Kelile ve Dimne. Beydeba

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kelile ve Dimne - Beydeba страница 15

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Kelile ve Dimne - Beydeba

Скачать книгу

ne yapmak lazım geldiğini düşünmek isabetli olur. Düşmanını, zaafı yüzünden hor gören kimse, deniz perisinin Taytava kuşundan uğradığı hâle uğrar.”

      Şetrebe sordu:

      “Bu nasıl oldu?”

      Dimne anlattı:

      “Deniz kuşlarından Taytava adlı birinin yurdu, deniz sahili üzerinde idi ve karısıyla birlikte yaşamakta idi. Yavrulamak zamanları erişince dişi, erkeğe dedi ki:

      “Sağlam bir yer bulsak da orada yavrularımızı çıkarsak. Çünkü deniz perisinin, suları kabartınca yavrularımızı silip süpürmesinden korkuyorum.”

      Erkek şu cevabı verdi:

      “Olduğumuz yerde yavrula! Burası bize çok uygun bir yerdir. Su ve çiçekler yakınımızdadır.”

      Dişi:

      “Budala! Dikkat et, ben deniz perisinden korkuyorum.” dedi.

      Erkek ısrar etti:

      “Sen buracıkta yavrula! Deniz perisi bize dokunmaz.”

      Dişi:

      “Amma inatçısın. Onun bizi nasıl korkuttuğunu ve neler söylediğini hatırlamıyor musun? Sonra kendine ve yavrularına bir değer vermiyor musun?” dedi.

      Fakat dişi, erkeğine söz anlatamadı. Dişi bir hayli söylendikten sonra dedi ki:

      “İyilikseverlerin verdiği öğüdü dinlemeyenin başına, ördeklerin sözünü dinlemeyen kaplumbağanın başına gelen gelir.”

      Erkek sordu:

      “Bu, nasıl oldu?”

      Dişi de anlattı:

      Derler ki sazlı bir gölde iki ördek yaşıyordu. Burada bulunan bir kaplumbağa ile bu ördekler arasında sevgi ve dostluk vardı. Çok geçmeden gölün suyu çekildi, ördekler de kaplumbağaya veda etmek için onun yanına geldiler:

      “Selam, biz suların çekilmesi yüzünden gidiyoruz.” dediler.

      Kaplumbağa:

      “Ayol, suların çekilmesi, sizden fazla beni rahatsız eder. Çünkü ben, gemi gibi susuz yaşayamam. Siz ise her nerede bulunursanız yaşar gidersiniz. Onun için beni de beraber götürünüz.” dedi.

      “Pekâlâ.” dediler.

      Kaplumbağa sordu:

      “Beni nasıl taşırsınız?”

      Anlattılar:

      “İkimiz bir çubuğun iki ucunu tutarız. Sen de ağzınla onun ortasını yakalarsın. Biz de uçarız, seni de götürürüz. Yalnız bizi gören insanların söylediklerini işitirsen sakın onlara cevap vermeye kalkışma!”

      Kaplumbağa razı olduğu için, onu kaldırıp götürdüler ve havaya yükselttiler. Bunları görenler:

      “Ne tuhaf şey, iki ördek bir kaplumbağayı almış uçurmuşlar!” dediler.

      Kaplumbağa bu sözleri işitince dilini tutamadı ve:

      “Gözleriniz kör olsun!” diye bağırdı. Fakat ağzını açar açmaz yere düştü ve öldü.

      Erkek bu sözleri dinledikten sonra da:

      “Korkma, deniz perisi bize bir şey yapmaz!” dedi.

      Vakta ki sular kabardı, kabaran sular yavruları da alıp götürdü. Dişi kuş:

      “Ben bunun böyle olacağını başından biliyordum.” dedi.

      Erkek:

      “Ben de ondan öç alacağım.” dedi.

      Sonra kalktı, kuşların yanına giderek:

      “Siz benim kardeşlerimsiniz ve ben ancak size güvenirim. Onun için sizden yardım diliyorum.” dedi.

      Bunlar ona sordular:

      “Ne yapmamızı istiyorsun?”

      O da cevap verdi:

      “Birlikte toplanalım ve öbür kuşlara giderek deniz perisinin bana yaptıklarını anlatalım. Onlara: ‘Siz de bizim gibi kuşsunuz ve bize yardım etmelisiniz.’ diyelim.”

      Bu kuşlar ona şu cevabı verdiler:

      “Anka kuşu bizim efendimizdir, kraliçemizdir. Ona gidelim. Kapısında bağıralım; çağıralım, o bize görününce deniz perisinden şikâyet edelim, ondan intikam almasını isteyelim.”

      Bunun üzerine hepsi Anka’ya giderek bağıra çağıra ondan yardım istediler. Anka kuşu da onlara göründü ve şikâyetlerini dinledi.

      Bunlar hâllerini anlattıktan sonra Anka’nın deniz perisiyle muharebe etmek üzere başlarına geçmesini istediler, Anka razı oldu.

      Deniz perisi olandan bitenden haber alıp Anka’nın kuşları toplayarak kendisiyle harp etmek üzere hareket ettiğini anlayınca hakkından gelemeyeceği bir kraliçe ile uğraşmaktan korktu. Taytava’nın yavrularını geri vererek onunla barıştı ve Anka da dönüp gitti.

      “Sana bunları anlatmamın sebebi, aslanla muharebe etmeni doğru bulmamamdandır.”

      Buna karşı Şetrebe de şu sözleri söyledi:

      “Ben aslanla dövüşmeyeceğim, ona karşı gizli, açık hiçbir düşmanlıkta bulunmayacağım. Kendisinden beni korkuya düşürecek bir hâl görmedikçe eski durumumu değiştirmeyeceğim!”

      Dimne bu sözlerden hoşlanmadı ve aslanın öküz üzerinde bildirdiği belirtileri görmezse kendisinden şüphe edeceğini, ona fena bir gözle bakacağını anladı ve onun için Şetrebe’ye şu sözleri söyledi:

      “Sen kalk, aslanın yanına git. Onun sana bakışından ne düşündüğünü anlayacaksın!”

      Şetrebe sordu:

      “Nasıl anlarım?”

      Dimne izah etti:

      “Aslanın yanına girdiğin zaman kuyruğu üzerine oturduğunu; göğsünü sana doğru kaldırdığını, gözlerini sana diktiğini, kulaklarını yaydığını ve ağzını açtığını velhasıl hücum için hazırlandığını göreceksin!”

      Şetrebe:

      “Peki, bu durumu görürsem doğru söylediğine inanırım.” dedi.

      Dimne bu suretle aslanı öküze, öküzü aslana karşı kışkırttıktan sonra, Kelile’nin yanına gitti. İkisi karşılaşınca Kelile sordu:

      “Yaptığın iş ne netice verdi?”

      Dimne

Скачать книгу