Ejderhaların Kaderi . Морган Райс
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Ejderhaların Kaderi - Морган Райс страница 4
Thor şok içinde etrafına baktı. Gökyüzü tamamen kuru ve parlaktı. Bu, şimdiye kadar deneyimlediği en garip şeydi. Geminin yarısı kuru ve güneşli bir gökyüzünün altındayken, diğer yarısı sular altındaydı.
Nihayet geminin tamamı, açık mavi ve sarı bir gökyüzünün altındaydı, güneşin sıcaklığı üzerlerine vuruyordu. Etraf sessizdi, yağmur duvarı hızla kaybolmuştu ve tüm çocuklar afallamış bir halde birbirlerine bakıyordu. Sanki bir perdenin arkasına geçip, farklı bir dünyaya giriş yapmışlardı.
“BIRAKIN!” diye bağırdı Kolk.
Soluk soluğa kalan çocuklar, inildeyerek küreklerini bıraktılar. Thor da aynı şeyi yaptı. Bedenindeki tüm kasların titrediğin hissediyordu ve mola verdikleri için minnettardı. Kendini yere bıraktı, gemileri, bu yeni sularda süzülmeye devam ederken, nefes almaya ve ağrıyan kaslarını rahatlatmaya çalıştı.
Sonunda kendini toparlayarak ayağa kalktı ve etrafına baktı. Suyun renginin değişmiş olduğunu gördü; açık ve parlak bir kırmızıydı.
“Ejder Denizi,” dedi Reece, şaşkınlıkla suya bakarak. “Kurbanlarının kanıyla aktığı söyleniyor.”
Thor, suya baktı. Garip yaratıklar arada bir yüzeye çıkıyor, ardından tekrar fokurdayan suların içine batıyorlardı. Hiçbiri net bir şekilde görülecek kadar dışarı çıkmıyordu, ama Thor, şansını zorlayıp daha fazla yaklaşmak istemiyordu.
Etrafındaki her şey son derece yabancı ve farklı görünüyordu. Hatta havada kırmızı renkli hafif bir sis vardı. Thor, ufku inceledi ve basamak gibi yayılmış olan düzinelerce ufak adayı fark etti.
Güçlü bir rüzgâr çıktığında, Kolk öne çıkarak bağırdı. “YELKENLERİ AÇIN!”
Thor, diğer çocuklarla birlikte harekete geçerek halatları yakaladı ve rüzgârı yakalamak için yelkenleri açtı. Gemi her zamankinden daha hızlı hareket etmeye başladı ve adalara doğru yöneldi. Aniden ortaya çıkan dev dalgaların üstünde salınarak yol almaya devam etti.
Thor, geminin pruvasındaki korkuluklara yaslandı ve uzaklara baktı. Reece ve O’Connor da yanına geldi. Adalara doğru yaklaşırken, sessizce bakmaya devam ettiler. Nemli esintinin tadını çıkarırken bedeni rahatlayan Thor, arkadaşlarıyla birlikte uzun bir süre orada durdu.
Sonunda, özellikle tek bir adaya yöneldiklerini fark eden Thor, ürperdi.
“Pus Adası,” dedi Reece, korkuyla karışık saygıyla.
Thor, merakla adayı inceledi. At nalına benzeyen uzun ve dar şekliyle kilometrelerce uzanıyordu. Dev dalgalar adanın kıyılarıyla buluşuyor, dağ gibi kayalıklara çarpıyordu. Kayalıkların ardında ufak bir arazi parçası ve gökyüzüne doğru yükselen sarp uçurumlar vardı. Thor, güven içinde kıyıya nasıl çıkacaklarını merak etti.
Tüm ada kırmızı bir sisle kaplıydı. Bu, adaya uğursuz bir görünüm veriyordu. Thor, bu yerle ilgili doğaüstü, insanlık dışı bir şeyler olduğunu hissedebiliyordu.
“Bu adanın milyonlarca yıldır burada olduğu söyleniyor,” dedi O’Connor. “Halka’dan, hatta İmparatorluk’tan bile daha eskiymiş.”
“Ejderhalara ait,” diye ekledi Elden, Reece’in yanına gelerek.
Onlar bakmaya devam ederken, ikinci güneş aniden battı; güneşle parlayan gökyüzü neredeyse saniyeler içinde kırmızı ve mora boyandı. Thor, gözlerine inanamadı; daha önce güneşin bu kadar hızlı hareket ettiğini hiç görmemişti.
“Adada yaşayan bir ejderha var mı?” diye sordu.
Elden başını salladı. “Hayır. Ama buraya yakın bir yerde yaşadığını duydum. Kırmızı sisin, ejderhanın verdiği soluk yüzünden kaynaklandığı söyleniyor.”
Aniden gök gürültüsünü andıran bir ses duyuldu; gemiyi sallamaya yetecek kadar gürültülüydü.
Çocuklar ufka doğru baktılar ve alevlerin, günbatımını yaladığını, ardından patlayan küçük bir yanardağ gibi siyah dumanı tüterek kaybolduğunu gördüler.
“Ejderha,” dedi Reece. “Şuanda onun bölgesindeyiz.”
Şaşkına dönen Thor, yutkundu.
“Peki o halde burada nasıl güvende olacağız?” diye sordu O’Connor.
“Hiçbir yerde güvende değilsiniz,” diyen bir ses yankılandı.
Thor arkasını döndü ve ufka doğru bakan Kolk’u gördü.
“Yüzlüğün amacı bu; her gün ölüm riskiyle yaşamak… Bu bir eğitim değil. Ejderha yakınlarda yaşıyor ve saldırmasını engelleyecek hiçbir şey yok. Büyük olasılıkla saldırmayacaktır, çünkü kendi adasındaki hazineyi koruyor ve ejderhalar, hazinelerini korunmasız bırakmayı sevmezler. Ama kükremelerini duyacaksınız ve geceleri alevlerini göreceksiniz. Eğer onu kızdıracak olursanız, neler yapacağı hiç belli olmaz.”
Thor, başka bir kükreme sesi daha duydu ve başka bir alev topu daha gördü. Sarp uçurumlara doğru baktı ve tepedeki araziye nasıl çıkacaklarını merak etti. “Gemiyi yanaştırabileceğimiz bir yer göremiyorum,” dedi.
“Bu çok kolay olurdu,” dedi Kolk.
“O halde adaya nasıl çıkacağız,” diye sordu O’Connor.
Kolk şeytani bir tavırla gülümsedi. “Yüzeceksiniz,” dedi.
Thor bir an için, onun şaka yapıp yapmadığını merak etti; ama sonra yüzündeki ifadeye baktığında şaka yapmadığını anladı.
“Yüzmek mi?” diye tekrarladı Reece, duyduklarına inanamayarak.
“Bu sular yaratıklarla dolu!” dedi Elden.
“Ah, sorunların en küçüğü bu,” diye devam etti Kolk. “Su sıcaktır; akıntılar tehlikelidir; girdaplar sizi suyun içine çekecektir; dalgalar sizi kayalara çarpacaktır. Kayaları aşmayı başarsanız bile, uçurumun tepesindeki araziye ulaşmak için yukarı tırmanmanın bir yolunu bulmak zorunda kalacaksınız. Tabi deniz yaratıkları sizi yakalamazsa… Yeni evinize hoş geldiniz.”
Thor, diğer çocuklarla birlikte küpeştenin kenarında durarak, fokurdayan sulara baktı. Akıntı, her geçen saniye güçleniyordu ve geminin dengede durmasını zorlaştırıyordu. Ancak en kötüsü, arada bir yüzeye çıkan ve dişlerini gıcırdattıktan sonra tekrar suyun içine batan deniz canavarlarıydı.
Gemileri, kıyıya uzak bir noktada aniden demir atınca, Thor yutkundu. Adanın etrafını saran kayalıklara baktı ve oraya ulaşmayı nasıl başaracaklarını merak etti.
Birkaç