Sefiller II. Cilt. Виктор Мари Гюго

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Sefiller II. Cilt - Виктор Мари Гюго страница 15

Жанр:
Серия:
Издательство:
Sefiller II. Cilt - Виктор Мари Гюго

Скачать книгу

gizlenecek olsak, hemen yakayı ele veririz. O zaman oyunlarını ertelerler. Zavallılar, o kadar kibirsizdirler ki kalabalık karşısında rol yapamazlar. Hayır, yağma yok, ben onların şarkı söylediklerini ve dans ettiklerini görmek isterim.”

      Bu monolog sona erdi, Marius’e döndü ve bu sırada ona dikkatle bakarak sordu:

      “Korkuyor musun?”

      “Neyden?” dedi Marius.

      “Bu adamlardan.”

      “Sizden fazla değil!”

      Bu polis ajanının henüz kendisine “Mösyö” demediğini fark etmeye başlayan Marius kaba bir şekilde karşılık verdi.

      Müfettiş, Marius’e daha da dikkatle baktı ve ağırbaşlı bir ciddiyetle devam etti:

      “Orada cesur ve dürüst bir adam gibi konuşuyorsun. Cesaret suçtan, dürüstlük otoriteden korkmaz.”

      Marius onun sözünü kesti:

      “İyi ama ne yapmayı düşünüyorsun?”

      Müfettiş şu sözle yetindi:

      “Kiracıların geceleri içeri girebilecekleri geçiş anahtarları var. Sende bir tane olmalı.”

      “Evet.” dedi Marius.

      “Senin için mi?”

      “Evet.”

      Müfettiş, “Ver onu bana.” dedi.

      Marius yeleğinin cebinden anahtarını çıkardı, Müfettiş’e verdi ve ekledi:

      “Tavsiyeme uyarsan içeriye güç kullanarak girmelisin.”

      Müfettiş, Marius’e Voltaire’in ona bir tekerleme öneren taşralı bir akademisyene atabileceği gibi bir bakış fırlattı; tek bir hareketle kocaman olan ellerini pardösünün iki büyük cebine soktu ve “yumruk” denen türden iki küçük çelik tabanca çıkardı.

      Sonra onları Marius’e göstererek hızlı bir şekilde sert bir tonda şöyle dedi:

      “Al bunları. Evine git. Odana saklan ki dışarı çıkmış sanılasın. Doludur. Her biri iki mermi taşır. Nöbet tutacaksın, bana bildirdiğin gibi duvarda bir delik var. Bu adamlar gelecek. Onları bir süre kendi hâllerine bırak. İşlerin bir krize ulaştığını ve bunlara bir son vermenin zamanının geldiğini düşündüğünde ateş et. Daha erken değil. Gerisi beni ilgilendiriyor. Tavana, havaya bir atış; nerede olursa olsun. Her şeyden önce, sakın çok erken değil! Projelerini uygulamaya koymaya başlayana kadar bekle; sen bir avukatsın; doğru noktayı bilirsin.”

      Marius tabancaları aldı ve ceketinin yan cebine koydu.

      Müfettiş:

      “Bu, görülebilen bir yumru oluşturur.” dedi. “Pantolon cebine koy.”

      Marius tabancaları pantolonunun ceplerine sakladı.

      “Şimdi.” diye devam etti Müfettiş. “Hiçbirinin kaybedecek bir dakikası kalmadı. Saat kaç? İki buçuk. Saat yedide miydi?”

      “Saat altıda.” diye yanıtladı Marius.

      “Çok zamanım var.” dedi Müfettiş. “Ama fazlasıyla değil. Sana söylediğim hiçbir şeyi unutma. Tak! Bir tabanca atışı.”

      “Bende.” dedi Marius.

      Ve Marius çıkmak için elini kapının koluna koyarken Müfettiş ona seslendi:

      “Ha, bir şey daha söyleyeyim; yeni bir gelişme olacak olursa ya buraya gel ya da birini gönder. Müfettiş Javert’i arasınlar.”

      XV

      Jondrette Alışverişini Yapıyor

      Birkaç dakika sonra, saat üç civarında Courfeyrac ile Bossuet, Mouffetard Sokağı’ndan geçiyorlardı. Kar iyice şiddetlenmişti, tipi gibi yağıyordu. Bossuet o sırada Courfeyrac’a şöyle diyordu: “Sanki göklerde beyaz kelebeklerin vebası başladı, bu karlar tıpkı ölü kelebekler gibi değil mi?” Sonra Bossuet, Marius’ü gördü. Genç adam oldukça tuhaf bir hâlde yokuşu çıkıyordu.

      “Dur!” dedi Bossuet. “Marius orada.”

      “Onu gördüm.” dedi Courfeyrac. “Onunla konuşmayalım.”

      “Neden?”

      “Çok meşgul.”

      “Ne ile?”

      “Havasını görmüyor musun?”

      “Ne havası?”

      “Birini takip eden bir adamın havası var.”

      Bossuet, “Bu doğru.” dedi.

      “Sadece bir kızın peşinde!” dedi Courfeyrac.

      “Ama o kimi takip ediyor?”

      “Güzel, çiçekli, boneli bir fahişe! O âşık.”

      “Ama…” diye göz gezdirdi Bossuet. “Sokakta hiçbir fahişe ya da çiçekli bir bone görmüyorum. Etrafta bir kadın yok.”

      Courfeyrac sıkılarak cevap verdi:

      “Bir adamı takip ediyor çünkü!”

      Aslında, gri bir şapka takan ve sadece sırtını görmelerine rağmen gri sakalı seçilebilen bir adam, Marius’ün yirmi adım kadar önünde yürüyordu. Bu adam, kendisi için tamamen yeni ve çok büyük olan bir palto giymişti; hepsi paçavralar içinde asılı ve çamurdan siyah olan ürkütücü bir pantolon vardı üzerinde.

      Bossuet kahkahayı patlattı.

      “Bu adam kim?”

      “O?” diye karşılık verdi Courfeyrac. “O bir şair. Şairler, tüccarların tavşan postundan pantolonlarını üzerine, Fransa’nın Meclis üyelerinin paltolarını giymeye çok düşkündür.”

      “Bakalım Marius nereye gidecek.” dedi Bossuet. “Adam nereye gidiyor bakalım, onları takip edelim mi?”

      “Bossuet!” diye haykırdı Courfeyrac. “Meaux Kartalı! Sen müthiş bir vahşisin. Gerçekten de başka bir adamı takip eden bir adamı takip etmek istemiyorsun herhâlde!”

      Marius, Jondrette’in Mouffetard Sokağı’na girdiğini görüp ardına takılmıştı. Jondrette izlendiğini fark etmeden yürümeyi sürdürdü. Marius bir ara onun Gracieuse Sokağı’ndaki çok döküntü bir kulübeye girip birkaç dakika kaldığını gördü. Adam tekrar Mouffetard Sokağı’nda yürümeyi sürdürdü. Köşedeki bir nalburun önünde durup içeri girdi ve Marius birkaç dakika sonra onu elinde bir paketle gördü. Adam kâğıda sarılı kocaman bir makası ceketinin cebine attı. Sonra sola sapıp Petit-Banquier Sokağı’na daldı. Marius artık

Скачать книгу