Bir Kahramanlık Ocağı . Морган Райс

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Bir Kahramanlık Ocağı - Морган Райс страница 6

Bir Kahramanlık Ocağı  - Морган Райс Krallar ve Büyücüler

Скачать книгу

Kendisi de o yöne döndüğünde ormandan fırlayan bir grup trol olduğunu gördü. Arkalarından daha fazla trol onları takip ediyordu.

      Ve daha fazlası…

      Daha sonra bir gümbürtü oldu, ardından bir kükreme duyuldu ve aniden yüzlerce trol, çığlık atarak, gözlerini kan bürümüş halde saldırıya geçmiş, baltalı kargıları havada ormandan fırlamıştı. Liderleri olan trol, iki tane baltalı kargı taşıyan, Vesuvius olarak bilinen, biçimsiz yaratık en öndeydi ve yüzü kanla kaplıydı. Hepsi birden kuleye yaklaşıyordu.

      Merk bunun sıradan bir trol saldırısı olmadığını derhal anlamıştı. Sanki tüm Marda ulusu saldırıya geçmiş gibiydi. Ateş Duvarları’nı nasıl olup da geçebilmişlerdi? Oraya Kılıç için gelmiş oldukları anlaşılabiliyordu, Ateş Duvarları’nı söndürmek istiyorlardı. Kılıç’ın orada olmadığını bilen Merk, ironik diye düşündü.

      Merk, kulenin bu denli bir şiddetli bir saldırıya dayanamayacağını fark etti. Her şey bitmişti.

      Merk içinde bir korku hissetti. Etrafları sarılırken kendini hayatının son çarpışması için yüreklendirdi. Her yandaki savaşçılar, panik içinde aşağı bakarken, kılıçlarını çekti.

      “ASKERLER!” diye bağırdı Merk’in komutanı Vicor. “YERLERİNİZİ ALIN!”

      Savaşçılar mazgallı siperlerde yerlerini alırken Merk de hemen onlara katılıp, uca koştu ve etrafındaki herkes gibi bir ok ve sadak alıp, nişan alıp ok atmaya başladı.

      Merk oklarından birinin bir trolün göğsünü delişini görünce memnun olmuştu fakat trol, okun ucu sırtından çıkmış olduğu halde koşmaya devam ederek onu şaşırtmıştı. Merk ona bir ok daha fırlatıp bu kez boynundan vurdu fakat trol koşmaya devam ederek onu şoke etti. Üçüncü bir ok fırlatıp trolü kafasından vurdu ve bu kez trol yere devrildi.

      Merk bu trollerin sıradan düşmanlar olmadığını ve herhangi bir insan gibi kolayca devrilmeyeceklerini fark etti. Durumları hiç iç açıcı görünmüyordu. Yine de üst üste ok fırlatıp elinden geldiğince çok trolü indirdi. Her yanda asker yoldaşları okları yağmur gibi yağdırıyor, gökyüzünü siyaha boyuyor, trolleri tökezletip yere deviriyor ve diğerlerinin yolunu tıkıyordu.

      Fakat çok sayıda trol geçmeyi başarmıştı ve kısa süre sonra taş duvarlara ulaştılar. Baltalı kargılarını kaldırıp, altın kapılara indirmeye başladılar, kapıyı devirmeye çalışıyorlardı. Merk ayaklarının altındaki, onu geren titreşimi hissedebiliyordu.

      Trol ulusu durmaksızın kapılara vururken metal şakırtıları havayı doldurdu. Merk kapıların dayanmakta olduğunu görünce bir şekilde rahatladı. Yüzlerce trol kapılara vuruyor olsa da, kapılar, sanki sihirliymiş gibi ne eğilmiş ne de çatlamıştı.

      “KAYALAR!” diye bağırdı Vicor.

      Merk askerlerin, kenara dizilmiş kaya yığınlarına doğru koştuğunu gördü ve askerler bir tanesine uzanıp kaldırırken o da onlara katıldı. Hep birlikte, Merk ve on diğer asker bir tanesini kaldırmayı ve kulenin üstüne doğru itmeyi başardı. Merk kasıldı ve harcadığı çaba nedeniyle homurdandı. Tüm gücüyle kayayı itiyordu ve sonunda büyük bir bağrışla kayayı aşağı itmeyi başardılar.

      Merk diğerleriyle birlikte eğilip havada uğuldayan kayanın düşüşünü seyretti.

      Troller yukarı baktı fakat geç kalmışlardı. Kaya bir grup trolü yere yapıştırıp dümdüz etti ve duvarın hemen yanında bir çukur oluşturdu. Askerler kayaları kulenin her yanından aşağı itip, yüzlerce trolü öldürürken Merk de onlara yardım etti. Yeryüzü patlamalarla sarsılıyordu.

      Fakat troller gelmeye devam ediyordu. Sonsuz bir trol akını ormandan fırlıyordu. Merk kayalarının bittiğini gördü ve okları da tükenmişti fakat troller hiçbir yavaşlama belirtisi göstermiyordu.

      Merk aniden kulağının dibinden vızıldayarak geçen bir şey fark etti ve dönüp baktığında bunun bir mızrak olduğunu gördü. Aşağı baktığında trollerin mızrakları hazırlayıp siperlere doğru fırlattığını görünce afalladı. Çok şaşırmıştı; trollerin o kadar uzağa mızrak fırlatabilecek güce sahip oldukları hakkında hiçbir fikri yoktu.

      Trollere liderlik eden Vesuvius, altın bir mızrağı kaldırıp dümdüz fırlattı ve Merk mızrağın kulenin tepesine ulaşmış olduğunu şok içinde izledi. Merk eğilince mızrak kendisini ıskalamıştı. Bir inleme duydu ve dönüp baktığında bazı yoldaşlarının o kadar şanslı olmadığını gördü. Birçok asker mızraklarla vurulmuş, sırtüstü yatıyor, ağızlarından kan geliyordu.

      Daha rahatsız edici olan ise, bir gümbürtü olmuş, ormanın içinden aniden, tahta tekerlekli bir taşıyıcının içinde getirilen, demir bir koçbaşı çıkmıştı. Vesuvius tarafından yönlendirilen ve doğrudan kapılara doğru savrulan koçbaşı gelirken troller ona yol açtı.

      “MIZRAKLAR!” diye bağırdı Vicor.

      Merk diğerleriyle birlikte mızrak yığınına koştu. Eline bir mızrak alırken bunun son savunma hattı olduğunu biliyordu. Merk bunları son bir savunma hattı olarak, troller kuleye ulaşıncaya kadar saklayacaklarını düşünmüştü fakat görünüşe göre umutsuz durumdalardı. Merk mızrağı kavrayıp, Vesuvius’a nişan aldı ve fırlattı.

      Fakat Vesuvius göründüğünden daha hızlıydı ve son anda kenara çekildi. Merk’in mızrağı onun yerine başka bir trolü uyluğundan vurdu ve onu devirip koçbaşının ilerleyişini yavaşlattı. Diğer askerler de trollere mızrak fırlatıp, koçbaşını iten trolleri öldürdü ve koçbaşının ilerleyişini durdurdu.

      Fakat o troller ölür ölmez yüzlercesi daha ağaçların arasından fırlayıp onların yerini aldı. Kısa süre sonra koçbaşı tekrar harekete geçmişti. Çok fazla sayıda trol vardı ve gözden çıkarılabilirlerdi. İnsanlar bu şekilde savaşmazdı. Bu bir canavar ulusuydu.

      Merk bir mızrak daha fırlatmak üzere uzandığına hiç kalmamış olduğunu görüp yıkıldı. O sırada koçbaşı kapılara ulaştı. Birçok trol oluşan çukurların üzerine tahta parçaları yerleştirip bir köprü oluşturuyordu.

      “İLERİ!” diye bağırdı aşağıdan Vesuvius. Sesi pes ve pürüzlüydü.

      Bir grup trol ileri atıldı ve koçbaşını öne doğru savurdu. Bir süre sonra koçbaşı kapıya öyle bir kuvvetle vurdu ki Merk titreşimi bulunduğu yerden hissetti. Titreşim ayak bileklerinden ilerleyip kemiklerine kadar işledi.

      Daha sonra tekrar vuruş oldu ve üst üste vuruşlar tekrarlanmaya devam etti. Darbeler kuleyi sarsıyor, Merk’in ve diğerlerinin tökezlemesine sebep oluyordu. Bir Gözcü yoldaşının üzerine, elleri ve dizlerinin üstüne düştü ve adamın çoktan ölmüş olduğunu fark etti.

      Merk bir vızırdama duydu, bir rüzgâr ve sıcaklık dalgası hissetti. Başını kaldırıp baktığında gördüğünü tam olarak kavrayamadı; başının üzerinden bir alev topu geçmişti. Alev topları kulenin tepesine inerken her yanda patlamalar olmaya başladı. Merk gözlerini kısıp aşağı baktığında düzinelerce mancınığın kulenin tepesini hedef almış bir şekilde

Скачать книгу