Ateş Ülkesi . Морган Райс
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Ateş Ülkesi - Морган Райс страница 5
Bir başka koridora daha girdiklerinde annesi durdu ve Thor’a döndü.
“Sen sadece bir Ruhban değilsin, Thorgin, sadece bir savaşçı da değilsin. Sen ezeli ve ebedi zamanların en iyi savaşçısısın – ve en iyi Ruhbansın da. Özel bir kaderin var, hayatın bu yerden çok daha büyük olması için tasarlanmış. Bu hayatın ve kaderin tüm dünyayla paylaşılması gerekli. O nedenle seni serbest bıraktım. Şu an olduğun adam olabilmen, edindiğin tecrübeleri edinebilmen ve kaderinde yazılı olan savaşçı olabilmen için dünyaya açılmana izin vermeliydim.
Derin bir nefes aldı.
“Anlıyorsun ya Thorgrin, bir savaşçıyı savaşçı yapan herkesten ayrılması ve ayrıcalıkları değildir, zahmet ve çok çalışma, acı çekme ve ıstıraplarıdır. Acı çekerken seni izlemek beni öldürüyordu ancak çelişkili bir biçimde dönüştüğün bu adam olabilmek için bunlara ihtiyacın vardı. Anlıyor musun, Thorgrin?”
Thor gerçekten, hayatında ilk kez anlıyordu. İlk defa tüm bunlar mantıklı geliyordu. Hayatı boyunca karşılaştığı zorlukları düşündü, annesiz büyütülmesini, kardeşlerine hizmet ederken arka plana itilmesini, ondan nefret eden babasını, küçük ve boğucu bir köyde herkes tarafından hiç kimse olarak görülmesini düşündü. Çocukluğu hayatı boyunca başına gelen meşakkat silsilesinin başlangıcı olmuştu.
Fakat şimdi buna ihtiyacı olduğunu, tüm bu zorlukların ve karmaşanın olması gerektiği için olduğunu anlıyordu.
“Karşılaştığın tüm güçlükler, ayakta durabilmen, kendi yolunu bulmak için verdiğin mücadele,” diye ekledi annesi, “sana verdiğim bir hediyeydi. Seni daha güçlü yapmak için verdiğim armağandı.”
Bir hediye, diye düşündü Thorgrin kendi kendine. Daha önce bu şekilde düşünmemişti. Yaşadığı o anları hediye olarak asla düşünemezdi fakat şimdi geriye dönüp bakınca o anların tam olarak birer hediye olduğunu biliyordu. Bu sözlerden sonra annesinin haklı olduğunu fark etti. Hayatında karşılaştığı zorlukların hepsi dönüşeceği kişi olması için onu yoğuran bir hediyeydi.
Annesi döndü ve ikisi kalenin içinde yan yana yürümeye devam ettiler. Thor’un zihni ona sormak istediği milyonlarca soruyla doluydu.
“Gerçek misin?” diye sordu Thor.
Bir kez daha patavatsızlığından dolayı utandı, bir kez daha kendinden bile beklemediği bir soruyu sorarken buldu kendini. Fakat bunu bilmek için dayanılmaz bir arzu duyuyordu.
“Burası gerçek mi?” diye ekledi Thor. “Yoksa hepsi bir yanılsama, bu ülkenin geri kalanı gibi kendi hayal gücümün bir ürünü mü?”
Annesi ona gülümsedi.
“Senin kadar gerçeğim,” diye cevap verdi.
Thor kafasını salladı, cevabına güven duymuştu.
“Ruhbanlar Diyarının bir yanılsama yeri, senin içindeki bir sihir ülkesi olduğu konusunda haklısın,” diye ekledi. “Cidden gerçeğim ama aynı zamanda tıpkı senin gibi ben bir Ruhbanım. Ruhbanlar fiziksel mekanlara insanlar kadar bağlı değillerdir. Yani bir yanım burada yaşarken, diğer yanım bir başka yerdedir. Bu nedenle beni göremesen bile hep seninleyim. Ruhbanlar her yerde aynı anda olabilirler. Diğerlerinin bağdaştıramadığı iki dünyayı birbirine bağlarız biz.”
“Argon gibi,” diye cevap verdi Thor, Argon’un uzaktan görünmelerini, bir görünüp bir kaybolmasını, aynı anda her yerde olmasını hatırladı.
Kafasını salladı annesi.
“Evet,” diye cevap verdi. “Kardeşim gibi.”
Thor hayretler içinde nefessiz kalmıştı.
“Kardeşin mi?” diye tekrarladı.
Kafasını salladı.
“Argon senin dayın,” dedi. “Seni çok seviyor. Hep sevdi. Alistair de.”
Thor bunlara kafa yorarken düşüncelerin altında eziliyordu.
Bunları düşünürken kaşları çatıldı.
“Fakat benim için farklı, “dedi Thor. “Ben senin gibi hissetmiyorum. Ben bir yere sana kıyasla daha fazla bağlı hissediyorum. Argon gibi diğer yerlere istediğim gibi gidemiyorum.”
“Bunun sebebi yarı insan olman,” diye cevapladı.
Thor bunu düşündü.
“Şimdi burada, kalemde, evimdeyim,” dedi. “Burası benim evim, değil mi?”
“Evet,” diye cevapladı. “Öyle. Gerçek evin. Dünyadaki diğer evlerin gibi. Fakat Ruhbanlar ev kavramına o kadar bağlı değillerdir.”
“Eğer burada yaşamak istersem yaşabilir miyim?” diye sordu Thor.
Annesi kafasını salladı.
“Hayır,” dedi. “Çünkü burada, Ruhbanlar Diyarı’ndaki zamanın kısıtlı. Buraya gelişin kaderinde vardı ve fakat Ruhbanlar Diyarı’nı sadece bir kez ziyaret edebilirsin. Buradan gidersen asla geri dönemezsin. Bu yer, bu kale, burada gördüğün ve bildiğin her şey, yıllardır rüyalarına giren bu yerle ilgili her şey son bulacak. Aynı nehre iki kere girilemeyeceği gibi.”
“Ya sen?” diye sordu Thor korkarak.
Annesi tatlı tatlı kafasını salladı.
“Beni de bir daha göremeyeceksin. Bu şekilde değil. Ancak hep seninle olacağım.”
Thor’un kalbi bu düşünceyle sıkıştı.
“ “Fakat anlayamıyorum,” dedi Thor. “Nihayet seni ve bu yeri, evimi buldum. Sadece bir defalığına olduğunu söylüyorsun şimdi de bana.”
Annesi içini çekti.
“Bir savaşçının evi dışarıdadır,” dedi. “Dışarıya çıkmak, diğerlerine yardım etmek ve onları korumak ve her zaman daha iyi bir savaşçı olmak senin görevin. Her zaman daha iyisi olabilirsin. Savaşçılar tek bir yerde durmazlar—özellikle de senin gibi büyük bir kadere sahip olanlar. Hayatında çok daha büyük şeylerle, büyük kaleler, büyük şehirler ve büyük insanlarla karşılaşacaksın. Fakat hiç bir şeye tutunmamalısın. Hayatta büyük dalgalar vardır, seni nereye götürmesi gerekiyorsa ona izin vermelisin.
Thor kaşlarını kaldırdı, anlamaya çalışıyordu. Bir anda hepsini hazmetmek zordu.
“Her zaman seni bir kere bulunca yolculuğumun biteceğini düşünürdüm.”
Annesi ona gülümsedi.
“Hayatın doğası,” diye cevap verdi. “Zorlu yolculuklar verildi bize ya da onları kendimiz seçebilir ve başarmak için yola çıkabiliriz. Onları başarabileceğimizi hiç düşünemesek de bir şekilde bir yolunu buluruz.