Sefiller II. Cilt. Виктор Мари Гюго

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Sefiller II. Cilt - Виктор Мари Гюго страница 21

Жанр:
Серия:
Издательство:
Sefiller II. Cilt - Виктор Мари Гюго

Скачать книгу

Leblanc hâlâ sakinlik ve sessizliğini korumaya devam ediyordu. Bu sessizliğin ortasında, çatlak bir ses koridordan bu kasvetli ortamda çınladı:

      “Odun kırmak gerekiyorsa buradayım.” Bu, şimdi elinde bir kasap baltası tutan o iri yarı adamdı. Aynı anda devasa, kıllı ve kirli bir yüz kapıda belirdi; pis dişlerini göstererek korkunç bir kahkaha attı.

      “Maskeni neden çıkardın sen?” diye bağırdı öfkeyle Thénardier.

      “Eğlence olsun diye!” dedi korkunç adam.

      İhtiyar adam birkaç dakikadır Thénardier’nin tavırlarını ilgiyle izliyordu. Kendi öfkesinin huzursuzluğuyla adam odanın içerisinde sürekli dolaşıyordu. Kendisine yardımcı olacak haydutların bulunması, silahsız birini tuzağa düşürme mutluluğu, bire karşı dokuz kişi olmanın sarhoşluğuyla kendinden geçmiş bir zafer edası vardı yüzünde. Baltalı adamla konuşmak için arkasını döndüğünde ihtiyar adam onun bu dalgınlığından faydalanmak istedi, bir tekmeyle sandalyeyi devirdi ve atak bir hareketle pencereye tırmandı. Camı açmak, dışarı atlamak, bir bacağını dışarı çıkarmak sadece birkaç saniyesini almıştı ve tam aşağıya atlamak üzereydi ki madenciler güçlü elleriyle adamı geri çektiler. Thénardier’nin karısı yaşlı adamı saçlarından yakalarken koridordaki diğer haydutlar da içeri koştu, yataktaki yaşlı haydut bile elindeki keserle onların yanında yerini aldı. Madencilerden birinin yüzü mumla aydınlanmıştı. Marius, Panchaud’yu tanıdı. Adam elindeki bir topuzu ihtiyarın başına doğru salladı. Marius artık bu kadarına dayanamadı. İçinden şunları geçirdi:

      “Babam, beni affet!”

      Tam tetiğe basıyordu ki Thénardier’nin sesi geldi: “Sakın ona zarar vermeyin!”

      Kurbanın bu umutsuz girişimi Thénardier’yi çileden çıkarmak şöyle dursun, sakinleştirmişti. İçinde iki adam vardı sanki: Biri vahşi, diğeri ise hünerli olan. O ana kadar kıpırdamayan avın karşısında vahşi adam galip gelmişti, kurban mücadele edip direnmeye çalıştığında becerikli adam yeniden ortaya çıktı ve üstünlüğü ele geçirdi.

      “Sakın ona zarar vermeyin!”

      Bu tavrı, Marius’ün biraz daha beklemesi gerektiğini düşünmesine neden oldu. Kim bilir; belki şansı yaver gider, “Ursule’ünün” babasını kurtarır ve aynı zamanda bunu kendi babasının kurtarıcısını yakalatmak suretiyle yapabilirdi. Müthiş bir çatışma başladı, ihtiyar adam tek yumrukla yaşlı serseriyi yere devirdi ve elinin tersiyle üstüne çullanmak isteyen iki hırsızı da geriletti. Fakat arkada bekleyen dört haydut onu kıskıvrak yakalamış; ihtiyar adam, bu haydut sürüsünün altında ezilip kalmıştı.

      Aralarından biri, onu en yakın yatağa yatırdı ve hareket etmesini önlemek için eliyle bastırmayı denedi. Hancı kadın hâlâ saçlarını çekiştiriyordu. Thénardier, “Sakın sen bu işe karışma!” dedi. “Şalını yırtacaksın.”

      Dişi kurdun erkek kurda itaat etmesi gibi, Thénardier homurdanarak itaat etti.

      “Şimdi!” dedi Thénardier. “Üzerini arayın dostlar!”

      Mösyö Leblanc direniş fikrinden vazgeçmiş gibiydi. Onun üzerini aradılar. Üzerinde altı franklık deri bir kese ve mendilden başka hiçbir şey yoktu. Thénardier mendili kendi cebine koydu.

      “Ne! Üzerinde cüzdan yok mu?” diye sordu.

      “Hayır, saat bile yok.” diye yanıtladı madencilerden biri. Büyük anahtarı taşıyan maskeli adam, bir vantrilok sesiyle “Boş ver.”

      diye mırıldandı. “O, sert bir yaşlı adam.” Thénardier kapının yanındaki köşeye gitti, bir demet ip aldı ve adamlara fırlattı.

      “Yatağın ayağına bağla.” dedi.

      Ve ihtiyar adamın yumruğunun darbesiyle odanın diğer ucuna uzanan ve hiç hareket etmeyen yaşlı adamı görünce ekledi:

      “Boulatruelle öldü mü?”

      “Hayır.” diye yanıtladı Bigrenaille. “Sarhoş sadece.”

      Thénardier: “Onu bir köşeye sıkıştırın.” dedi.

      Madencilerden ikisi, sarhoş adamı ayaklarıyla eski demir yığınının yanındaki köşeye itti.

      “Babet.” dedi Thénardier, sopalı adama alçak bir sesle. “Neden bu kadar çok adam getirdin; onlara gerek yoktu.”

      “Ne olmuş?” diye yanıtladı sopalı adam. “Hepsi içinde olmak istedi. Bu kötü bir sezon. Devam eden bir iş de yok.”

      Serseriler onu sağlam bir şekilde, ayakları yerde, pencereden en uzak ve şömineye en yakın olan ucundan yatağın başına bağladılar. Son düğüm atıldığında, Thénardier bir sandalye aldı ve ihtiyar adamın tam karşısına oturdu. Thénardier artık kendisine benzemiyordu; birkaç dakika içinde yüzü dizginsiz bir şiddetten sakin ve kurnaz bir tatlılığa dönüştü. Marius, resmî hayattaki bir adamın o cilalı gülümsemesinde, bir an önce köpüren, neredeyse vahşi olan ağzını tanımakta güçlük çekti; bu fantastik ve ürkütücü metamorfoza hayretle baktı ve bir kaplanın, bir tilkiye dönüşümünü izledi.

      “Mösyö…” dedi Thénardier. Elleriyle hâlâ adamları kendinden uzak tutmaya çalışan ihtiyar adamı durdurmaya çalışarak. “Biraz uzak durun ve beyefendiyle konuşmama izin verin.” dedi diğerlerine.

      Hepsi kapıya doğru çekildi.

      Devam etti:

      “Mösyö, pencereden atlamaya çalışmakla yanlış yaptınız. Bacağınızı kırabilirdiniz. Şimdi, izin verirseniz, sessizce konuşacağız. Her şeyden önce, bütün bu süreç boyunca çığlık atmamanızdan dolayı teşekkür ederim.” Thénardier haklıydı, bu ayrıntı doğruydu. Marius de bu süre zarfında rahatlamıştı. İhtiyar adam sesini yükseltmeden birkaç kelimeyi zar zor telaffuz etmişti ve pencerenin yanındaki altı kabadayı ile mücadelesi sırasında bile en derin ve tekil sessizliğini korumuştu.

      Thénardier devam etti:

      “Tanrı’m! Hırsız var diye bağırmış olabilirdiniz ya da adam öldürüyorlar diye haykırabilirdiniz. Kendisine kötülük etmek isteyenleri gören birinin biraz yaygara koparmasından olağan ne olabilir? Ağzınızı bile bağlamamıştık. Gerekçesini anlatayım. Çünkü bu odada ne kadar ses yaparsanız yapın dışarı çıkmayacağını biliyorsunuz, burası bizim inimiz. Burada bomba patlasa bile dışarıdan zor duyulur. Fakat siz çıt çıkarmadınız. Bu cesaretiniz için sizi kutlarım fakat kafama takılan başka bir şey var. Neden imdat istenir? Kendisine yardıma gelinsin diye. Yardıma kim koşar? Polis. Fakat siz polisin gelmesini istemediğinizden ses çıkarmadınız. Demek polisle aranız iyi değil, tıpkı bizler gibi. Bu da saklamak istediğiniz bir şeylerin varlığı yüzünden. Bize gelince, aynı hâlde olduğumuz için sizinle çok iyi anlaşabiliriz.”

      Thénardier bu sözleri söylerken sanki adamın düşüncelerini okumak istermiş gibi doğrudan ona bakıyordu. Bu arada konuşma tarzı da oldukça değişmişti, sanki az önceki hırsızın yerini rahiplik eğitimi alan sinsi bir patron almıştı. Marius de adamın bu olağan

Скачать книгу