Sefiller II. Cilt. Виктор Мари Гюго

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Sefiller II. Cilt - Виктор Мари Гюго страница 22

Жанр:
Серия:
Издательство:
Sefiller II. Cilt - Виктор Мари Гюго

Скачать книгу

ediyorum o zaman.” dedi. “Bir anlaşmaya varabiliriz. Bu konuyu dostane bir şekilde düzenleyelim. Az önce sinirlenmekle yanılmışım, ne düşündüğümü bilmiyorum, çok ileri gittim, abartılı şeyler söyledim. Mesela milyoner olduğun için sana para, çok para, epey para istediğimi söyledim. Bu mantıklı olmaz. Tanrı’m, zenginliğine rağmen sizin de harcamalarınız vardır, kimin yok ki? Sizi mahvetmek istemiyorum, sonuçta açgözlü biri değilim. Ben, konum avantajına sahip oldukları için kendilerini gülünç duruma düşürmekten yararlanan insanlardan değilim. Neden, çünkü bazı şeyleri göz önünde bulundurabiliyorum ve kendimden bir fedakârlık yapıyorum. Ben sadece iki yüz bin frank istiyorum.”

      Mösyö Leblanc tek kelime etmedi.

      Thénardier devam etti:

      “Şarabıma az su koymadığımı görüyorsun; çok ılımlıyımdır aslında. Servetinizin ne durumda olduğunu bilmiyorum ama paraya ihtiyacınız olmadığını biliyorum ve sizin gibi hayırsever bir adam bahtsız bir ailenin babasına kesinlikle iki yüz bin frank verebilir. Bu arada sizin zeki biri olduğunuz da belli. Bu akşam, bu kadar hazırlık yaptığınıza göre bu paradan daha azıyla yetinmeyeceğimi sezmişsinizdir. İki yüz bin frank, kesinlikle tüm bunlara değer. Bu önemsiz şey cebinizden çıkarsa, meselenin bittiğini ve artık korkmanıza gerek olmadığını garanti ederim. Bana şimdi diyeceksiniz ki: ‘Ama benim yanımda iki yüz bin frangım yok.’ Ah! Ben kesinlikle size zarar vermek istemiyorum. Sizden tek bir şey rica ediyorum. Size dikte edeceğim şeyi yazma nezaketini gösterin.”

      Burada Thénardier biraz sustu ve sonrasında kelimelerin üstüne basa basa ve mangalın içindeki makasa bakarak sırıtıp devam etti: “Şimdi bana sakın yazı yazmayı bilmediğinizi söylemeyin, çünkü buna inanmam.” Yüzünde korkunç bir sırıtma vardı ve ihtiyarın bağlı olduğu yere masayı itti, kalemi hokkaya batırdı; yarı aralı duran ve içinde bir bıçağın parladığı çekmeceden bir kâğıt çıkardı. Kâğıdı adamın önüne bıraktı: “Yazın bakalım!” dedi.

      Bağlı olan ihtiyar adam nihayet konuştu: “Bu şekilde nasıl yazabilirim? Bağlıyım.”

      “Haklısınız, özür dilerim!” dedi Thénardier yine yüzünde o pis sırıtışla, “Sağ elinizi kullanıyorsunuz.”

      Bigrenaille’e dönerek: “Beyefendinin sağ elini açın!” dedi.

      Tutsağın sağ eli boş kalır kalmaz, Thénardier mürekkebe batırdığı kalemi ona verdi ve konuşmaya devam etti: “İyice anlayın, efendim, bizim elimizde, takdirimize bağlı olarak, hiçbir insan gücünün sizi bundan kurtaramayacağını ve nahoş aşırılıklara gitmek zorunda kalırsak gerçekten üzüleceğimizi anlayın. Ne adınızı ne de adresinizi biliyorum ama sizi uyarıyorum, yazacağınız mektubu taşımakla görevli kişi dönene kadar bağlı kalacaksınız. Şimdi yazmaya başlayın!” dedi.

      “Ne?” dedi tutsak olan ihtiyar adam.

      “Söyleyeceğim!”

      İhtiyar, kalemi eline aldı. Thénardier ne yazılması gerektiğini söylemeye başladı:

      “Kızım…”

      Adam bir anda titredi ve bakışlarını Thénardier’ye yöneltti.

      “Dilerseniz sevgili kızım da diyebilirsiniz.” dedi Thénardier. İhtiyar adam ses çıkarmadı. Thénardier devam etti: “Hemen gel…” Yine bir süreliğine sustu: “Ona nasıl hitap ediyorsan, öyle de yazabilirsin.” dedi.

      “Kim?” diye sordu Mösyö Leblanc.

      “Yani isterseniz küçük Tarla Kuşu da diyebilirsiniz.”

      İhtiyar adam yine herhangi bir duygu belirtisi göstermeden cevap verdi: “Ne demek istediğinizi anlamıyorum.”

      “Her neyse, devam et.” diye aksi bir tavırla karşılık verdi Thénardier ve dikte etmeye devam etti:

      “Hemen buraya gel, sana acilen ihtiyacım var. Bu notu sana teslim edecek kişiye, seni bana getirmesi talimatı verildi, seni bekliyorum. Ona güvenebilirsin!” İhtiyar söylenenlerin hepsini yazmıştı. Thénardier hemen fikir değiştirerek: “Ah! Ona güvenebilirsin cümlesini silebilirsin, bu onu rahatsız edebilir. Hemen gel, yeterli olacaktır.” dedi. İhtiyar adam söylenileni yaptı ve o kelimeyi sildi.

      “Şimdi de imzanızı atın!” dedi Thénardier. “Bu arada isminiz neydi?”

      İhtiyar adam elindeki kalemi bıraktı ve Thénardier’ye şöyle bir soru yöneltti: “Kime yazıldı bu mektup?”

      “Siz bunu çok iyi biliyorsunuz.” diye karşılık verdi Thénardier. “Daha önce de söylediğim üzere, sizin küçük hanımefendiye.”

      Thénardier sanki bilinçli olarak kızın ismini söylemiyor, ona ya “Tarla Kuşu” ya da “küçük hanımefendi” diyordu. Elbette adamın gerçek ismini diğerlerinin öğrenmesine izin vermemek için bunu yapıyordu, gerçeği öğrenirlerse bu hiç onun menfaatine olmazdı. Gereğinden fazlasını öğrenmelerinin anlamı yoktu.

      “Haydi imzanızı atın, isminiz nedir?”

      “Urbain Fabre.” diye yanıt verdi ihtiyar adam.

      Thénardier bir kedi ataklığıyla elini cebine atıp adamdan kaptığı mendili çıkardı ve muma yaklaşıp armalara baktı: “U.F. Urbain Fabre. Peki tamam, haydi imzanızı atın. U.F. olarak.”

      Adam imzayı da attı.

      “Kâğıdı katlamak için iki el gerek, verin ben katlayayım.” dedi Thénardier, alaycı bir sesle ve kâğıdı onun elinden aldı.

      “Şimdi de adresi yazın. Matmazel Fabre. Sizin buralardan fazla uzaklarda oturmadığınızı biliyorum. Saint-Jacques Mahallesi civarında olduğunu tahmin ediyorum, sürekli sabah ayinlerine oraya gittiğinize göre ama sokağınızı bilmiyordum. İsminiz konusunda yalan söylemediğinize göre bana doğru adresi vereceğinize eminim.”

      Tutsak bir an dalgınca durdu, sonra kalemi alıp yazdı: “Matmazel Fabre, Urbain Fabre’ın Evi, Saint-Dominique Sokağı, No. 17.”

      Thénardier mektubu hızla adamın elinden çekip aldı ve heyecanla “Kadın!” diye haykırdı. Karısı koşup geldi, ona anlattı:

      “İşte mektup. Ne yapacağını biliyorsun. Kiralık araba aşağıda. Hemen git ve kızı alıp dön.” dedi. Daha sonra elinde kasap baltası tutan adama dönüp: “Sen de onunla git. Arabanın arkasına oturursun. Onun yanından ne zaman ayrılacağını biliyorsun.” dedi.

      “Evet.” dedi adam.

      Adam baltasını bir kenara bırakıp kadının arkasından ilerledi. Kapıdan çıkıyorlardı ki Thénardier başını uzattı ve arkalarından seslendi: “Sakın ola o mektubu kaybetme. Üzerinde iki yüz bin frank taşıdığını da asla unutma.”

      Karısının o korkunç boğuk homurdanması duyuldu: “Merak etme! Onu koynuma koydum!”

      Bir an sonra, kamçı ve tekerlek sesleri duyuldu, hemen sonrasında da sesler kesildi.

      “Çok

Скачать книгу