Yucun. “Ben bu konuda biraz düşüneyim, asıl mesele insanların gereksiz konuşmalarını önleyecek bir yol bulmak, o zaman bu konu da halledilmiş olur.”
İki adamın görüşmesi öğleden sonra geç saatlere dek sürdü.
Ertesi gün, bir grup şüpheliyle davacı mahkemeye çağrıldı ve Yucun onları inceden inceye sorguladı. Gerçekten de Fengların çok küçük bir aile olduğunu ve cenaze masrafları için bu davaya bel bağladıklarını anladı ama Xue ailesi zenginliklerinin ve nüfuzlarının verdiği kibirle karşılıklı uzlaşmayı reddedince dava çözümsüz kaldı.
Yucun akıllıca davranıp yasaları şartlara uydurarak keyfî bir hükme vardı. Cenaze masraflarını karşılamak amacıyla gelen Feng ailesi yüklüce bir para alıp başka bir itirazda bulunmadı.
Dava sonuçlanınca hiç zaman kaybetmeden Jia Zheng ve o zamanlar Metropolitan Garnizonu’nda Başkomutan olan Wang Ziteng’a birer mektup gönderip, değerli yeğenlerinin aleyhine açılan davanın kapandığını, artık bu konuda daha fazla endişelenmelerine gerek kalmadığını bildirdi.
Bu dava, bir zamanlar Su Kabağı Tapınağı’ndaki rahip adayı olan şimdiki görevli sayesinde halledilmişti ama Yucun bu adamın, herkesin içinde kendisinin fakir ve âciz olduğu eski günleri ortaya dökeceğinden korkmaya başladı. Sonunda onun bir kabahatini yakalayıp, uzak bir bölgeye sürgüne göndererek tekrar rahat bir nefes aldı.
Şimdi Yucun’ı bir kenara bırakıp Yinglian’i satın alan ve Feng Yuan’i döverek ölümüne neden olan genç Xue’ye dönelim. Uzun kuşaklar boyunca kültürlü olan bir aileden geliyordu ve Jinlingliydi ama daha çocukken babasını kaybedince, kendisine çok düşkün olan annesi, tek oğlu ve vârisi olarak onu şımartmış, bunun sonucunda zaman içinde işe yaramaz adamın biri olmuştu. Ailesi son derece varlıklıydı. İmparatorluk Sarayı’nın resmî tedarikçilerinden biri olarak mal alımı için Devlet Hazinesi’nden gelirleri vardı. Genç Xue, Pan adıyla okula gitmişti, stil adıysa Wenqi’ydi. Beş altı yaşlarından beri alışkanlıkları abartılı, konuşmaları kibirli ve küstahtı. Tabii ki okula gitmişti ama doğru dürüst okuyup yazamıyordu. Bütün gününü horoz dövüşü, at yarışıyla ve bazı yerleri ziyaret ederek geçiriyordu. İmparatorluk Tedarikçisi olduğu hâlde işin gerekleri ya da dünya meseleleri hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Babasının ve büyükbabasının eski bağlantıları sayesinde Gelir Dairesi’ne kaydolarak düzenli bir şekilde yüksek bir maaş ve erzak elde etmeyi başarmış, bütün işlerinin idaresini ortaklarına ve ailenin eski kâhyalarına bırakmıştı.
Annesi née Wang, Metropolitan Garnizonu’nda Başkomutan olan Wang Ziteng’ın ve Rong Konağı’ndan Jia Zheng’ın karısı Wang Hanım’ın kardeşiydi. Yaklaşık kırk yaşlarındaydı ve Xue Pan tek oğluydu. Ama ondan iki yaş küçük, bebeklik adı Baochai olan bir de kızı vardı. Çok güzel olan bu kızın doğal bir zarifliği vardı. Babası hayattayken, çok düşkün olduğu kızını okutmuştu, kız sersem ağabeyinden on kat daha üstündü. Baochai babasının ölümünden sonra Xue Pan’in annelerine huzur yüzü göstermeyeceğini