Kuzin Bette. Оноре де Бальзак
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Kuzin Bette - Оноре де Бальзак страница 26
Bu küçük harp tabii Rocher-de-Cancale’deki ziyafetlere, tiyatrolara gitmeden, başörtüsü, eşarp, elbise, mücevher gibi birçok hediyelere konmadan olmadı. Doyenné Sokağı’ndaki apartman göze hoş görünmüyordu; Baron, Vanneau Sokağı’nda şirin, yeni bir evi mükellef bir şekilde döşemeye kalkıştı.
Mösyö Marneffe memleketindeki işlerini yoluna koymak için bir ay sonra kullanılmak üzere on beş gün izinle, bir de ikramiye kopardı. Kendi kendine, cinsilatifi incelemek için İsviçre’ye küçük bir seyahat yapmayı kurdu.
Baron Hulot himaye ettiği kadınla uğraşmakla beraber, himaye ettiği adamı da unutmadı. Ticaret Nazırı Kont Popinot sanatı severdi. Samson eserinin bir nüshasına, ortada kendi Samson’u ile Matmazel Hulot’nunkinden başkası kalmaması için kalıbı kırılmak şartıyla iki bin frank verdi. Saat modelini gören bir prens modele hayran oldu, kendisine bir tane ısmarladı lakin modelin bir tek olması şarttı, otuz bin frank da verdi. Aralarında Stidmann da bulunan, fikirleri sorulan sanatkârlar bu iki eserin müellifinin heykel yapabileceğini söylediler. Harbiye Nazırı ve Mareşal Montcornet abidesi için açılan, İane Defteri Komitesi Başkanı Mareşal Prens Wissembourg’un çıkarttığı bir kararla, heykelin yapılması Steinbock’a havale edildi. O zaman portföysüz nazır muavini olan Kont de Rastignac, şöhreti rakiplerinin alkışları arasında yükselen sanatkârdan bir eser istedi. Steinbock’tan küçük bir kızı taçlandıran iki küçük oğlan eserini aldı, sanatkâra Gros-Caillou’daki devlet mermer deposunda bir atölye vereceğine söz verdi.
Bu, Paris’te eşine rastlandığı gibi bir muvaffakiyet, yani çılgınca bir muvaffakiyet, onu taşımaya gücü yetmeyen omuzları, belleri olmayan kimseleri ezecek bir muvaffakiyetti. Gazetelerde, mecmualarda Kont Wenceslas Steinbock’tan bahsediliyordu. Oysaki ne onun ne de Matmatzel Fischer’in bunlardan haberi vardı. Her gün, Matmazel Fischer akşam yemeği için evden çıkar çıkmaz Wenceslas, Baron’un evine giderdi. Yalnız Bette, kuzini Hulot’ya geldiği gün hariç, orada bir iki saat kalırdı. Bu hâl, böylece birkaç gün devam etti.
Kont Steinbock’ın kıymetlerinden, hüviyetinden emin olan Baron; sanatkârın karakterinden, tabiatından çok hoşlanan Barones; anasının, babasının aşkını tasvip etmelerinden, sevgisinin büyük şöhretinden gurur duyan Hortense, evlenme işini konuşmakta artık tereddüt etmemişlerdi. Nihayet sanatkâr sonsuz bir saadet içinde idi. Oysaki Madam Marneffe’in bir boşboğazlığı her şeyi berbat etti. Bakın, nasıl…
Baron Hulot’nun Madam Marneffe ile -o evde bir gözü olsun diye-dost kılmak istediği Lisbeth, kendi hesabına Hulot ailesinde bir kulağı bulunsun isteyerek ihtiyar kızı pohpohlayan Valérie’nin evinde akşam yemeğini yemişti. Valérie yerleşeceği yeni apartmanın uğurlu kademli olsun ziyafetine Matmazel Fischer’i davet etmeyi düşündü. Akşam yemeklerine gidecek bir ev daha bulmaktan bahtiyar ve Madam Marneffe tarafından elde edilen ihtiyar kız, kalbinde ona karşı bir muhabbet duymuştu. Münasebette bulunduğu insanlardan hiçbiri kendisine bu kadar yaltaklanmamıştı. Gerçekten de Kuzin Bette, Barones’in, Mösyö Rivet’nin, Crevel’in ve evlerinde yemek yediği herkes karşısında ne ise, Madam Marneffe de istediğini anlayıp yerine getirmek için gözüne baktığı Matmazel Fischer’in karşısında o idi. Marneffeler evlerindeki sıkıntıyı, darlığı -ki bunu daima güzel renklerle boyamaya çalışırlardı- göstererek bilhassa Kuzin Bette’in merhametini tahrik etmişlerdi: Minnettar ve nankör dostlar, hastalıklar, sefaletini kendisinden sakladıkları ve çok büyük fedakârlıklar sayesinde kendini daima debdebe içinde sanarak ölen bir anne, Madam Fortin, vesaire vesaire…
“Zavallı insanlar!” diyordu kuzin, Hulot’ya. “Onlarla alakadar olmakta çok haklısın, buna o kadar lakayttırlar ki çünkü ne kadar cesaretli, ne kadar iyi insanlar! Şef muavini mevkilerinin temin ettiği bin ekü ile zar zor geçinebiliyorlar çünkü Mareşal Montcornet’nin ölümünden beri borçlanmışlar. Karısı, çoluğu çocuğu olan bir memurun Paris’te iki bin dört yüz frank maaşla geçinmesini istemek devlet hesabına barbarlıktır.”
Kendisiyle dostmuş gibi hareket eden, her şeyi danışan, koltuklayan, her şeyi söyleyen, kendisini ihtiyar kızın idaresine bırakmak ister görünen bu genç kadını, az zaman zarfında eksantrik Kuzin Bette bütün akrabalarından daha fazla sevmeye başladı.
Madam Marneffe’in ağırlığına, terbiyesine ne Jenny Cadine’de ne Josépha’da ne onların arkadaşlarında gördüğü tavırlarına hayran olan Baron; bir ay içinde ona bir ihtiyar ihtirasıyla, makul gibi görünen çılgın bir ihtirasla gönül vermişti. Gerçekten bu kadında, aktriste, şarkıcı kadında bütün bahtsızlıklarına sebep olan ne alay ne işret ne çılgınca israf ne fesat ne içtimai şeyleri hor görme ne de mutlak istiklal vardı. Kumun susuzluğuna benzeyen kibar fahişe tamahkârlığından da kurtulmuştu.
Dostu, sırdaşı olduğu hâlde, Madam Marneffe kendisinden küçük bir şey kabul etmek için bile inanılmayacak derecede naz ediyordu. “Mevkiler, ikramiyeler, bizim için hükûmetten kopardığınız her şey iyi ama sevdiğinizi söylediğiniz kadının namusunu lekelemeye kalkışmayınız…” diyordu Valérie. “Yoksa size inanmayacağım.” Göz ucuyla göklere bakan Sainte Thérèsevari bir göz işaretiyle “Size inanmak isterim.” diye ilave ediyordu.
Her hediye için bir tabya zapt ediliyor, bir vicdana taarruz ediliyordu. Zavallı Baron; nihayet bir fazilete rastladığı, hülyalarını gerçekleşmiş gördüğü için kendini alkışlayarak, zaten pek pahalı, ehemmiyetsiz bir şeyi takdim etmek için bile kurnazlıklara başvuruyordu. Pek sade (Baron öyle derdi) olan bu evde Baron evindeki kadar Tanrı’ydı. Mösyö Marneffe, nezaretteki Jüpiter’in, karısına altın yağmuru yağdırmak niyetinde olduğuna inanmaktan binlerce fersah uzakta gibi görünüyor, yüksek şefine kul köle oluyordu.
Yirmi üç yaşında olup halis, kötülükten korkar bir burjuva olan, Doyenné Sokağı’nın gizli çiçeği Madam Marneffe, şimdilerde Baron’a tiksinti veren kibar fahişelik fesatlarından, ahlak bozukluklarından uzaktı. Çünkü Baron, sırıtan faziletin henüz ulu taraflarını tanımamıştı; ürkek Valérie, şu şarkıdaki gibi “bütün yol boyunca” ona bunları tattırıyordu.
Hector’la Valérie arasında işler böyle olunca büyük sanatkâr Steinbock’la Hortense arasındaki evliliğin sırrını Valérie’nin Hector’dan öğrenmiş olmasına hiç kimse şaşmayacaktır. Hakları olmayan bir aşkla, metres olmaya kolay kolay karar vermeyen bir kadın arasında, tıpkı bir idman sırasında flörenin düello kılıcının hareketlerini alışı gibi, çoğu zaman sözün düşünceyi aştığı şifahi, manevi mücadeleler geçer. En ihtiyatlı adam, o zaman Mösyö de Turenne’ı taklit eder.
Bir defasında “Kendini tamamen bize vermeyecek bir adam için günah işlemeyi aklıma getiremem!” diye bağıran Sevgili Valérie’ye karşılık olarak Baron, kızının evlenmesinin kendisine tam bir hareket serbestî vereceğini ima etmişti. Zaten Baron, yirmi beş yıldan beri Madam Hulot ile kendisi arasında her şeyin bitmiş olduğuna bin defa yemin etmişti.
“Onun ne kadar güzel olduğunu söylerler.” diye Madam Marneffe karşılık verdi. “Delilini gözümle görmeliyim.”
“Göreceksiniz…” dedi Baron. Hem Valérie’sinin kendisini tehlikeye atan bu arzusundan dolayı mesuttu.
“Peki ama nasıl? Beni hiçbir zaman ihmal etmemeniz lazım.”