Tom Amca'nın Kulübesi. Stowe Harriet Beecher
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Tom Amca'nın Kulübesi - Stowe Harriet Beecher страница 18
“Bizim köpekler çok iyi koku alır. Bu konuda hiç eğitimleri yok ama bu bence cinslerinin iyi oluşundan kaynaklanıyor. Her şeyin en iyisini yaparlar, siz bir kez kovalamacayı başlatmayagörün. Bakın şimdi, Bruno!” diye hantal Newfoundland’ı ıslık çalarak çağırdı, o da paldır küldür onlara doğru koşmaya başladı.
Haley ata yerleşirken, “Sen git bak oralara!” dedi.
“Hadi, elini çabuk tut!”
Sam elini çabuk tutarken iki arada Andy’yi gıdıklayıverdi, o da kendini tutamayıp Haley’in gazabını üstüne çeken bir kahkaha koyverdi ama Haley kamçısıyla kahkahasını hemen susturdu.
Sam, “Beni hayal kırıklığına uğrattın Andy,” dedi müthiş bir ağırbaşlılıkla. “Bu ciddi bir iş Andy. Oyun oynanacak zaman değil. Efendiye böyle yardım edemezsin.”
Haley kararlılıkla, “Nehre varan düz yoldan gideceğim,” dedi. Bu arada malikâne arazisinin sınırındaydılar. “Bu yolların tümünü de bilirim. Yeraltına giden yolları bile.”
Sam, “Elbette. İşin aslı bu işte. Efendi Haley hedefi tam ortadan vuruyor. Şimdi, nehre giden iki yol var, bozuk olan, bir de anayol. Efendi hangisini seçmek ister?”
Andy saflıkla Sam’e baktı, bu yeni coğrafik durumu duymak onu şaşırtmıştı ama ateşli bir yinelemeyle berikinin söylediğini onayladı.
“Bence Lizzy, en az geçilen yol olduğu için bozuk yolu yeğlemiştir.”
Haley her ne kadar eski kulağı kesiklerdense ve en sıradan sözden bile kuşku duysa da bu bakış açısı aklına yatmış gibiydi.
Bir an düşündükten sonra dalgınca, “İkiniz de kahrolası yalancılarsınız!” dedi.
Adamın sesinin dalgın, düşünceli tonu Andy’yi öylesine eğlendirmişti ki, biraz arkada kalıp atından düşme pahasına şöyle bir silkelenir gibi yaptı, bu arada Sam’in yüzünü hiçbir mimik olmaksızın ciddi bir üzüntü kaplamıştı.
“Elbette,” dedi, “efendi ne isterse onu yapar, en iyisi budur diyorsa düzgün yoldan gider, bizim için hepsi bir. Şimdi düşününce anlıyorum ki cidden düzgün yol en iyisi.”
Haley, Sam’in sözüne kulak asmaksızın yüksek sesle düşünerek, “Tenha yoldan gitmiş olmalı,” dedi.
Sam, “Kimse bilemez,” dedi, “kadınlar gariptir, asla yapacağını sandığın şeyi yapmaz, çoğunlukla tam aksini yaparlar. Doğaları bile zıt yaratılmıştır, yani siz hangi yoldan gittiğini düşünüyorsanız, yapacağımız en iyi şey öbür yoldan gitmektir, o zaman bulursunuz. Şimdi benim kişisel kanıma göre Lizzy bozuk yolu seçmiştir, öyleyse bence düzgün yoldan gitmeliyiz.”
Kadın cinsinin bu engin ve kapsamlı incelemesi, Haley’in düzgün yola sapması için yeterince inandırıcı olmuşa benzemiyordu, kararlı bir sesle öbüründen gideceğini söyledi ve ne zaman varacaklarını sordu.
Sam, Andy’den yana olan gözünü kırparak, “Az ötede,” dedikten sonra ciddiyetle ekledi, “ama bu konuyu düşündüm de oradan gitmemeliyiz. Oradan hiç geçmedim, tenha bir yol olduğundan yolumuzu kaybedebiliriz, nereye çıkacağımızı Tanrı bilir.”
“Yine de o yoldan gideceğim,” dedi Haley.
“Şimdi aklıma geldi, o yola kaya düşmüş, geçişi kapatmış diyorlardı, değil mi Andy?”
Andy emin değildi, yola ilişkin duyduklarını yineledi ama kendisi geçmemişti oradan. Yani söyledikleri hiç de umut verici değildi.
Haley daha büyük ya da küçük yalanlar arasındaki olasılık dengesini kestirmeye alışıktı, önce bozuk yoldan gitmek istediklerini sandı, sonra istemeden bozuk yoldan söz ettiklerini, aslında düzgün yoldan gitmek istediklerini düşündü. Bu nedenle bozuk yoldan gitme kararına umutsuzca sarıldı.
Sam yolu gösterdiğinde Haley şevkle ileri atıldı, peşinden Sam ile Andy geliyordu.
Aslında yol eskiydi, bir süre önce nehre inen kestirme yol olarak kullanılmış, yenisinin yapılışından sonra da terk edilmişti. Bir saatlik gidişi açıktı, ondan sonra türlü çiftlikler ve çitlerle kesiliyordu. Sam bunu çok iyi biliyordu, yol o kadar uzun süre kapalı kalmıştı ki, Andy’nin yoldan haberi bile olmamıştı. Bunun için de görevine bağlı bir uysallıkla gidiyor, arada bir homurdanıyor ya da yüksek sesle, “Berbatmış, Jerry’nin ayakları için çok kötü”, falan gibi bir şeyler söylüyordu.
“Şimdi sizi uyarıyorum,” dedi Haley, “sizi bilirim, bu sızlanmalarla beni bu yoldan vazgeçiremezsiniz nasılsa, o yüzden susun!”
Sam acıklı bir boyun eğişle, “Efendi istediği yoldan gider,” derken bir yandan da bir olayın haberciliğini yaparcasına Andy’ye göz kırptı, Andy’nin sevinci patlama noktasına yaklaşmıştı.
Sam’in keyfi çok yerindeydi, canla başla araştırma işine girişmiş, arada bir uzakta, yüksek bir yerde bir kadın başlığı gördüğünü söylüyor ya da Andy’ye bağırarak o aşağıdaki çukurdakinin Lizzy olup olmadığını soruyor, bu telaşlı uyarıları da hep yolun en kötü, sarp kayalık, uçurumlu, hızlanmanın mümkün olmadığı yerlerinde yapıyor ve sürekli Haley’in aklını karıştırıyordu.
Böyle bir saat gittikten sonra büyük bir çiftliğin avlusuna hızlanarak karmakarışık bir “iniş yaptılar”. Görünürde tek canlı yoktu, herkes tarlalardaydı ama çiftliğin ambarı yolun tam ortasında, yalın, kare biçimiyle dikilirken o yöndeki seyahatlerinin bir sona ulaşmış olduğu kesindi.
Sam incinmiş saf bir adam havasında, “Efendiye söylemiştim,” dedi. “Hem bir yabancı nasıl olur da orada doğup büyümüş yerlilerden çok bir ülkeyi bilebilir?”
“Seni rezil!” dedi Haley. “Tüm bunları biliyordun.”
“Bildiğimi söylememiş miydim? Siz de bana inanmadınız. Efendi, oralar kapalı, çitlerle dolu, geçemeyiz, dedim, Andy duydu işte.”
Her şey tartışmaya gerek kalmayacak kadar doğruydu, talihsiz adam elinden gelen en incelikli biçimde öfkesini yutmak zorunda kaldı ve üçü de yüzlerini sağa dönüp anayola doğru atlarını sürdü.
Tüm gecikmelere karşın Eliza’nın köydeki handa çocuğu uyutmasından üç çeyrek saat sonra aynı yere geldiler. Eliza pencerede durmuş başka bir yöne bakarken Sam’in cin gibi gözleri onu hemen seçti. Haley ile Andy yaklaşık iki metre arkadan geliyorlardı. Böylesine tehlikeli bir durumda Sam şapkasını havaya atıp yüksek, garip bir sesle bağırmak gibi bir çıkar yol buldu, sesi Eliza’yı yerinden sıçrattı, hemen pencereden geri çekildi. Arama ekibi de bu arada pencerenin önünden geçip ön kapıya geldi.
Eliza için o bir anda binlerce yaşam yoğunlaşmış gibiydi. Odası bir yan kapıyla nehre açılıyordu. Çocuğu kaptığı gibi merdivenlere fırladı. Tüccar onu kıyıda gözden yiterken bir an için gördü, kendini atından aşağı attı ve bağırarak Sam ile Andy’yi çağırdı,