Arzulanmış . Морган Райс
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Arzulanmış - Морган Райс страница 13
Caleb, Caitlin’i birçok cam kapı arasından ilerletiyordu. O kadar çok toz vardı ki Caitlin neden bu tarafa geldiklerini anlayamıyordu. Caleb bir adım atıp önlerindeki kapının kilidini çekiştirdi ve kapı kocaman bir toz bulutuyla açıldı.
Caleb bir adım attı. Caitlin de onu izliyordu.
Kocaman, taş bir terasa çıkmışlardı. Köşesine doğru ilerleyip etrafa bakınmaya başladılar.
Buradan sahili, okyanusu mükemmel bir açıyla görebiliyorlardı. Caitlin dalgaların sesini duyabiliyor ve esen meltemle okyanusun kokusunu içine çekebiliyordu. Cennette gibiydi.
Eğer Caitlin rüyalarının evini tarif edecek olsa, o yer kesin burası olurdu. Her tarafından tozların fışkırdığını ve bir kadın eline ihtiyaç duyduğunu biliyordu ama ikisi birlikte burayı bir zamanlar olduğu hâle çevirebilirlerdi. Burayı yuvaları olarak isimlendirebileceğinden emindi.
“Buraya uçtuğumuz süre boyunca ben de aynı şeyleri düşündüm. Burada seninle birlikte bir hayat kurmayı… Ve bu fikri çok sevdim.”
Caleb kolunu Caitlin’in omzuna attı.
“Burada benimle birlikte yaşamanı istiyorum. Hayatımıza yeniden başlayabiliriz. Sessiz, sakin ve güvenli bir yer burası. Kimsenin bilmediği bir yer. Kimse bizi burada bulamaz. Hayatımıza normal insanlar gibi güvenli bir yerde devam etmememiz için bir neden göremiyorum. Burayı derleyip toparlamak elbette ki biraz zaman alacak ama sen varsan ben de varım,” dedi.
Caitlin’e dönüp gülümsedi.
Caitlin de ona gülümsüyordu. Hayatı boyunca hiç bu kadar ‘var’ olmamıştı.
Hepsinden öte, Caleb’in ona burada birlikte yaşamayı teklif etmesi Caitlin’i oldukça etkilemişti. Hayatındaki en önemli an buydu. Aslında yaşayacakları yer ormanın içinde bir kulübe de olsa, onunla birlikte olma isteği değişmeyecekti.
“Varım. Benim tek isteğim seninle birlikte olmak,” diye yanıtladı.
Okyanustan gelen meltem ve dalgaların sesi arka plandayken dudakları birleştiğinde Catilin’in kalbi heyecanla çarpıyordu.
Sonunda Caitlin’in dünyasında her şey mükemmelleşmişti.
* * *
Caitlin elinde bir toz beziyle odadan odaya koştururken, hayatında hiç bu kadar mutlu olmadığını düşünüyordu. Caleb, karınlarını doyuracak bir şey bulma umuduyla avlanmaya gitmişti. Caitlin evin içinde tek başına dolanma şansı bulduğu için heyecanlıydı. Böylece etrafa bir kadın gözüyle bakıyor ve derleyip toplamak, bir yuva haline getirmek için neler yapması gerektiğini düşünüyordu.
Odaları dolaşıp okyanus havası içeri girebilsin diye pencereleri açtı. Odalardan birinde bir kova ve bir parça bez buldu. Kovayı alıp dışarıda gördüğü dereye gitti ve ağzına kadar doldurup eve geri geldi. Elindeki bezi temizleyebildiği kadar temizleyip camları tek tek silmeye başladı. Uzanamayacağı birkaç pencere daha olduğunu fark edince kanatlarını açıp yükseldi ve onları da öylece temizledi.
Sadece pencereleri silerek elde ettiği değişikliği görünce şaşırmıştı. Karanlık oda, pencerelerden içeri dolan ışıkla büyük bir dönüşüm geçirmişti. Yüzlerce yıldır camların bir tarafı deniz tuzuyla bir tarafı tozla kaplanıyordu. Bu kadar pislikle dolmuş pencereleri açabilmek için bile, Caitlin bütün gücünü kullanmak zorunda kalıyordu.
Caitlin pencerelerin işçiliğindeki ustalığa bakınca şaşıp kaldı. Her bir çerçeve incelikle işlenmişti. Bazı camlar buğulu bazıları normaldi. Bazıları ise bir rengin en açık tonuna boyanmıştı. Camları temizledikçe evin de adım adım hayata döndüğünü hissediyordu.
Caitlin tamamen işini bitirdiğinde şaşkınlıkla odaya baktı. Öncesinde karanlık, boğuk olan oda, okyanus manzaralı ve güneşle dolu bir yer haline gelmişti.
Ardından yerleri silmeye başladı. Dizlerinin üzerine çöküp her yeri güzelce sildi. Temizledikçe yerdeki taşlar kirlerinden kurtulup parıldamaya başlıyordu.
Yerlerden sonra mermer şömineye yöneldi ve üzerindeki yüzyıllık tozları temizledi. Ardından şöminenin üzerindeki kocaman aynayı parlayana kadar sildi. Aynada kendi yansımasını göremeyince hayal kırıklığına uğradı ama bu konuda yapabileceği bir şey yoktu.
Hemen sonra avizeleri silmeye başladı. Bütün kristalleri tek tek parlatıyordu. Buradaki işi bitince kocaman karyolalı odaya geçti ve her köşesini temizlemeye başladı. Eski ahşap silindikçe hayata dönüyordu. Yüzyıllık battaniyeleri alıp terasa çıktı ve hepsini kuvvetlice silkeledi. Silkeledikçe her yeri toz bulutu kaplıyordu.
Caitlin muhtemel yatak odası olacak odaya döndü ve etrafı incelemeye başladı. Şimdi mükemmel görünüyordu. Herhangi bir kaledeki, herhangi bir oda kadar temiz ve parlaktı. Hâlâ eskiydi ama en azından temiz ve çekiciydi.
Gözlerini yere çevirdiğinde berrak suyla doldurduğu kovanın kapkara olduğunu gördü. Kapının yanında duruyor, dereye gidip yenilenmeyi bekliyor gibiydi.
Caitlin, Caleb’in dönünce vereceği tepkiyi düşünerek gülümsedi. ‘Çok şaşıracak,’ diye düşündü. Şimdi de yemek odasını temizlemeyi planlıyordu. İlk yemeklerini yiyebilecekleri, birçok ilki yaşayabilecekleri sıcacık bir yuva yaratmaya çalışıyordu.
Caitlin dereye inip suyu değiştirdiği anda birden irkildi.
Yanına bir hayvanın yaklaştığını hissediyordu.
Birden ayağa kalkıp arkasını döndü ama gördüğüne şaşırmıştı.
Birkaç adım ötesinde ona doğru yaklaşan bir yavru kurt vardı. Alnından sırtına doğru uzanan gri bir çizgi haricinde bembeyaz bir kürkle kaplıydı. Caitlin’i en çok şaşırtan ise gözleriydi. Caitlin’e sanki onu tanıyormuş gibi bakıyordu. Üstelik Rose’un gözlerinin aynısıydı.
Caitlin kalbinin hızla attığını hissediyordu. Rose’un ölümden sonra reenkarnasyonla başka bir hayvan biçiminde dönmüş gibi hissediyordu. Bu bakış, bu yüz… Kürkünün rengi farklıydı ama onun haricinde bu yavru kurt Rose’un yeniden dünyaya gelmiş hali olabilirdi.
Yavru kurt da Caitlin’e bakmaktan ürkmüş gibi görünüyordu. Birden gözlerini başka yere çevirdi ama hemen sonra tekrar Caitlin’e dönüp, gözlerine bakarak dikkatlice birkaç adım yaklaştı. Caitlin gözlerini ormana çevirip, etrafta başka kurdun ya da bu yavrunun annesinin olup olmadığına baktı. Bir kavgaya girişmek istemiyordu.
Ama görünüşte başka hiçbir hayvan yoktu.
Caitlin yavruyu inceledikçe neden başka hayvanın olmadığını anladı. Topallıyordu. Yaralanmıştı ve annesi onu ölüme